- Kategori
- Edebiyat
Şiir bahçesi

Daha önce okuduğum bir kitabımı tekrar okumak istemeseydim eğer, belki de hiç rastlamayacaktım ona.
Kitaplığımın içinde diğer kitaplarımın arasında öylece dururken bulduğumda, boynunu bükmüş, unutulmuş, yine de hatırlanmayı bekler bir hali vardı.
Uzun zamandır görmediğim eski bir dosta rastlamışım gibi sevindim kitaplarımın arasında görünce onu.
Uzunca bir dönem, her koşulda yanımda taşıdığım, beğendiğim her şiiri hiç üşenmeden sayfalarına yazdığım, şiiri sevmeme, şimdi bile çok beğendiğim şairlerle tanışmama neden olmuş şiir defterimdi o benim, şiir bahçesi adını verdiğim...
Hemen özlemle elime aldım. Sayfalarını karıştırmaya başladım çabucak. Şimdi hatırlıyorum da üniversite sınavına hazırlanırken bile aman aralık vermeden ders çalıştığım dönemlerde verdiğim kısacık molalarımda hep o vardı yanımda.
Şiir defteri dedimse, öyle pembe yaprakları olan, sayfalarının üzerinde kalpler, çiçekler olan bir defter değildi benim şiir bahçem. Aksine tek çizgili bir okul defteriydi, o kadar da iddiasızdı yani .
Sonrasında ne oldu da yazmayı bıraktım defterime . . . Bilmiyorum.
Blog sayfalarında yazma yolculuğum sırasında şiiri sanki biraz ihmal mi ettim acaba?
Şiirin hepimizin hayatında önemli bir yere sahip olduğundan şüphe var mıdır?
Kimbilir hangimizin böyle şiir defterleri vardır. Hatta kendilerine ait şiirlerini yazdıkları defterleri.
Bu eski dosta rastlamak benim için çok iyi oldu.
Bir süredir, şiir bahçem ve kitaplığımın raflarında duran, sevdiğim şairlerin diğer şiir kitapları baş ucu kitabım oluverdiler yeniden.
En azından gün biterken, şiirle bitiyor artık.
Sıcak yaz gecelerinde yıldızları yakalıyorum bu aralar şiir sayesinde.
Bu nedenle defterimden seçtiğim birkaç şiiri paylaşmak istedim:
SENİ SAKLAYACAĞIM
Seni saklayacağım inan,
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde.
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.
Sen göreceksin, duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.
Bakacaksın,
Benzemiyor gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.
Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.
Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.
Bir gün, tam anlatmaya..
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım..
Anlayacaksın.
ÖZDEMİR ASAF
MÜFREZE
Seni unutmaya verdiğim savaşta
Mavi bir mayına bastım dün,
Elime sıkıştırdığın peygamber çiçeğini
Buldum aşk kitabının içinde
Sabaha karşı,
Bütün günahlarımı gökyüzüne sattım kelepir fiyatına
Sonra, Frida’nın resmini astım baş ucuma,
Elinde firuze bir yüzük,
Gözleri kanıyordu yüreğimin karasına
Seni unutmaya verdiğim savaşta Yaralandım dün gece. . .
Not : “Müfreze” nin kime ait olduğunu not almamışım ve hatırlamıyorum. Bilen varsa, paylaşırsa çok sevinirim.
STRONSIUM 90
Acayipleşti havalar,
Bir güneş, bir yağmur, bir kar,
Atom bombası denemelerinden diyorlar.
Stronsium 90 yağıyormuş,
Ota, süte, ete,
Kapısını çaldığımız büyük hasrete.
Kendi kendimizle yarışmadayız gülüm,
Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz,
Ya dünyamıza inecek ölüm.
Nazım Hikmet Varşova/ Şvider 06.03.1958
AYRILIK SEVDAYA DAHİL
. . .
Telâşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
Gittikçe genişleyen yakılmış ot kokusu
Yıldızlar inanılmayacak bir irilikte yansımalar tutmuş bütün sâhili
Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var öyle vahşi bir tat ki dayanılır gibi değil
Çünkü ayrılık da sevdâya dahil çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
Yalnızlık hızla alçalan bulutlar
Karanlık bir ağırlık
Hava ağır toprak ağır yaprak ağır su tozları yağıyor üstümüze
Özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır?
Eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı
Karanlık çöktü denize
Yalnızlık çakmak taşı gibi sert, elmas gibi keskin
Ne yanına dönsen bir yerin kesilir fenâ kan kaybedersin
Kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan
Bilekleri bembeyaz
Kuğu boynu parmakları uzun ve ince
Sımsıcak bakışları suç ortağı kaçamak gülüşleri gizlice
Yalnızların en büyük sorunu tek başına özgürlük ne işe yarayacak
Bir türlü çözemedikleri bu
Ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına benzemesin diye
Özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle
Sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
İkimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız
Hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi .
ATTİLA İLHAN
HAYAT
Hayat ne fazla gülmek, ne de yasa girmektir
Mevzuatı çiğnemek, tarihi devirmektir..
Dünyayı parmağının ucunda çevirmektir..
Yaşamak, yatağından seller gibi taşmaktır.
İnsan ki gelip geçer, dünyadan nefes gibi,
Ne büyük ıstıraptır yaşamak herkes gibi,
“Yükseksin” tatlı bir ses olamaz bu ses gibi
Yaşamak, kartal gibi göklerde dolaşmaktır.
Hâlik ki mahlûktarf başka yarattı bizi
Zaman bir avuç toprak yapsa da cismimizi,
Kainat hayretlerle anmalı ismimizi
Yaşamak, asırları bir hamlede aşmaktır.
SABAHATTİN ALİ
Blog seçkim 1. Sevgili Aygoz/asya'ya ait: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=40638
Blog seçkim 2. Sevgili Ezgi Umut' a ait: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=52520