Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mayıs '13

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Seyahatname

Seyahatname
 

Karadeniz'in yeşil doğasını 3 günlüğüne geride bırakıp Ege ile buluşmak üzere yollara düşerken böyle bir yazı yazacağım aklıma gelmemişti. Sıcak insanları soft yaşamı ile İzmir yolları biraz uzun olsa da işin hayrı kendi açıma oldukça farklıydı. Orada ki gözlemlerim ile de Ordumuzun benimkinden farklı bir hayır almasına da zaman olduğu kanısına vardım.

Daha öncelerden 4 yıla yakın süredir yaşadığım İzmir'in daha önce hiç gitmediğim şirin ilçesi Selçuk beni oldukça korkuttu. Turizm şehri olacak Ordu için Selçuk'a bir baktım sonra daha da gözlerimi alamadım. 15 dakika da Efes Antik Şehir yanı başınızda. Orada1 günü geçirebilecek hatta yetiremeyebileceksiniz. Oradan çıkıp yine 15 dakika da Yediuyuyanlar'a giderseniz 200 yıl boyunca orada uyuyan 7 Hristiyan'ın hikayesini zevkle dinleyecek, yörük çadırı havasında ki sedir üzerinde köpüklü “milli içkimizi” afiyetle içme şansını bulacaksınız. Ertesi gün kalkıp fazla değil yarım saatlik kısa bir yolculuk sonunda bir süre önce kıyametin kopmayacağına inanılan, doğasının hiç bozulmadığı, tarihi sokaklarının dimdik ayakta durduğu Şirince'de yapacağınız köy kahvaltısının ardından şarap evlerini gezip ısıtılmış kum üzerinde yapılmış eşsiz Türk Kahvesini yudumlayabilirsiniz. 10 dakika da gidilen Pamucak Sahili, 30 dakika da ulaşılabilen Kuşadası ve bunun gibi birçok yer hepsi cennetten bir köşe hepsi doğa harikası ve oraların insanı gerçek bir misavirperver...
 Kısa zaman içerisinde az az yudumladığım Ege'nin şirin ve uslu çocuğu Selçuk ise tarihi camileri, anlamlı anıtları ve geniş sokakları ile ayrı bir yazıyı çoktan hak ediyor. Ancak ben orada Ordu'yu aradım, acaba ne bulabilirim dedim kendi kendime. Doğamız doğasıyla yarışır hatta geçebilir kimi unsurlara göre, insanlarımız elbette Karadeniz'in diğer şehirlerine göre oldukça sıcak ve hemen hemen Ege insanıyla eşdeğerde. Ancak turizm konusunda o kadar büyük bir atılıma ihtiyacımız var ki sanırım manşetlerde geçen 5 yıl sonra Ordu turizm şehri olacak sözleri biraz daha ertelenecek gibi.

Aslında oraların turizmi ile Ordu turizmi oldukça ayrı noktalarda. Ordu Yayla Turizminde atılım yapacak bir şehir ancak illa ki kesişecek yerleri var. Mesela Ege'nin o yöresinde hangi dolmuşa binerseniz kendinizi ülke dışlında gibi hissediyorsunuz ve bunun mimarisi de aslında dolmuş şoförleri. Çünkü hemen hemen hepsi şakır şakır İngilizce konuşuyor. Kısa bir muhabbet ettiğim şoför abilerimden bir tanesi yabancı dil yoksa bize ekmek yok diyor ve beni de düşündürüyor “Çambaşı Yaylası dolmuş şoförleri İngilizce konuşursa” diye ve beni inceden güldürüyor bu şirin hayal.

Bir de şu gerçek var. Biz yerel basınımızla güçlüyüz ve bu bakımdan Ordu benim gözümde 1 Numara. Oralarda yerel basın diye bir kavram bulamadım maalesef ancak orada da uluslararası basın güçlü. Mesela Ordu’da ne zaman bayilerde New York Times, La Gazetta Dello Sport  ya da Washington Post gazetelerini görürsem tezgahlarda “heh olmuş!..” derim. Artık bunu bekliyor ve o gazeteleri Ordu’da kısa sürede bayilerde görmek isterim.

İşte kıssadan hisseye 3 gün boyunca Ordu ile bağlarımı kopardım ve Ordu’yu öyle hayal ettim. O kadar güzel, o kadar renkli bir hayat var ki o düşündüğüm Ordu’da, kesin kanıya vararak söylüyorum bizim İncimize her şey yakışır ve bizim inci insanımız bunu başarır. Zaman kolları sıvama zamanı. Karadeniz’in İncisi Ordu, “Türkiye’nin İncisi” neden olmasın?  

 
Toplam blog
: 59
: 324
Kayıt tarihi
: 19.04.12
 
 

Çocukluğumdan itibaren sadece izlemeyle yetindiğim haberlerin artık içerisinde bir birey olarak d..