- Kategori
- Edebiyat
Yahya Kemal' in bavulu Ahmet Haşim'i n bülbülü
Şairlerin kime aşık olduklarını, ne iş yaptıklarını merak ederiz de nerede yaşadıklarını, nerede uyuduklarını hiç düşünmeyiz. Askerde bir çavuş vardı şöyler derdi:"Acemi asker için çavuş annesinden doğduğu andan itibaren çavuştur. Onun evi, sevgilisi , zaafları yoktur. Çavuş sadece döven ve emreden kişidir."Günlerce düşündüm bunu. Bu sadece çavuşlar için geçerli değil. Gerçi son dönemde Tuna Kiremitçi filan gündeme geldi ama... Kaçımız Yahya Kemal' in yaşadığı evi merak etti, kaçımız Ahmet Haşim 'in çarşafını kaç günde değiştirdiğini merak etti; oysa yatak öylesine önemlidir ki...
Uyku kokan, bir aydır yıkanmayan çarşaflarda uyuyan birinin gecesi ile tertemiz çarşaflarda yatan birinin ağzından çıkan sözcükler aynı mıdır?O Yahya Kemal ki yıllarca otel odalarında yaşamış.Başka başların terleriyle karışmış çarşafların , yastıkların içine gömmüş o mükemmel beynini...Ne mi değişirdi?Neyin değiştiğini belki bir yazıyla değil de bir şiirle anlatabilirdik.Gecelerin şairi Ahmet Haşim başını lepiska saçların arasına koyup uyusaydı o şiirleri yazabilir miydi? Kimse bilemez bunları...
Aynı şeyi sinema starları için de söyleyemez miyiz miyiz?Türkan Şoray asla tuvalete gitmez, Tarık Akan hiç kaşınmaz.Onlar doğaüstü varlıklardır bizim için hep böyle görürüz.Yazdığımız şiirlerin sevgiliye gönderilen birer mektuptan ibaret olmadığını anladığımızda değişecek belki bu yanılsama...
Şiir belki bir ayin gibi geldiği için böyle düşünüyoruz.Şiirin sözcüklerle değil gözcüklerle yazıldığını bilenler ayrımındadır bence bunun.Gerisi Picasso'yu takliy etmeye çalışanların boş çabası..