- Kategori
- Deneme
Sevginin görünmeyen yanı

“Kolay iştir, gördüğünü sevmek. Oysaki esas olan, gör(e)medeğini sevebilmektir...”
İşte ben, seni tam olarak böyle sevdim. Maddi âlemde hiç görmeden, dokunmadan, konuşmadan… Sevginin görünmeyen yanını kazıdım kalbimin en ücra köşelerine ve seni sevmek için hiçbir zaman seni görme ihtiyacı hissetmedim. Gözlerim her ne kadar seni görmüyor olsa da, kalbimin derinliklerinde hep sen vardın. Bu yüzdendir ki, hislerimin doruk noktalarına ulaştığı bu anlarda baktığım her yerdeydin sen. Maddi âlemdeki yokluğunun aksine varlığın her noktada tecelli ediyordu adeta.
“Yalnızlık, tescilli bir ayrılığın ardında bıraktığı hükümsüz bir mağduriyettir sadece. Büyütülecek bir yanı yoktur çoğu zaman. Çünkü bir yokluk, başka bir varlığa işarettir...”
Gözleri adeta görünmeyen bir perde ile kapatılan bir kalabalıklar topluluğuna göre, en büyük şikâyetlerden birisidir yalnızlık. Ve yalnızlık, çoğu zaman yokluğa işarettir. Yıkılmaktır… Yok olmaktır… Biçare kalmaktır… Yokluğa bürünmek ve yokluk içinde kaybolmaktır yalnızlık… Oysaki yalnızlık, çoğu zaman yeniden doğup varlığa bürünmektir. Kaybedilmiş olan benliği bulup kendine kavuşmaktır. Vuslattır yalnızlık…
İşte ben, her yalnızlığımda yeni bir vuslata erip kendimle buluşmaktayım. Kendimle her buluşmamda sana ulaşmaktayım.
“Sen, gir kalbimden içeri; ben, dışarıda da kalırım. Sen, kaybolmazsın bu âlemde ama belki bütün âlem kaybolur sende...”
Senin olmadığın bir âlemde, her defasında yolunu şaşırıp da kaybolur insan. Oysaki sen olduğun zaman bütün bir âlem kaybolur sende. Senin yokluğun da hoş, varlığın da. Ama varlığın daha hoş…
“Dokunulmazlığın en çok yakıştığı yerdir, sevgi uğruna çarpan kalpler. Çünkü bir kalp dokunulmaz olduğu kadar, her şeye dokunandır...”
İşte öyle bir kalptir ki bu, kimseyi dokundurmaz lakin sevgi adına her şeye de dokunur. Görme derdi yoktur onun ve hiç olmaz da. Onun tek derdi, asıl işinde olduğu gibi doğru olanı hissetmektir. Yalana ve yanlış olana hiç ama hiç yer yoktur.
“Batılın yok olduğu yerde ne ateş yakar teni, ne de ten teslim olur ateşe. Çünkü batılın yok olduğu yerde kavurucu ateş dahi serin ve selametlidir...”
Görmeden dahi sevmenin adıdır, ateşler içinde yanmak. Yakmış olduğu zannedilen bu ateşte doğruya teslim olup serinlik ve selamet içinde olmaktır sevmek. Batıl olanı terk edip doğru olana teslim olmaktır her defasında. Ne bir ele konulacak olan Ay’a, ne de diğer bir ele konulacak olan Güneş’e davasını satıp boyun eğmektir yanlışa. İnsanoğlu cihetini tayin etmeli hep doğru olana…
“Bazen öyle anlar oldu ki, sen ve ben arasında Doğu ile Batı arasındaki mesafe kadar bir uzaklıktır oluşmuş oldu. Bu öyle bir uzaklıktır ki, sen konuştukça kâinat susmaya başladı. Kâinat susup da, sen her konuştuğunda mesafeler daraldı adeta ve sesin, vuslata giden yolda mevcut olan tüm engelleri yok ediyordu, bir Asa’nın denizi ortadan ikiye bölüp yeni yollar açmasıyla…”
Sen, sevginin görünmeyen bu yanına beni davet etmene rağmen… Ben, derin boşluklara düşüp de uçurumların kenarında kaybolduğum bir anda… Belki de tam düşecekken tuttun ellerimden… Böyle bir durumda, ya uzattığın eli tutup da çıkacaktım bu bataklıktan ya da elini bırakıp düşecektim uçurumlardan…
“Sesin, ruhuma üflenen bir ney'in oluşturmuş olduğu yankıların da ötesinde bir etki yaratmakta. İçimde, çok yakınımda bir yerlerde, İsrafil meleğinin Sur'a üflemesi gibi yankılar uyanmakta ve zamanı gelmiş olan kıyametler kopmakta şimdilerde...”
MURAT TAŞ
https://twitter.com/MURATTAS20