- Kategori
- Psikoloji
Şiddet bir eğitim sorunu mu?
Yapılan araştırmalara göre psikolojik olarak cinsellikle beraber güçlü olan ikinci dürtü ise şiddettir. Şiddet psikolojide içgüdüsel olarak elle alındığında, kişilerin içinde bulunduğu sosyal çevrenin etkisi daha çok güdülenmektedir. Her geçen gün çığ gibi büyüyen şiddet giderek hayatımızın her alanında görmekteyiz. Şiddet ve arkasındaki sır perdesi ne kadar arınsa da arınsın, içinde bulunduğu süreçle beraber gelişen saldırganlık olgusu ile birlikte daha da tırmalamaktadır. Şiddet sosyal anlayışını körleşen tiren bir olgudur. Kişiliklerinde bozukluk olan ve olmayan hemen herkes şiddete baş vurmaktadır. Ülkemizde uygulanan şiddet daha çok kadınlar üzerinde eşleri tarafında yoğunlaşırken, hayatlarını öyle veya böyle geçindirmek amacıyla yaşamaya tutunanlar ise şiddeti daha çok içinde bulunduğu toplumsal olgu süreci içinde çevresinde bulunan kişiler tarafında uygulamaktadır. Sosyal olgu süreci eğitim ile gidermeye çabalasa da şiddet neredeyse her yerde yaygınlaşarak artmaktadır. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de şiddet eğitim seviyesine bakılmıyor. Eğitimci bireylerde uygulamakta, eğitimci olmayanlarda. Toplumsal bir sorun olan giderek artan ve daha çok kadınlar üzerinde uygulanan şiddet günümüzde daha çok uygulamaktadır. şiddeti olgusuna neden olan sorunların başında aile içi sorunlar, ekonomik etkenler, dış etkenler, gösterile bilinir. Algısal bir düşünce ile olayların odak noktasına kilitlemek gerekmektedir. Algısal bir düşünceyi ellinin tersi ile itilirse kaçınılmaz olur. Daha doğrusu karşılıklı bir anlayış içerisinde çözüm odaklı sorunları bulup tartışmak gerekiyor. Şiddet uygulamasını bir kenara bırakmalıdır. Algısal düşünce odaklı bir süreç ile beraber gidildiğinde bile bazen kaçınılmaz olaylar kendini göstermektedir. Şiddet kadınlar üzerindeki baskıyı daha iyi anlatmaktadır. Toplumlarda erkek egemenliğinin devam ettirmesi amacı üzerine daha çok baskı, şidet, korkutma, meşru müdafaa, ıztırar gibi sebeplerle var olan egemenliğini göstermek içi erkekler tarafında sürekli baş vurulduğu bir etkendir. Öyle veya böyle şiddet uygulayan her birey psikolojik, sosyolojik, mantıksal evresini oluşturmadığı olgusu gündeme gelir. Şiddet düşüncenin özünde hangi etken olursa olsun, daha çok var olan bir gerçeği su üstüne çıkarmaktadır. Bu süreçle beraber bazı tahminler yürütmek, bazı gerçekleri daha kapsamlı bir şekilde algılamak neredeyse imkansızlaşmaktadır. Kadınlara yönelik şiddet kavramı araştırmacılar tarafında sürekli gündeme getirirse de aslında gündem dışı kalmasının nedenleri arasında ülkemizde kadınlarımıza verilen değerle biçilmektedir. Bana göre bu biçimleme daha çok olumsuz bir biçimlemedir. Ülkemizde batısı ile doğusu farklılık neredeyse yok denecek kadar az, bugün okuması gerek kızlar erken yaşlarda baskılarla, şiddete maruz kalarak kendilerinden yaşça büyük bireylerle başlık parası adı altında satarak evlendirmektedirler. Bu bir toplusal olaydır. Şiddete maruz kalan kadınlar ise kimisi şikayetçi olurken, kimside boşanmakta korkarcasına şiddete maruz kalmaya devam etmektedir.