- Kategori
- Futbol
Sezon öncesi son provalar

Nedir aradaki fark? Birinin yakalanması, diğerinin yakalanamaması mıdır sadece?
Fenerbahçe Ülker –Efes Pilsen arasında oynanan Beko Basketbol Ligi Play Off Final serisinde yaşananlar, birçok kesimde konuşuldu, konuşulmaya da devam ediyor.
Efes Pilsen coachı Ergin Ataman, hergün başka bir medya organında “aslında kendilerinin çok iyi niyetli olduğunu, Kaya Peker’in bütün seri boyunca Fenerbahçe taraftarını hiç tahrik etmediğini, hatta kendisinin serinin 2.maçı sonunda maçın hakemleri hakkında oldukça ağır sözleri hiç söylemediğini” üzerine basa basa anlatıyor.
Ve hatta Ergin Ataman şahsında basketbol kamuoyunu bırakın, potaya “sepet” diyenler bile bu konuda çok ulvi ve yüce yorumlarda bulunuyorlar, feyz almayanın sırtında semer vardır kesin..
Fenerbahçe Ülker takımının ligden ihraç edilmesini, oyuncuların lisanslarının iptal edilmesini, Rasim Başak’ın aslında “Ağır Ceza” larda yargılanması gerektiğini söyleyenler bile var biraz ileri gidersek, veya o anlamda bir şeyler fısıldayanlar, zikreden “nüktedanlar.”
Basketbol Federasyonu Disiplin Kurulu, geçtiğimiz günlerde bu maçın kararını açıkladı, Rasim Başak zaten 6 maç ceza almıştı, Fenerbahçe Ülker de 5 maç seyircisiz oynama ve 40 bin TL de para cezasına çarptırıldılar.
Olaylara karışanlar, çeşitli para cezalarına çarptırıldılar “yasa gereğince”
Şimdi isterseniz biraz geriye gidelim ve 12 Nisan 2009 tarihine dönelim..
12 Nisan 2009 tarihi aslında Türk futbolu için önemli bir gündür. Galatasaray ile Fenerbahçe, Ali Sami Yen Stadı’nda karşılaşırken her iki takım da şampiyonluktan kopmamak için bu maçı mutlaka kazanmak zorundadır, maç ortada geçer, pozisyon olarak Fenerbahçe daha net pozisyonlar bulur ancak gol gelmez ve maç 0-0 bitmek üzere iken ne olursa o anda olur işte.
Sahada yaşanan bir pozisyon sonrası her iki takım oyuncuları da birbirine “dalar” adeta. Kim kimdir bakmadan herkes bir başka ismi hedef alır ekseriyatla. Carlos ve Lincoln gibi olayı uzaktan izleyenlerle, Guiza ve Hakan Balta gibi bu olaylara karışmak istemeyenler de vardır tabi aralarında.
Ama bütün bunların yanında öyle bir olay yaşanır ki, maçı canlı yayınlayan kuruluş ekranlara taşır bu kareleri.
Tribünlerden atlayan bir “taraftar” saha içerisindeki “arslanlarına” koşar adım, bir soluk yardıma (!!!) gitmek için öyle bir depara kalkar ki, gören de maşallah Usain Bolt’a rakip çıkacak sanır bir an.
Ve o meş’um gecedeki olaylar esnasında bu zat “unutulur” gider..
Canım Türkiyemin güzel medyası da “unutturur” bu “taraftarı.” Hatta maç sonu resimlerinin yeraldığı "galeri" kısımlarında girin bakın bugün, tek bir kare resim göremezsiniz.. Hangi medya kuruluşu sitesine bakarsanız bakın.. Yani o derece "hassassız millet olarak." Olayların "kötü örnek teşkil etmesin" diye üstünü örtecek kadar hem de..
Öyle ya, bir önceki yıl da buna benzer olaylar yaşanmıştır da Galatasaray Kulübü toplam 3 maç küfür, 1 maç ta çıkan olaylar neticesinden 4 maç ceza almıştır (!!) Yazması bile insanı ürpertiyor inanın, 4 maç.. Ne demek bu 4 maç bilir misiniz? O ayrılığı, o özlemi.. Sahaya “cips paketi atıldı” diye saha kapatılan bir ülkede, bir başka statta yaşanan “tarihi skandalların yaşandığı” o utanç gecesinden, “suyuna sahip çık”, “su küçüğün söz büyüğün, ” “ sulu gece “ gibi deyim ve atasözlerin sıkça kullanıldığı o meş’um, ama bir o kadar da meşhur geceden bahsediyoruz, kolay değil.
O dönemde “deve kuşu” gibi kafasını kuma gömenlerin bugün konuşmaya da, yazmaya da hakkı yoktur bu olaylar karşısında.
Devekuşuna “koş” demişler, “ben kuşum” demiş, “uç” dediklerinde ise “ben deveyim” dememiş mi yoksa?
Fenerbahçe Ülker-Efes Pilsen maçında yaşananları kimsenin tasvip etmesi beklenemez, tasvip etmek te etiksizliktir, en başında kendini inkar etmektir. Ancak bu maçta yaşanan olayların bir benzeri de bundan yaklaşık 2, 5 ay önce yaşanmadı mı yine İstanbul’un göbeğinde? O akşam, Ali Sami Yen Stadı’nda sahaya giren ve futbolculara saldırmak üzere iken ( ki hedefinde futbolcuların olduğu aşikardı o insanın ) güvenlik engeline takılan o vatandaş ile, Abdi İpekçi’de Kaya Peker’e vuran o vatandaş arasında ne fark var?
O halde neden her iki eyleme de ceza farklı olur?
Bir yanda sahasında son 2 yılda oynanan 2 maçta da aynı tarz olayların yaşandığı ve taraftarının tribününü adeta “yıktığı” ilk eyleminde, eylem tarihinden tam 64 gün sonra cezası (!!!) açıklanan, son eylemi ise sadece para cezasıyla “geçiştirilen” bir kulüp,
Diğer yanda ise tam 5 maç boyunca rakip oyuncuların her türlü tahrik kokan hareketleri, rakip teknik adamlarının tahrik kokan demeçleri ve de bütün bunların üstüne 5.maçta bitime 13 saniye kala yapılan fahiş “hakem hatası” (!!) neticesinde iyice gerilen, futbol sahasına göre içeri girişi daha kolay ve basit olan bir mekanda bir anlık öfke ile yaptığı hata neticesinde eylemden 4 gün sonra toplam 5 maç ceza alan bir başka kulüp.
Alanı farklı da olsa nihayetinde bu ülkede “Sporda Şiddeti Önleme Yasası” diye bir yasa var ve bu yasa kapsamında bütün cezalar veriliyor, kişi ve kurumlara.
Geçmişte karanlığa kurşun atanlar, bugün mezarlıktan ıslık çalarak geçmektedirler.
Aslında bütün bunlar, futbolda yaklaşan 2008-09 sezonunun da habercisidir, yaşanacak olanların kısa bir provasıdır.
Öyle dememiş miydi Aziz Yıldırım yoksa?
“Öpe öpe şampiyon olacak bir takım oluşturacağız ve 3 yıllık sürede şampiyon biz olacağız”
Sakın bu bağırış ve yaygaralar, biraz da bu konuyla alakalı olmasın?