Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '10

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Sevgilime e-mektuplar -6-

Sevgilime e-mektuplar -6-
 

(Bir sevgilim olsaydı, ona böyle mektuplar yazardım ve o, öyle bir insan olurdu.)

Bir bahar daha geçiyor sensiz… Özlem kıyılarıma vurdukça, kapılar çaresizliğe açılıyor. Yokluğun dağ gibi yüreğimin üstünde, beynim dağa küsen tavşan çekingenliğinde…

 

Naz edesim var cansuyum, naz… Nasıl edildiğini bilmesem de öğrenesim var. Kadınsı tarafım ağır basıyor belki, belki vazgeçesim var erkeksi olmaktan… Silah taşımak istemiyorum artık ve haybeye çok çalışıp yorulmak da. Ben mutfağa geçmek istiyorum. Yemekler yapmak istiyorum; en Fransız’ından ve en Türk olanından… Sırf seni delirtmek için Arap mutfağının ağır yağlı, çok salçalı yemeklerinden bile deneyebilirim inan. Kuzu gözü yemeği var bir de. Düşünsene, pilav tenceresini açmışsın, üzerinde haşlanmış koyun gözleri sana bakıyor. Elindeki kapak bana doğru ışık hızında yola çıkar mıydı bilmem, ama benim elimdeki fotoğraf makinesi flaşını tam o an patlatacak, bilesin… Ve ben çok güleceğim...

 

Çok gülesim var aydınlık bakışlım, çok… Hele bir gel, milyon bin tane şaka hazırladım sana… Kış günü deniz kenarında manzarayı izlerken, seni denize ittirmem muhakkak; üşütür hastalanırsın diye korkarım. Fakat yatağı açtığında üzerine bir kurbağa zıplatmazsam ne olayım!

Bir şeye konsantre olmuş okurken, arkandan gelip gözlerini kapatarak tüm sinirlerini hoplatmam muhakkak. Fakat ekranda çok hoşuna giden bir filmi izlerken durma önünden geçmezsem ne olayım!

Sabah işe giderken giyeceğin gömleği yerinde bulamayınca bana seslenip soracaksın ya; “gömleğimi bulamıyorum” diye. Hah işte, o vakit yanına gelip, en saf halimle “alla alla nerede ki” diyeceğim ve sen gömleğini benim üstümde fark ettiğinde ben çoktan tüyeceğim. Sen gülmezsen gülme, benim çok gülesim var, bana ne?

 

Şakaların hepsinde seni bir parça korkutmak, biraz germek, azıcık sinir etmek var, farkındasın değil mi? Öfkeliyim sana. Bu uğursuz bekleyişten kaynaklı, hasretten mütevellit bir öfke… Bilirsin, küçük bir gülümsemene bakar, dağılıverir hepsi… Hele bir gel, ısırmazsam ne olayım! Hem biliyorsun, aşılarımı da yaptırmadım!

Kavga edesim var, ince düşünüşlüm, kavga! Yok yere çıngar çıkarmak istiyorum, maksat şenlik olsun. Şenliğin tam ortasında “ama ben seni çok seviyorum” deyip boynuna atılmak istiyorum. Biliyorum; “ben de seni çok seviyorum” deyip “ama bu tartışmamıza engel değil” diyerek devam edeceksin. Sen anlattıkça ben güleceğim, ben güldükçe sen de gülecek ve “ağız tadıyla bir kavga bile edemiyoruz vesselam” diyeceksin…

 

Eline yapışıp; dağ bayır yürüyesim var, çok sevdiğim… Börtü böceklere bakmak, çiçekleri koklamak, kırlarda yuvarlanmak filan geliyor içimden. Nedendir bilmiyorum. Zayıflıyor mu yoksa dayanaklarım? Yok, bahardandır bahardan… Azıcık da hastayım, belki de ondan… Kaygılanma, sen gelmeden ölmeye niyetim yok, kurtulamayacaksın benden, püsküllü belayım ben.

Şimdi de, “Sevişesim var” dememi bekliyorsun biliyorum, demeyeceğim işte. Kudur emi?

 

Bir bahar daha geçiyor sensiz… Özlem kıyılarıma vurdukça, kapılar çaresizliğe açılıyor. Yokluğun dağ gibi yüreğimin üstünde, beynim dağa küsen tavşan çekingenliğinde…

...

 
Toplam blog
: 135
: 3170
Kayıt tarihi
: 23.07.08
 
 

Eğitim sürecinin bazı bölümleri Almanya ve İngiltere'de olmak üzere en son PAÜ'den eğitim uzmanlı..