Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ağustos '08

 
Kategori
Tarih
 

Sevr Antlaşması


Sevr Antlaşması öncesi ve imzalanması

Bugün 10 Ağustos 2008...

88 yıl önce bugün(10 Ağustos 1920), Türkiye'yi parçalamaya yönelik bir girişim olan Sevr Antlaşması'nın imzalandığı gündür.

Birinci Dünya Savaşı öncesinde, içinde ve sonrasında yapılan gizli ve açık antlaşmalar ve düzenlenen bir seri konferanslar ile Türkiye, Sevr sürecine sokulmuştur. Beceriksiz devlet yöneticileri bu süreci hızlandırmış ve koca bir imparatorluğun sonunu getirmiştir.

Az sayıdaki aklı başında vatanseverler ise, kişisel çıkarlarını ülke çıkarlarından üstün tutan çok sayıdaki etkin kişiler arasında sözlerini duyuramamışlar ve "bir utanç belgesi" olan Sevr'in Türkiye'ye dayattırılmasını önleyememişlerdir.

14 Nisan 1920'de İngiltere, Fransa ve İtalya başbakanları ile Japonya, Yunanistan ve Belçika temsilcilerinin katılımı ile toplanan San Remo Konferansı'nda, daha önce toplanan(12 Şubat 1920)ve Türkiye'nin bölünmesinin ayrıntılarla belirlendiği Londra Konferansı'nda alınan kararların bir muhasebesi yapıldı ve son aşamaya getirilen Sevr koşulları netleştirildi.

Sevr'e verilen son şekil genel hatlarıyla şöyleydi(1):

"Osmanlı Devleti, Asya ve Kuzey Afrika'da bulunan Arap toprakları üzerindeki haklarından vazgeçecek, Doğu Anadolu'da bağımsız bir Ermenistan ve özerk bir Kürdistan kurulacak"

San Remo Konferansı sona erince, İtilaf Devletleri, 20 Nisan 1920'de Osmanlı Devleti'ne gönderdikleri ortak bir nota ile, barış koşullarını almak için bir Türk Barış Delegasyonu'nun Sevr'e gönderilmesini istediler.

Tevfik Paşa başkanlığındaki heyete 11 Mayıs 1920'de verilen sözde barış şartları o kadar ağırdı ki, bu şartları öğrenen halkın göstereceği tepkiyi görebilen hiçbir hükümet bu şartları kabul edemezdi. Tevfik Paşa, antlaşma tasarısını görünce dehşete düştü. Çünkü bu antlaşma koşulları, Osmanlı Devleti'ni ortadan kaldırıp bir sömürge durumuna getiriyordu. İtilaf Devletleri, koşulların incelenmesi ve kabulü için bir ay süre verdi.

Ayrıca, Türk Delegasyonu, Türkiye'yi İzmir, Edirne ya da Doğu Trakya'dan yoksun bırakacak herhangi bir anlaşmayı imza etmemek için talimat almış bulunuyordu. Bu nedenle de, Tevfik Paşa'nın heyeti önerilen antlaşmayı imzalamadılar ve İstanbul'a geri döndüler(2).

Ara Not-1: Osmanlı Devleti'nin yoksun kalmak istemediği yerlere dikkatinizi çekmek isterim. Bu yerler, İmparatorluk merkezinin çevresidir. Osmanlı Devleti, Anadaloyu peşinen gözden çıkarmış görünmüyor mu?

Osmanlı İmparatorluğu'nu ölüme mahkum eden Sevr koşulları, Ankara ve istanbul'da açıklanır açıklanmaz, bütün yurtta -özellikle Anadolu ve Trakya'da- halkı büyük bir heyecan dalgası sardı; ulusal bilinç uyanmaya başladı ve kurtuluşa yönelik ulusal bir ideale dönüştü.

İtilaf Devletleri'nin işgalinden çıkar bekleyen ya da Anadolu'daki direnişin yararsızlığına inanan küçük bir grubun dışında, herkes dikkatini Ankara'ya çevirmiş ve hemen hemen her Türk -hanedana mensup ya da Saray çevresinde bazı kişiler dahil- Anadolu'da ulusal mücadeleyi örgütleyen Mustafa Kemal ve ekibinden yana tavır göstermişlerdir.

Ara Not-2: Başlangıçta, ulusal mücadeleye hazırlanan Anadolu hareketini küçümseyenler, barış koşulları açıklandığında "güvendikleri dağlara kar yağdığı için" sessiz kalmışlar; bazıları, henüz netleştiremedikleri tavırlarını korumuşlar; bazıları da, Anadolu'daki harekete sempatiyle bakmaya başlamışlardır. Bunlar, İstanbul'daki bürokratlar, aydınlar ve bir kısım halktı.

23 Nisan 1920'de Ankara'da açılan Büyük Millet Meclisi ve arkasından 30 Nisan 1920'de kurulan ilk BMM Hükümeti Başkanı Mustafa Kemal, bütün milletvekillerinin söz birliği ile "insanlığa sunulan bir utanç ve ihanet belgesi" olarak niteledikleri bu antlaşmayı kabul etmeyeceğini bütün Avrupa'ya bildirmiştir.

İtilaf Devletleri, özellikle İngiltere, Sevr Antlaşmasının Anadolu direnişini yönlendirenler tarafından kabul edilmeyeceğini; bunun ancak zor kullanarak onlara kabul ettirilebileceğini anlamakta gecikmediler.

Ama İtilaf Devletleri kararlı idi; bu antlaşma koşullarını, bir şekilde, Osmanlı Devletine ve yeni Ankara Hükümeti'ne
kabul ettirmeleri gerekiyordu.

İtilaf Devletleri'nin ortak görüşü, Sevr Antlaşması'nın tam anlamıyla uygulanabilmesi için, Anadolu'nun tümünün işgal edilmesi yönündeydi.

İngiliz siyasetinin ana fikri ise, Sevr'in uygulanabilmesi için Yunan ordularının Anadolu içlerine saldırması, bu arada Ermenilerden hatta Kürtlerden de yararlanılması idi. Bu siyasete, Fransızlar yarım yamalak destek vermişler, İtalyanlar ise, çok kısa sürede bu siyasete yan çizmişlerdir(3).

Ara Not-3: Damat Ferit Paşa, İngiliz Yüksek Komiseri John de Robeck'e Osmanlı Savunma Bakanlığın'ca Kürtleri, Mustafa Kemal'e saldırtmakla ilgili iki plan hazırladığını, İstanbul'daki Kürt liderlerinin Musatafa Kemal'e karşı koymaya can attıklarını bildirmiştir(4).

Bu durumda, hem konferanslar sırasında başta Tevfik Paşa olmak üzere, antlaşmaya karşı çıkanları susturmak hem de M.Kemal'in Anadolu'daki direnişini kırmak için İngilizler tarafından desteklenen Yunan kuvvetleri, 22 Haziran 1920'de saldırıya başladı. Temmuz sonuna kadar, hemen hemen tüm Ege Bölgesi ve Doğu Trakya Yunanlıların eline geçti.

Bu durum, Osmanlı yönetimine, Antlaşma'nın bir an önce imzalanması için gerekçe oldu. Zaten, bu sıralarda Osmanlı Hükümeti, İtilaf Devletleri'ne başvurarak görüşme izni istemişti. Bu görüşmelerin sonunda, Damat Ferit Paşa başkanlığında oluşturulacak ikinci bir heyetin Paris'e gitmesi kararlaştırıldı(5).

M.Kemal, Ferit Paşa'nın başkanlığı altındaki kurula ulusun güveni olmadığını, kendisi de şahsen ulusun bu haklı kuşkusuna katıldığını; ulusun, Paris'e gidecek kurulun programının açıklanmasını istediğini söylemiştir(6).

Ara Not-4: M.Kemal'in Ferit Paşa'ya güveninin olmamasının başlıca nedenlerinden biri, Ferit Paşa'nın, fanatik bir İngiliz siyaseti yanlısı olmasıydı.

Paris'e gitmeden önce, İstanbul'daki İtilaf Devletleri nezdinde Sevr koşullarının biraz yumuşatılması konusunda yaptıkları başvurudan sonuç alamayan Barış Kurulu, Fransızların "demokrasi" adlı gemisi ile Tulon limanına hareket etmiş ve oradan da Paris'e geçerek toplantıya katılmıştır(7).

Bu arada. İtilaf Devletleri'nin barış koşullarının kabulü için verdiği süre de dolmuş ve 8-10 gün kadar da geçmişti.

Kurul Başkanı Damat Ferit Paşa'nın, yetersiz Fransızcası ile hazırladığı, ancak diplomatik kurallara uymanın ötesinde, bütünüyle akıl ve mantıktan uzak bir anlatımla kaleme aldığı yanıtını ciddiye almayan İtilaf Devletleri, bu yanıta karşılık olarak küçültücü sözler içeren bir mektupla karşılık verdi ve boş yere zaman harcanmaması için Osmanlı Barış Kurulu'nun İstanbul'a dönmesini istedi(8).

Ara Not-5: Ama Barış Kurulu, hemen İstanbul'a dönmedi. Yapacakları daha önemli(!) işleri vardı. Cahit Kayra, Rıza Tevfik Bey'in(Barış Kurulu üyesi) anılarına dayanarak, bu konuda şunları yazmaktadır:

"... Heyet üyelerinin Fransa'da tutuklu muamelesi görmeleri, İsviçre'ye geçtikleri zaman çarşı pazar dolaşarak giysi satın almaya çalışmaları, terzilere elbise ısmarlamaları ve benzer olaylar dikkat çekicidir. O karanlık günlerde, Anadolu'da büyük yoksulluklar, ağır koşullar altında insanlar Türkiye için bir yaşam kavgası verirken, Osmanlı devlet adamlarının sorunu, kendilerine ve eşlerine gömlek ve ayakkabı satın almaktır. O kadar ki, heyet üyeleri satın aldıkları eşyalar bavullarına sığmadığından, daha büyük bavullar almak için kaldıkları otelin sorumlusuna rica ederek gece yarısı dükkan açtırmışlardır(9).

Osmanlı Barış Kurulu, taşımakta güçlük çektikleri eşya dolu bavulları ile, İsviçre-Romanya yolu üzerinden perişan bir yolculuktan sonra İstanbul'a döndüler.

Bu sırada, Osmanlı Meclisi olmadığı için İstanbul Hükümeti 22 Temmuz 1920'de Yıldız sarayı'nda bir Saltanat Şurası topladı. Gerek Padişah, gerekse sadrazam, bu denli sert bir antlaşmanın imzalanması sorumluluğunu yüklenmek istemiyorlardı. Bu nedenle de bu sorumluluğu geniş bir kitleye yaymak için topladıkları Saltanat Şurası, devlet adamı, hukukçu, basın ve siyasi parti temsilcilerinden oluşan 100'e yakın kişiden oluşuyordu.Şura'da Kürt Teali Cemiyeti'nden bile temsilciler bulunuyordu(10).

Şura, Damat Ferit Paşa'nın kısa bir açıklaması ile başladı. Ferit Paşa, Yunan ordusunun Anadolu'yu işgale yönelik saldırılarını gerekçe göstererk bu antlaşmanın imzalanması zorunluluğunu ortaya koymaya çalıştı.

Şurada hazır bulunan padişah, Antlaşmanın imzalanmasından yana olanların ayağa kalkmasını istedi. Yüze yakın üyenin, bir kişisi dışında, hepsi ayağa kalktı. Ayağa kalmayarak antlaşmayı kabul etmeyen tek kişi, Mareşal(Topçu Korgeneral) Rıza Paşa'dır.( Rıza Paşa, yazar Haldun taner'in babasıdır)(11).

Blog yazarları arasında Rıza Paşa ile akrabalık ilişkileri olanlar, dedeleri ile gurur duymalıdırlar.

Şura'dan sonra, oluşturulan bir heyete, Paris'e giderek antlaşmayı imzalaması yetkisi verildi.

Barış Konferansı, İstanbul Hükümeti'nin bazı iyileştirici isteklerine kulak asmamış ve 161 sayfa ve 433 maddeden oluşan bu Antlaşma 10 Ağustos 1920'de, Paris yakınlarındaki Sevr adlı kasabanın ünlü porselen fabrikasının çinili salonunda imzalanmıştır.

Bilindiği gibi bu antlaşma, Ankara Hükümeti tarafından yok sayılmış ve uygulanmaması için ulusça bir mücadele verilmiştir.


cdenizkent

_________________:

(1) Cahit Kayra, Sevr Dosyası, İstanbul: Boyut Kitapları, 1997, s.54

(2) Laurence Evans, Türkiye'nin Paylaşılması(1914-1924), çev. Tevfik Alanay, İstanbul: Milliyet Yayınları, 1972, s.283

(3) A.g.y. ss.283-284

(4) Amiral John de Robeck'ten Lord Curzon'a kapalı telgraf, İstanbul: 28-7-1920(Telgrafın fofokopisi için bakınız; Salahi R.Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, Cilt II, 2.b. Ankara: Türk tarih Kurumu Yayını, s.85

(5) Cahit Kayra, A.g.y. s.89

(6) M.Kemal Atatürk, Söylev ve Demeçler, Cilt-I, s.15

(7) Meriç Velidedeoğlu, "Türk Halkının Yok Ediliş Belgesi SEVR", Cumhuriyet Gazetesi, 10-18 Ağustos 1995,
Yazı Dizisi-7

(8) Cahit Kayra. A.g.y. s.74

(9) A.g.y. s.73

(10) İngiliz İstihbarat Raporu(27-07-1920)'ndan Salahi R.Sonyel, A.g.y. s.84(Ek bilgi için Münir Sirel, Sevr Antlaşması'nı Kabul Eden Saltanat Şurası Tutanağı, 1968, ss.15-21)

(11) Cahit Kayra, A.g.y. s.74

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..