- Kategori
- Gündelik Yaşam
Sevgiyi şimdiki zamana getirmek
“Ne başlangıç, ne de erek veya telos”
Deleuze
Nietzsche'yi ilk okuduğumda vidalarımdan sökülmüştüm.
1980’lerde Almanya’da öğrenciyken, başka bir üniversitede sosyolog bir arkadaşımın kütüphanesinden okuyordum. ”Saçma bir adam” diyordu bu sevgili arkadaşım, Nietzsche için. Öyle hemen yerle bir edenlerden değildi üstelik.
Zaten zor olan felsefeyi almanca okumak benim için daha da zor diye düşünüp, anlayamamamı buna bağlıyor idim.
“Böyle buyurdu Zerdüşt” eserinin, kadınlar ile ilgili bölümünde;
"Bir kadına gidiyorsan kırbacını al da git."
Bugün bile dünyada yaşayan insanların çok büyük bir bölümü tarafından çözümlenmiş bir mesele değildir...
Evet kadınlar erk isterler erkekte, bununla birlikte kendine yani kendi erk’ ine ihanet durumudur bu.
ÖZ-ERK-LİK hem kadında hem de erkekte aktive edilebilir bir meseledir.
Carl Jung okumak yeter.
Biraz daha sezgisel zekanıza kendinizi emanet edebilirseniz,
bir erkeğin aslında bir kadın tarafından doğurulduğunu düşünmek yeter.
Neredeyse erkek diye bir şey yoktur bile diyebilirdim bu fikri önemli bulsam.
Ve sevmenin zıddı nefret değildir… Nietzsche'de dip okuduğumuz.
Nefretin kaynağı sevgidir... Sapmış olan sevgi.
Sevginin zıddı kayıtsızlıktır. Uyuşmuşluk, karanlık bir uzaklaş-ıl-mışlık hali. En soğuk donmuşluk, ki içinde duy-g-usal olandan kalmamış olan.
İnsan’a ulaşma çabası ya yaşamak dediğimiz. An be an her bir insanda görebildiğimiz kendi parçamız. O işte kendilik sevgimiz. Egoist olmakla yol alınır mı bu durumda? Tabii ego ne bilmiyoruz. Öğretilmeden de bilemeyiz. Böbrek ya da her hangi bir iç organımızı bilmememiz gibi öğretilinceye kadar.
Bu durumda benim önerim. İlk okuldan itibaren “hayat bilgisi” diye bir ders var ya, onun gibi “insan bilgisi” dersi okutulması.
Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nda ilk okul öğrencilerine “düşünce oyunları “ diye bir derse giriyordum.( umarım hala vardır)
Duygusal kavramları oyun ile öğrendiğimiz enfes eğlenceli bir dersti. Çocuklar sınıftan çıkmak istemiyorlardı.
Öyle iyi geliyordu bu ders onlara.
Duygularını ifade etmenin, üstelik duygudaşları olduğunu bilmenin mutluluğu ile kikir kikir saatler paylaşıyorduk birlikte.
Sosyal sorumluluk projelerine “Düşünce Oyunları” nı katalım.
Altı ay bir güz gidelim.
Sevgiyi şimdiki zamana getirelim.
Var mısınız?
27 Kasım 07
İstanbul
Ayşegül Denizci