Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '13

 
Kategori
Dostluk
 

Sevmek...

Sevmek...
 

“Gitmek” sadece bir eylemdir. “Unutmak” ise kocaman bir devrim. Nâzım Hikmet Ran


 gitiğin zaman gitmeni sevdim

evreni sevdim geldiğin zaman

kalmanı sevmedim korkuyordum sana alışmaktan

yine de sevdim gülümsemeyi mendilimi sallarken seni götüren trenin arkasından...

kırlara ilk kar düştüğü zaman,

ölümünün ne güzel olduğunu sevdim seni içimde öldürdüğüm zaman

ben seni hiç sevmedim ki......

 (İbrahim Sadri)

Üniversite yıllarındayken dinlediğim bu şiiri yıllar sonra bugün ilk kez dinledim. Tabii ki bir can dostum vesilesiyle. “Sevgin sensin. Sevmenin bahanesi olmaz seversin zaten.” dediği an bu şiir geldi aklıma. Ne ironik değil mi ? Her dizesi ne kadar sevdiğini anlatırken hiç sevmedim diyebilmek…

Ben de seni neden sevdiğimi, bahanem olup olmadığını ya da şairin deyişiyle seni neden hiç sevmediğimi düşündüm.

Ben seni bir şiir içinde olsa dahi ‘hiç sevmedim ki’ diyemeyecek kadar çok sevdim.  Dünyaya isyan edebildiğimiz, koskoca dünyayı cevaplar peşi sıra gelmese de milyonlarca soruyla sorgulayabildiğimiz için sevdim. Hassaslığını sevdim. Sert bakışlarına rağmen içindeki ‘küçük’ü sevdim. Naifliğini sevdim. Kimselere göstermediğin taraflarını göstermeni sevdim. Saklamadan, utanmadan, sıkılmadan yanında ağlayabilmeyi sevdim. Ağlayarak gecenin bir yarısı beni arayabilmeni sevdim. Saat kaç olursa olsun, uykundan uyandırabilmeyi sevdim. Tezatlarını sevdim. Kâh çocuk, kâh dost, kâh anne, kâh arkadaş, kâh sırdaş olabilmeni sevdim. Şiirleri, şarkıları, kitapları dost sohbetlerimize katık yapabilmeyi sevdim. Senden kendimi dinlemeyi, sende dinlenmeyi sevdim. Demlenmeyi sevdim seninle, sonu mis kokulu çayınla biten. Seninle çocuk olmayı sevdim. Beni şaşırtmanı sevdim. Kocaman yüreğini görebilmeyi sevdim sen izin verdiğinde…

Aramıza iznin girmesini hiç sevmedim. Hiç sevemedim benden kaçırdığın gözlerini. Ben o korkusuz halini sevdim. Korkmanı, kaybetmeye bir adım uzakta durduğunu sanmanı sevmedim. Sevmedim yanılsamalarını, yanıltmalarını. Sabah sabah okuyup keyif aldığım ‘nükte’lerini sevdim. Bir sokak kedisine hikaye yazabilmeni, kefirine isim koymanı sevdim. Fingirdek’i bana verebilmeni, evimde seni hatırlatan senden bir parça olmasını sevdim. Onun sürekli güldüğünü fark etmeyecek kadar gülmelere uzak durmanı hiç sevemedim. ‘Güzel gülen adam güzel adamdır.’ diyebilmeni sevdim. Dünyanın en güzel gülümsemesine sahip olduğunu bilemeyecek olmanı hiç sevmedim.

Telefonuma vazgeçme’ , ‘bırakma’ diyerek mesaj atmanı sevdim. Beni düşündüğünü bilmenin huzuruyla uyumayı sevdim. Seninle kavga dahi edemeyecek kadar yabancılaşmayı, uykusuz geçen bir gecenin ardından senin olmadığın bir şehre uyanmayı hiç sevmedim.

Hiç sevmedim senden gitmeyi.

Tutamayacağını bildiğin sözler vermeni hiç sevmedim. Sana yakınken uzak durmayı, aramıza hiç kat edemeyeceğimiz mesafeler koymanı sevmedim. Sevmedim bencilliğini.  Planlar yapmanı sevdim hiç biri gerçek olmasa da. Yaptığımız deniz sefalı, kek, kahve keyiflerini sevdim. İstanbul’dan uzaklaşır uzaklaşmaz ‘aklını çıldırmanı’ sevdim. Dönerken ki hüznünü, çözümün içinde olduğunu bildiğin halde kendine sağır olmanı, ‘mış’ gibi yapmalarını, sanal bir  gerçekliğe mahkum olmanı hiç sevmedim. Hiç sevmedim konuşan taraf olmayı susan sen oldukça. Sana ait ne varsa silmeyi ama içimden silememeyi hiç sevmedim.

Hiç sevmedim seni özlemeyi.

 

06.12.2013        14:30 

 
Toplam blog
: 27
: 295
Kayıt tarihi
: 12.08.11
 
 

Bazen kelimeler içinize sığmaz olur ve taşar. İşte o zamanları yaşadığım şu günlerde yazdıklarımı..