Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Temmuz '09

 
Kategori
Siyaset
 

Sigara içenlerdeki CHP refleksi

Sigara içenlerdeki CHP refleksi
 

Pazar akşamları Yılmaz Erdoğan yönetiminde “Çok güzel Hareketler Bunlar” adlı, skeçlerden oluşan bir komedi programı yayınlanıyor Kanal D’de, bilmiyorum izliyor musunuz?

Her skeçten sonra Yılmaz Erdoğan sahneye çıkıyor, izleyicilerden görüş alıyor. Bu arada özellikle çocuklara da “skecin ana fikri”ni soruyor.

Çoğu zaman verilen cevaplar ne yazık ki, yanlış, eksik ve yetersiz kalıyor. Belli ki çocuklarımız ana fikrin ne olduğunu tam olarak anlayamamışlar.

Erdoğan bu arada çocuklara bir soru daha soruyor: “Bildiğiniz en ayıp kelime nedir?”

Şimdiki çocukların bizim kuşağa göre çok şey bildikleri bir gerçek. O zaman ayıp şeyler konusunda da bizden daha kültürlü oldukları kesin.

İşin tuhafı bizim zamanımızda ayıp olan şeylerin çoğu şimdi normal sayılıyor.

Mesela benim hatırladığım en müstehcen ilk fıkra şöyleydi:

Temel İstanbul’a geldiğinde iki tekerlekli bisiklete binen bir genç kız görmüş. Tabi temel için bisiklet garip bir araç olduğu kadar kızın buna binmesi de çok ilginç.

Temel gözlerine inanamayıp şaşkın şaşkın kıza bakarken, kız da bu bakışa şaşırıp tam o sırada nasılsa tökezlemiş.

Bisikletten gayet sportmen bir hareketle, kendine zarar vermeden inmeyi başarmış. Ancak bu arada eteği açıldığı için külotu görünmüş.

Temelin gözü tabii bu görüntüye takılıp kalmış.

Kız bisikletten düşmüş olmanın verdiği utangaçlıkla, işi bozuntuya vermemek için:

“- Refleksim nasıldı ama, gördünüz mü?” demiş… Aklı hâlâ külotta kalan Temel:

“- Uyy, sizin buralarda ona refleks mi diyiler?” deyivermiş.

*****

Evet refleks kelimesini ilk kez o zaman mı duymuştum bilmiyorum. Ama külot anlamına gelmediğini Temel’in dışındaki herkes gibi ben de biliyordum.

“Dıştan gelen bir uyarım sonucu doğan hareket, salgı gibi iç tepkilere yol açan irade dışı sinir etkinliği, yansı” diye tarif edilen refleksin, vücudumuzda doğal olarak bazı olaylara karşı bizim dışımızda kendiliğinden gelişen bir koruma kalkanı olduğunu söyleyebiliriz.

Sözgelimi, boyumuzdan 3-5 santim yüksek olduğunu kesinlikle bildiğimiz bir kapıdan geçerken, başımızı hiç farkında olmadan eğeriz.

Doğuştan gelen reflekslerimiz yanında sonradan edindiğimiz refleksler de vardır. Özellikle sürücülerin pedallara basışı zamanla refleks haline gelir. Yerine göre gaza, frene veya debriyaja basmak, hiç düşünmeden yapılan bir hareket olur. Buna şartlı refleks diyoruz.

Hepimiz araba kullanmayız ama büyük çoğunluğumuz bisiklete binmesini biliriz ve işin ilginç tarafı hiç unutmayız. Aradan yıllar geçse de unutulmayacak şeylere örnek verilirken hep bu söylenir: “İnsan bisiklete binmeyi hiç unutmaz.”

Bisiklete binme becerisinin, iki tekerlek üstünde gidonu düştüğümüz tarafa doğru çevirerek durmaya dayalı bir refleks olduğunu hepimiz biliriz.

*****

Geçen gün yaz tatili dolayısıyla bize oğlumun kuzenleri geldi. Doğal olarak onları eğlendirmek için götürebileceğim tek yer Lunapark’tı.

Birbirinden değişik oyuncaklara binerek hayli eğlendiler.

Bu arada hepimizin dikkatini çeken bir şey gördük: “Bisikleti 5 metre düşmeden kullanana bir cep telefonu verilir” yazıyordu.

Bisikleti beş metre kim kullanamaz ki? Aynı şeyleri düşünen meraklılar bizim gibi bisikletin başına toplanmışlardı.

Neyi nasıl yapacağımızı gösteren bir genç, bisiklete binip bir çizgiden öbür çizgiye kadar yaklaşık 3-4 metre dümdüz gidiyordu ve “siz de bu kadar gidebilirseniz 150 liralık telefonu veya bedelini alırsınız” diyordu.

Tabii işin içinde küçük bir oyun ve küçük bir sorun vardı: Bisikletin gidonuna sağa çevirince tekerlek sola, sola çevirince de sağa dönüyordu. Yani hepimizin bildiği ve öğrendiği şeklin tam tersi…

Aklımız bu bilgiyi alınca, “bunda ne var, ben de ters hareketle bu işin içinden kolayca sıyrılırım” diyor ama, bisikletin üstüne çıkınca reflekslerimiz ağır basıyor.

Bisikletin sağa yattığını görünce gidonu sağa, sola yattığını görünce de sola kırmayı refleks haline getirmiş beynimiz, bu yeni bilgiyi bir türlü kullanamıyordu.

Daha açık bir ifadeyle ne yapmamız gerektiğini biliyorduk ama, istediğimizin tam tersini yapıyorduk. Çünkü alışmıştık ve alışkanlıklarımızı yenemiyorduk.

*****

Bu durum bana, son günlerde yaşadığımız bir olayı; muhalefet etmeyi iktidarın yaptığı her şeye karşı çıkmak zanneden CHP’nin durumunu hatırlattı.

Yapılan işin doğru mu yanlış mı olduğunu bile düşünmeden, hemen Anayasa Mahkemesi’ne koşup iptal davası açan CHP’nin durumu sizce de buna benzemiyor mu?

Hatta doğru olduğu bilinse bile, “iktidar tarafından, hele Ak Parti tarafından hazırlanan bir yasa, yapılan bir icraat, mutlaka yanlıştır” anlayışı, reflekssel bir davranıştan başka nasıl izah edilebilir?

Yazımı yayına vermeden önce “sigara yasağı” ile ilgili okuduğum bir blog ve ona yapılan yorumlardan, sağlığımız açısından hepimiz için önem taşıyan bu yasanın sanki Ak Parti hükümeti tarafından çıkarılmış olmasından dolayı benimsenmek istenmediğini fark ettim.

İnternette okuduğum “Genç Tiryakiler Rahatsız” başlıklı bir haberde, “CHP’nin askerlerin sivil mahkemede yargılanmasının önünü açan yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi'ne gitmesini eleştiren Genç Siviller, CHP'nin Beyoğlu ilçe teşkilatı önünde eylem yaparak, bugün yürürlüğe giren sigara yasağını da Anayasa Mahkemesi'ne götürmesini CHP'den istediler ve Baykal'ı göreve çağırdılar” deniyordu.

Bu bana, sanki alay edermiş gibi garip bir davranış gelmişti ama, gerçekten böyle düşünebilecek kimseler de olabileceğini maalesef üzülerek gördüm.

Tamamen tarafsız olan bu arkadaşlarım, sanırım yazımı okuyunca benim ne kadar taraflı hareket ettiğimi söyleyeceklerdir.

Oysa ortak bir noktada buluşmaya o kadar çok ihtiyacımız var ki…

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..