- Kategori
- Deneme
Sevda kuşun kanadında

Sevda kurşun kanadında
‘’Dağ başında rastladım ak sakallı birisine 1000 yıllık bir halıya 1000 yıldan beri bağdaş kurmuş bir çınar gibi
Sordum ona
-Aşk ne? Ustam Hayatın sırrı ne? Tepeden tırnağa aşığım ben koskoca bir hayat var önümde…
-Sevda kuşun kanadında ürkütürsen tutamazsın ökse ile sapan ile vurursan da saramazsın hayat sırrın suyunu çeşmelerden bulamazsın ansızın bir deli çaydan içersinde kanamazsın.’’.
Cem Karaca ‘nın o müthiş yorumuyla seslendirdiği çok manidar bir parça.. Şarkı sizi ritim ile ahengi ile alıp götürüyor asıl önemlisi olan parçanın yüklendiği anlam ve misyon…. Parçanın ritmini ahengini ve güzelliğini bir tarafa bırakırsak karşılıklı iki kişi arasında yaşanan anlamlı bir diyalog var. Gerçekten aşık ve maşukundan dertli ve karşısında hayat boyu görmüş geçirmiş hayatta olabilecek bütün öğretilere aşina ve mütevazi bir şahıs ve ondan medet umması veya belki de aşkın öğretilerini bütünüyle kavramış aşık olan şahsın süper egosu ile kurduğu anlamlı bir diyalogun dışa vurumu da olabilir..
1000 yıllık deyimi ile de ak sakallı ihtiyarın adeta söylediklerinin bağlayıcı bir tarafının olmasına ve doğruluğuna atıfta bulunulmuş. Ayrıca aşık olan sevdalı kişinin sadece aşk ile soru sormaması ve hayatın sırrı ile ilgili de soru sorması da aşık olan kişinin Mecnuni bir aşık olmadığını aşkın ve hayatın öğretilerini anlamış kendi vicdani perspektifinde işlemiş biraz görmüş geçirmiş bir şahıs olması da manidar..
Her neyse sevda öyle bir şey olmalı ki ulaşılamayacak bir yerde olsun aşık da maşukuna vuslat olabilmesi için nice merhaleler kat etsin ulaşılamayacak zor bir yerde olması herhalde kuşun kanadı ile özdeşleştirilmiş. Öyle ya vuslat öyle kolay değil, burada hem kendini hem de maşukunu anlayacak ki kuş ürküp kaçmasın. Tabi burada aşık bütün akli melekelerini bir tarafa bırakıp sadece kalbi bir yolculuk yapmakta hissettiği o muazzam duygunun cezbesinden kendinden geçmekte(=Vecd Hali) onu ürkütmemek için kalbi ve zihni bir yorgunluğa mütemadiyen meyletmekte, bazen maşukunu cismanen karşısında görmekte bazen de cismani duruşu karşısında olsa bile hayalini görmekte... Tabiî ki bu ihlaslı kalbi muazzam yoğunluktaki o duygular devamlı bir vecd hali yakalamakta bu ihlaslı olan bir vecd hali, aşığın sevgilisi ile normal insan ilişkilerinde bile aşık tarafından bir içe dokunuş ve acı veren bir unsur haline gelmekte..
Aşık
tekrar iç dünyasına dönerek yaşadığı o acının kalbi telafisini istemekte ama ne yazık ki bu maşuku daha çok görmeye daha çok arzulamaya itmekte ve mütemadiyen aşık bu kısır döngü içerisinde yanmakta. Buradan da acı olmayınca aşk da olmaz gibi bir kavram çıkmakta ki bence doğru ..’’Acı çekmek aşkın mayasıdır’’ Her neyse aşkın kimyasının bu kısa özetinden sonra bu ufak yapılan Aşık ve onun yüreği ve maşuk arasında olan bu alakadar tablo aşığın aşkının devri daim yaptığı bir güzergah olsa gerek .. Aşık burada her ne surette olursa olsun elde ettiği ve/veya elde etmeye çalıştığı maşukunu, - ürkütmemek için tabiî ki kuşun kanadında ki soyut bir kavram gibi düşünür bütün hikayesini bunun üzere kurar ürkütmemeye ve sevdasını doya doya yaşamaya çalışır amacıda odur zaten doya doya sevdanı yaşamak ve elde etmek istiyorsan önce ürkütmemek...
Bizim ak sakallı ihtiyarın anlatmak istediği de budur. Ama asl olan sevdanı nakış nakış yüreğine işleyeceksin. O kuşu sevdanı yüreğine işleyene kadar elde etmeye çalışacaksın yürekte tüm hali ile vücut bulunca artık o kuş ürkse de ürkmese de önemi yok .. Kaçıp gitse bile bu sevdayı zaten yüreğine işlemişsin ölünceye kadar da onu orda muhafaza edip yaşamaya zaman zaman vecd halinde kalmaya devam edersin. İşte Mevlana’nın anlatmak istediği aşk bu olsa gerek zira bu merhaleden sonra aşığın kalbi yakarışları arşı alanın vecd hali, kulundan almak istediği vecd halinin frekansları ile zaman zaman örtüşmekte işte aşık o muhteşem hataları o zaman yapmakta halık ile aradaki perdeler kalkmakta ve içindeki beşeri aşkının ilahi aşka olan dönüşmesini hayretle izlemekte ve kendinden geçebilmekte.. Ne kadar muazzam bir duygu yoğunluğu olduğunu siz tasavvur edin artık..
Tabi bizim aşık bunu yanında hayatın sırrını da sorunca her yerde hayatın sırrını bulamayacağını her çeşmeden bunu içemeyeceğini ansızın bir deli çaydan içersin kana kana hala anlamazsın demekte.
Burada kanımca hayat felsefesini aşk teması üzerine oturtmuş bir aşığa olan nasihat kabili söz olsa gerek . Her maşuk da gerçek aşkı ve kalp den vecd halinde ilahi bir güzergah yoktur demekte ama bunu yakalamak için de aramaya devam et yüreğinin sesini dinle o deli çayı mutlaka bulursun anlamında söylemiş.
Evet hayat teması aşk olan birisinin felsefesi de bu asıl olan nihai amacı bu ilahi güzergahı yakalamak olan kendi ürkütmeyeceği kuşunu yani sevdasını bulmak ve yüreğinin sesini dinlemek. Yüreği elbet bir gün sen deli çayın içindesindir diyecektir