- Kategori
- Spor
Servet'in attığı röveşatanın yarattığı dejavu

Servet’in insanın rüyasında görse inanmayacağı bir futbol estetiği röveşata ile attığı gol bir sene önce Galatasaray yönetiminin transfer döneminde yapmış olduğu teknik yanlışlığın dejavusu gibiydi.
Servet neden santrafor oynadı?
Çünkü bu takımın bir senedir santraforu yoktu. İlk yarı oynanırken, takım orta alanda, kanatlarda oyun kurmaya çalışırken de bir santrafor bulunmuyordu.
Peki Servet’ten santrafor olur mu?
Gordon Milne Beşiktaş’a geldiği sene Ali Gültiken defansta görev yapıyordu. Beden yapısı Servet’i andıran, güçlü bir fiziği vardı ancak elbette Servet’ten çok daha atletik ve yetenekliydi; biraz da şansı vardı o yıllarda Beşiktaş kadrosunda defans hattında top oynayacak altyapıdan yeterinde adam çıkmıştı. İngiliz teknik adam Ali’den büyük bir golcü yarattı.
Biraz daha uzatalım.
Yanılmıyorsam Rıdvan Dilmen’in teknik direktör olduğu ve Kadıköy’deki ilk maçı; Vanspor karşılaşmasında o sene Fenerbahçe’ye kiralık gelen Alpay santrafor bölgesine geçmiş ve yenilgiden kurtaran gollere imza atmıştı.
Kuşkusuz ne Servet Çetin’den ne de Alpay’dan santrafor olmaz.
Ancak teknik adamlar ellerindeki son kozu oynama zamanı geldiklerini hissettiklerinde imdat frenini çeker gibi böylesi hamleler yapmak zorunda kalırlar. Gol, galibiyet futbol adına yapılan şeyin doğruluğunu bize göstermez.
Şekerspor adı gibi akide şekeri kıvamında bir takımdı. Başlarda diri, renkli, gösterişliydi; ancak zaman ilerledikçe eridi, kayboldu gitti. Bu nedenle Hagi’nin Galatasaray’ının ne taktiğini ne futbolcularını ne de sonucu anlamak bakımından bir ölçü olmaktan çok uzak bir maç oldu. Maçlar 45 dakika oynanıyor olsaydı kuşkusuz bu karşılaşmayı Şekerspor kazanacaktı. Ancak 90 dakikaya yayıldığında Süper Ligin büyük takımı ağırlığını hissettirdi ve hücumun merkezine yerleştirdiği iki adet santraforunun etkili ceza sahası organizasyonları ile sonuca gitti.
Galatasaray, santraforsuz oynayamaz. Kazım, Pino, Servet gibi oyuncular Galatasaray’ın birinci santraforu olamaz. Sn Polat bu nedenle eğer başarabiliyorsa Necati Ateş’i (veya bir benzerini) takıma kazandırmanın yollarını aramalıdır.
Galatasaray’ın defansı ile kalecisi arasında büyük bir uçurum var. Taraftar Aykut’u ıslıklıyor ancak benzer golleri Ufuk da kalesinde görüyordu. Geçen sene Selçuk Şahin’in attığı golde de benzer sorunlar vardı. Bu belki de özel değil de futbolumuzun temel sorunlarından biri olarak genel de düşünülebilir. Defans oyuncusun birinci görevi rakip forvete şut çekme imkanı vermemelidir. Aykut’un neden ileride yakalanmış olduğu sorusunun cevabı biraz bununla bağlantılı da olabilir. Kuşkusuz çok önemli bir kaleci hatası vardı; ancak defansın o topu yere indirip, rakibin ayağında bırakması büyük takımda oynayan bir defans oyuncusundan beklenmeyecek bir başka hataydı.
Yeni gelen Arjantinli Culio’nun maça hareketlilik kazandırdığı bir gerçek. Ancak Galatasaray Pino, Culio, Arda üçlüsünü aynı anda sahada olacaksa nasıl bir sistem içinde oynayacağını iyi planlaması gerekecektir. Pino’nun sağda Culio’nun soldaki duruşları çok iyiymiş gözüküyor. Ancak Arda da kenarlara gidince çok tuhaf bir diziliş ortaya çıkıyor.
Dünkü yazımda altını çizmeye gayret gösterdiğim taraftarın takıma ve stadyumuna sahip çıkma tavrını Galatasaray’ın maçı yenik götürdüğü dakikalarda “televizyon” ekranından takip edemedik. Belki Ali Sami Yen’de soluk alıyor olsaydık başka şeyler görürdük. Şu bir gerçek ki Galatasaray tribünleri oldukça mutsuz. Ancak sadece galibiyette “büyük taraftarlığın” hatırlanmasının büyük bir bencillik olduğunu düşünüyorum. Takımın taraftarın sevgisine ihtiyacı var.
http://twitter.com/uzaygokerman