- Kategori
- İlişkiler
Seviyooor... Sevmiyorrrr.....

Papatya ve Kelebek
Baharın bizlere armağanları olan kır çiçeklerini oldum olası severim. Kendi hallerinde, sakin, dayanıklı ve güzeldirler. Hiç ihmal etmezler doğayı süslemeyi ve yüzyıllardır hiç bıkmamışlar. Sevmeyen de yoktur, değil mi? Bir kitapta okuduğum" Mimozalara karşı papatyalar. Ben papatyalara inanırım. Gösterişsiz ama dirençlidirler." sözü ayrı bir anlam taşıyor.
Ben papatyaları çok severim. Henüz burada açmadılar, hava serin olduğu için. Geçen yıl kızımın saçlarında papatya taçlı bir resmini görmüştüm ve bu dizeleri yazmıştım ona...
Papatyalar
Aylarca suskun baharı bekler
Minik şirin papatyalar,
Kiminin ellerinde fal bakılır onunla
Kiminin saçlarına taç yapılır umutla
***
Her bahar yolları süsler
Sarı beyaz papatyalar.
Aşıkların ellerinde
Güzellerin dillerinde,
Olmak için ölesiye
Saçlarının tellerinde
Minik şirin papatyalar
İnternette papatya resmi ararken, papatya falının neden bakıldığının öyküsünü buldum ve okudum. Sizler de okuyun, istedim...Hazır mevsimindeyken. Yollarda gördüğünüzde papatyaları, bu öyküyü anımsayın ve gülümseyin hayata!
Ve işte masum bir papatyanın ellerimizde, bir umuda veya umutsuzluğa yola açan ölümcül hikayesi. Bizim keyifle kopardığımız o yapraklar, onun canını ne kadar acıtıyor kim bilir? Öyküyü okuyun hüzünleneceksiniz!
Papatya Falı:
Küçük bir tırtıl kendine güvenli bir yer bulmak için kendi çevresinde kozasını örmüş. Ve yeterince büyüdüğünde dışarı çıkmak istemiş. Minik kelebek uçmaya başlamış. Dağlar tepeler aşmış, kırları dolaşmış ve bir vadiye gelmiş. Şaşkın şaşkın izlerken çevresini bir papatya görmüş.
Ne güzel bir çiçek, diye düşünmüş. Yüzlerce renkli hoş kokulu çiçeğin içinden ona koşmuş. "Merhaba!" demiş papatyaya. Tanışmışlar. "Merhaba" demiş, o da.
"ben de yalnızlıktan sıkılmıştım zaten."
Ve konuşmaya başlamışlar. Kelebek ona öyküsünü anlatmış...nazlı papatya da ona... Kelebek bütün zamanını papatyayla geçirmiş. Minik kelebek papatyayı çok sevmiş. O kadar çok sevmiş ki, bir türlü onun yanından ayrılmak istememiş. Papatyanın da onu sevip sevmediğini merak ediyormuş. Ama cesaret edip de bunu papatyaya söyleyememiş bir türlü. Onu kırmaktan, incitmekten, bu yüzden kaybetmekten korkmuş. Papatya da kelebeği çok sevmiş ama o da bir türlü söyleyememiş sevgisini.
Böylece saatler saatleri kovalamış. Biliyor sunuz kelebeğin ömrü kısa. Ayrılık vakti gelmiş.
"Neden gidiyorsun?" demiş. "Yoksa benimle mutsuz musun?".
"Hayır" demiş kelebek.
"Bilakis, sen benim hayatıma anlam kattın. Fakat biz kelebeklerin ömrü sadece üç gündür... Papatya bu duruma çok üzülmüş ama yapacak bir şey yokmuş zaten. Kelebek son anlarında "Seni seviyorum" diyebilmiş ancak.
Papatya donakalmış. Sadece "Ben de..." diyebilmiş kelebeğin arkasından. Ardından da gözyaşlarına boğulmuş. İçinden "Keşke onun da beni sevdiğini bilseydim. Keşke onu sevdiğimi söyleyebilseydim." diye geçirmiş. Papatya, geçen günlerin acısına dayanamamış ve yaprakları dökülmeye başlamış. Her düşen yaprakta beni "seviyormuş" diye geçirmiş içinden.
İşte o günden beri, bunu bilen aşıklar, sevgililerine soramadıklarını hep papatyalara sormuş:
"Seviyor mu, sevmiyor mu?"
Sevenleriniz bol olsun...papatyaların sonunu hazırlasa bile fallarınız , umutlarınız olumlu olsun...
Sevgiyle kalın...esenkalın!