Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

22 Ocak '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Şeytana inanmayanlara ithaf olunur..

Şeytana inanmayanlara ithaf olunur..
 

Beni seni zaten hiç sevmemiştim.

Yazdıklarını, söylediklerini ve gösterdiklerini beğenmiyor, her zaman nefret ediyordum senden. Senin bir kışkırtmacı, dayatmacı, oyunbozan, hilebaz, melek yüzlü bir katil olduğunu düşünüyor, içimize aykırılık tohumları ekmeye çalıştığını hissediyordum.

Vatan haini, insanlık düşmanı, zalim, derebey, zorba, katil ne kadar ismi konmuş kötülük varsa ancak bu olabilir diyordum.

Hep içimizde olan, bizden biri gibi düşünen, bizim gibi konuşan, iktidara muhalefet, muhalefete iktidar olan, kimliğini hep gizlediğin, seni hep bilmemize karşın “işte bu “ diye çekip çıkaramadığımız, çıkartamadığımız için nesiller boyu bizimle birlikte yaşamaya devam ettin.

Padişahları, sadrazamları, darağacına çıkardın, isyancıların, hainlerin ellerine teslim ettin. İktidar değiştirdin bir gecede. Bir günde memleketleri açlığın kucağına oturttun.

Varken yok, yokken var ettirdin(!)

Sahi sen kimsin?

Kardeşi kardeşe, evladı babasına düşman ettin, tetik çektirdin, hançerlettin, boğazına yağlı ilmek taktırdın.

Yüzlerce yıl bir arada, kardeşçe yaşayan halkların arasına sinsi bir düşman gibi girdin. Her birini başka bir diyara fırlattın, soyunu kuruttun.

Senin yaptıklarını şeytan bile yapamadı. Sen şeytandan daha azgın, daha beter çıktın..

Seni ne görebildik, ne duyabildik, ama her barut kokusunda, her kan damlasında seni binlerce kez yeniden yaşadık.

Varlığını hep hissettik. Hep hissetmemizi istediğin için hissettik…

Aradığınız işte burada diyenleri birer birer sildin benliğimizden. Hepsini unuttuk, seni unuttuğumuz gibi.

Peşinden naralar attık, haykırdık, seni bulup çıkaracağız diye şeref sözleri verdik. Şerefimizle beraber o sözleri de yedik.

Fakirle fakir, zenginle zengin, işçiyle işçi, öğrenciyle öğrenci, sermaye ile sermaye, yazarla yazar, laikle laik, şeriat isteyenle aynı safta tekbir getirdin.

Şehit cenazesinde gözyaşı döktün, terör kamplarında evlatlarımıza kurşun oldun yağdın.

Seni hep gördük, ama bu diyemedik. Varlığını kendi varlığımız gibi bildik, ama işaret edemedik.

Dün Filistinde, Bosnada yaşadın, bugün Irak’ta..

Dün Şilide, Raunda da oynadın, bugün Türkiye’de..

İsmini bulduk ama, cismini bir türlü bulamadık.

Sen insanoğlunun dölünde saklandın, babadan oğla, anneden kıza geçen.

Acımasızlığın ne olduğunu ne kadar zalim olabildiğini gördük. Kimi zaman kundaktaki bebeğin kanını emdin, kimi zaman cami avlusunda yaşlı bir Müslüman’ın, kimi zaman ağlama duvarında bir Yahudi’nin, kimi zaman bir zencinin, kim zaman bir beyazın Azraili oldun.

Hep “onlar yaptığı için yaptık” dedirttin.

İntikam ateşiyle ısıttın insanoğlunun maneviyat denilen düşüncesini.

Kin tohumları ektin, nefret kazanı kaynattın.

Hep ayırdın Ademden gelen beşeri…

Kadın-erkek, ak-kara, güçlü-güzsüz, zengin-fakir, sınıf sınıf yerleştirdin beynimize.

Her sınıfı üstün kıldın, bir diğerine, hep alacaklı kıldın bir sonrakinden..

Ama alacaklı ve alan hep sen oldun…

Yok olansa süren soyumuz oldu.

Ve Tanrıya ettiğin yemini yerine getirmek için sadakatla bağlandın o yeminine.

Bir türlü çekip çıkaramadık seni saklandığın karanlığın içinden...

Ve insanlık yokolduğunda sende yok olup gideceksin, ben o zaman kahkahalarla güleceğim senin acınacak haline.

Çünkü ben kaldığım yerden devam edeceğim yaşamıma, ama sen nefretin kazanında kaynamaya devam edeceksin..

 
Toplam blog
: 26
: 1713
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

Yerel bir gazetede yaklaşık 6 yıldır köşe yazarlığı yapıyorum. Gündelik yaşamın gölgesinde kalan kon..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara