- Kategori
- Sertifika Programları
Sertifika programları yeterince etkin mi?

TDK der ki: "Sertifika; Öğrenim belgesi/ kişinin bilgi gerektiren herhangi bir konuda niteliğini gösteren belgedir." Son yıllarda sertifika programları pek bir yaygınlaştı, birçok yeni eğitim kurumları, çeşitli alanlarda "sertifika programları" satar oldu. Eğitim sisteminin uygulamadan ve gerçek hayattan uzak, sürekli teori okuyup sınav verme şeklinde olduğunu, ve her yeni mezunun sudan çıkmış balığa döndüğünü zaten biliyoruz. Bir de sistemin getirdiği olumsuzluklarla herkesin istediği bölümlerde okuyamadığını da biliyoruz. O halde bu sertifika programları bizler için kurtarıcı, kişiye ek bir uzmanlık alanı sağlayan bir uygulama olarak önümüzde duruyor. Tamam, eğitimin her şeklini destekliyoruz. Ancak, tonlarla para ödediğimiz bu uygulamalar acaba yeterince verimli mi?
Bana göre, öncelikle eğitimle ilgili bu kurumların bir standardı olmalı ve aynı finansal piyasaların derecelendirme kurumları gibi (Standart and Poors ve Moody's) bu kurumların da verimliliğini arttırmaya yönelik uluslararası bir itici güç olmalı. Düşünün her dönem Türkiye'de en iyi, en verimli, en uygulamaya dönük, en disiplinli eğitimi veren kurumların isimleri açıklansa, bu kurumlar neler yapmaz? Halbu ki şuanda, hem hizmeti veren, hem hizmeti alan da biliyor ki, bu tür sertifikalar sadece özgeçmişlerimize ekleyerek avantajlı duruma geçeceğimizi düşündüğümüz bir göz boyamadan ibaret.
Standartlar için önerilerim ise şu şekilde;
- Kurumlara kayıt olmanın birtakım şartları olsun, kişi gerçekten bu eğitime ihtiyacı olduğunu ve bu kalitede bir kursa sadece parasını bastırıp giremeyeceğini hissetsin.
- Kursun içeriğinde, uygulamaya yönelik proje ödevleri olsun, ancak yapılması zorunlu ve içeriği kapsamlı olsun.
- Kursu bitirme sınavları sadece "o kadar para ödedi bırakmayalım geçirelim" mantığında değil, gerçekten zamanını harcamış, kurstan beklediğini almış kişileri sertifikayı almaya iten içerikte olsun. Kişi katılımıyla sertifikayı almaya hak kazanmış olduğu fikrine kapılmasın.
- Eğitim veren kişilerin öğrencilere ayıracak bolca vakti olsun.
- Eğitimler, uluslararası uygulamalardan da örnekler barındırsın, kişi, yurtdışında bir şirkette o alanda çalışacak olsa da bu özgüvene sahip olsun. Özellikle bu üniversitelerin sürekli eğitim merkezleri konu hakkında en güvendiğimiz(güvenmemiz gereken) kurumlardır.
İnsan Kaynakları Eğitim Programı, Pazarlama, Lojistik v.s gibi eğitimler açarak döner sermayelerini döndürüyorlar. Ancak eğitimlere katılan profesörlerin yine not dağıtarak, duvara sunumlar yansıtarak sürdürdüğü dersler üniversiterlerde aldığımız etkin olmayan metodun bir devamı şekinde ilerliyor. Şirket ziyaretleri ile uygulamalı eğitimler, belki yurtdışı gezileri ile çeşitli workshoplara katılma, vakalar çözme gibi dinamik çözümlere ihtiyacımız var. Biz gençleri dünyaya açacak, bizlerden bir adım önde, yol gösterip, fırsatlar yaratacak eğitimcilere ihtiyacımız var. Heyecan ve özlemle bu günleri bekliyorum...