- Kategori
- Şiir
Sevdiğim kadar sev istedim...

Su uzatırdım bir bardak içinde, “Su hayattır.” derler ya Hayat olsun isterdim, her bardak su sana Ben seni okyanuslarca severdim
Benim “Günaydın..!” deyişimdin sen,
Günün erken saatlerinde,
Perdeyi açtığımda sen doğardın odama.
Tutup ellerimden kaldırırdın gülümseyerek,
Sonra yıkardın ellerinle ellerimi ve yüzümü
Ben de unuturdum yaşarken çektiğim tüm hüznümü
Aynada seni görürdüm
Ne güzel gülümserdin ayna gibi bana
Ocaktan sen kokusu gelirdi
Ve ben iki fincan sen doldururdum
Birisini kendi yerime, diğerini senin yerine içerdim
Sen karşıki çekyatta beni izlerdin
Ayağında kırmızı terliklerle
Tırnaklarında bir sır varmış gibi
Saklardın ayağını benden, yüreğini sakladığın gibi
Olsun, ben seni sırlarınla severdim
Falcı bacı olurdun sonra,
Ben tüm fallardan seni dilerdim telve telve
Yanıma gelmeni beklerdim, sen karşı çekyatta,
“Ben böyle iyiyim.” derdin
Dert etmezdim,
Seni böyle uzaktan da severdim kahve kokulum
En leziz çikolata olurdun sen, Türk kahvesinin yanına
Ben seni kahvenin yanındaki çikolata gibi severdim
Su uzatırdım bir bardak içinde,
“Su hayattır.” derler ya
Hayat olsun isterdim, her bardak su sana
Ben seni okyanuslarca severdim
Sonra çayın altını yakar kahvaltı hazırlardım sana,
Sen en çok da vişne reçelini severdin
Ben her kahvaltıda sana vişne reçeli olmayı isterdim
Ben seni tüm reçellerden bile çok severdim
Sofrayı kaldırır, masayı temizlerdik beraber,
Sonra ellerini yıkamaya götürürdüm
Yıkardım ellerimle ellerini,
Kurulardım bir havluyla şefkatle seni
Ben ellerinden başlamıştım sevmeye ilk önce
Sonra gözlerin girdi ellerinle arama.
Ben gözlerini ellerinden daha çok sevdim,
Ellerine söyle ama..!
Bir film koyardık sonra
Otururduk yine farklı koltuklara
Ben, omzum yastık olsun isterdim sana
Omzuma tercihindi çekirdek ve kola
Sen film izlerdin,
Ben seni saramayan kollarımın öksüzlüğünü
Buza keserdim omzuma gelmek istemeyince sen
Ağlardı içim gizliden
Ben seni rekorları alt üst edecek bir film gibi severdim
Sonra kadehler çıkarır aşk rengi bir şarap açardım bize
Kadehini kaldırırken “Sana..!” diyerek gülümserdin
Ben hep bize içerdim, sen de bana
Peynir tabağı yapardım şarabın yanına
Ben, seni şarabın peyniri sevdiği gibi severdim
Aşkımı anlatmaya başlardım,
Sen de usulca dinlerdin,
Kimse beni böyle güzel sevemedi, derdin
Bir gün senin de beni böyle güzel sevmeni dilerdim
Zaman nasıl geçerdi anlayamazdım ama
Sen yanımdayken ben, bu kadar dosttum zamana ve sana
Gitmek isterdin sonra bahaneler uydurup,
Her gitmek isteyişin öyle koyardı ki bana,
Gülümserdim yine de hiç hissettirmezdim sana
Kapıdan çıkmadan yapışırdım dudaklarına,
Dudaklarım “gitme kal..!” derdi saatlerce sana
Sen anlayamazdın
“Acele, geç kaldım, kızacak annem yine.”
Dudaklarım da anlatamadı,
Sen yanımdayken sana olan hasreti.
“Haydi çıkalım.” derdim artık gitme vakti geldi
Binerdik arabama bir kağnı gibi ağır ağır sürerdim
İçimden hep “Bu yol bitmesin.” derdim
Yol boyunca parmaklarım parmaklarını severdi
İnan, onlar da bu ayrılığı hiç istemezdi
Biterdi evine giden o yol
Bahçe kapından bakardım içeriye girinceye dek sana
Bir el sallardın, beni kendi dünyama uğurlardın
Sen eve güvenle girinceye dek,
“Bir kötülük seni bulmasın.” diye beklerdim düşünerek.
Bana mesaj yazmanı tembihlerdim
Evde güvende olduğunu bilmek isterdim
Sen güvenle girince yatağına ve bunu söyleyince bana,
Telefonumun bildirim sesi, dönerdi adeta bir ezana
Öyle rahatlardım güvende olduğuna,
Sonra gelir girerdim yatağıma
Sana hep iyi geceler dileyip de yatardım
En iyi gecem sendin, bunu sana anlatamazdım
Girmezsin, diye rüyalarıma uyumaya korkardım
Hangi rüyamda olmasan sen, ben hep sıçrayarak kalkardım
Ben, senden çok şey istemedim,
Sadece benim seni sevdiğim kadar
Sen de beni sev istedim
Ya da sadece sev istedim
Ben çok şey istemedim…
23.04.2014-İstanbul
Abdulkadir Güngör