Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Haziran '07

 
Kategori
Edebiyat
 

Şiir kitabı neden okunmaz, neden satılmaz?

Şiir kitabı neden okunmaz, neden satılmaz?
 

Şiir ülkemizde okunmuyor.

Şiirin okunmamasının sebebini duyguların bu tarzla ifade edilememesine bağlayan pek kimse çıkmadı şu ana dek. Herkes bilir ki o kendine has vurucu yanıyla, biçemce özlü duyguları belki en iyi şiir ifade edebilir. Şiir en kadim anlatım tarzlarından biridir ve dönem dönem romanın, öykünün öldüğünü söyleyenler çoğaldığı halde şiirin öldüğünü söyleyen pek olmamıştır. Buna karşın, edebi piyasaya baklıdığında yalnızca ülkemizde değil tüm dünyada diğer edebi türlerle kıyaslandığında şiirin alıcısı azdır, okunurluğu yüksek olmasına rağmen bir şiir kitabı mesela bir roman gibi ticari meta değeri kazanamamaktadır. Neden?

Neden bir şiir kitabı basmak yayınevi için bu kadar zordur veya neden bir şiir kitabına para verip okumak okura bu denli zor gelir. Yalnızca bu bağlaşık soruna göz atmamız ikisine de cevaplar bulmamız için yeterli.

Şiir edebi türlerin içinde en yoğunudur. Duyguları en kısa, arınmış, boş sözlerden uzaklaşarak anlatması gereken tür şiirdir. Bu da önce büyük bir anlaşılma zorluğu getirir beraberinde.

Şair bu dünyayı terkedip evrenin derinliklerinde gezinmiş, fakr-u fenaya ulaşmış derin anlamlar yükler mısralarına. Yüklemezse şairin içi rahat etmez ve gerçek şiir şairin içi rahat etsin diye yazılır. Yüklediğinde ise olasılıkla okuyan anlamaz. Yanlış anlaşılmasın, anlayamaması okuyan kişinin anlayışsız, eğitimsiz, edebi algı kapasitesinden uzak biri olduğu anlamına gelmez. James Joyce'un Ulysses'ini, Immanuel Kant'ın Pratik Aklın Eleştiri'sini hatmetmiş okurlar, vasat bir şairin akılcı bir metaforunu yakalayamayabilir. Zorlu mısraların kurgusu o kadar kapalıdır ki bazen; açabilmek, çözebilmek için beceri, iyi bir göz, iyi bir benzeştirme yeteneği bolca da şans gerekir. Büyük şiirler, okuyanlar tarafından anlaşılmadığında ne kadar pohpohlanırlarsa pohpohlansınlar anlayamayan kişi için büyük şiir olma sıfatını yitirirler. Kolay anlaşılabilen büyük şiirler de vardır ama azdır ve hem dilden dile, hem de internet ortamında bunların hemen hepsi dolaştığından iyi bilinir. Kimsenin de kitabına para vermesi gerekmez.

Şiir kitaplarının alıcı-okuyucu bulamamasının bundan da büyük bir sebebi vardır. Şiir kitapları bütünlük olarak bir romanın ifade ettiği şeyi ifade etmezler. Yani, bir şiir kitabı almanın, bir şairin yüzlerce şiirini okumanın kişiye hem kişisel, hem de toplumsal bahsediş anlamında bir getirisi yoktur. Orhan Veli'nin, Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın bir şiirini okuyan: "Ben Orhan Veli okudum, ben Dağlarca okudum" diyebilir. Hakikaten şairlerin kitaplarını alıp hepsini art arda devirmekle iki üç şiirlerini okumak arasında bu sözün söylenip söylenmemesinde rol oynayacak bir fark yoktur.

Roman veya bir araştırma-inceleme kitabı insanlara başat bir fikir, spesifik bir bilgi, hayatla ilgili bir ders, en azından içeriye ve dışarıya yönelik bahsi açılabilecek uzun ve bütüncül bir içerik sunar. Bunun yanı sıra romanlar, okuma süreci boyunca başka ülkeler, başka yaşamlar, başka dünyalarla daha derin empati kurmanızı, akışın sürekliliği içinde kaybolarak kendinizi farklı şekillerde unutmanızı sağlarlar. Kendini unutmak, uzun süreli bir haz aramak için elbette uzun da kurgular gerekir.

Şiir esasen duygu verir. Roman ve şiire benzemeyen uzun öykü gibi türler ise duygudan çok fikir. Bir polisiye roman okuyarak neredeyse görsel bir polisiye zevk alırsınız ama anlatımı heyecanlı bir şiir herhangi bir eğlence veya dinlence seansında ondan faydalanmak söz konusu olduğunda saniyelik bir hazdan ve "adam ne kurmuş anlatımı, aferin" den öteye geçmez. Bu da bir ticari meta olarak şiire asıl darbeyi vurur. Aslında şiir öyle bir büyüdür ki, öyle bir güzelliği, öyle bir yüksekliği vardır ki uyaklı dizelerin; insan büyük bir şairin bir tek büyük şiirini öğrenmek, onu bilmeden ölmemek için servet verebilir. Şiir kitabının ticari meta olup olmaması da aslında önemli değil; şiirin kendisi yaşamdır, aşktır, her şeydir, metalaşmaya muhtaç değildir.

Yazıyı okuyanlara bir tavsiyem var: Hepimiz okuya okuya, düşüne düşüne, güzel şiirden anlayabilecek, mısraları, anlatımların ardındaki esrarı çözebilecek hale gelelim. Ve hepimiz mutlaka en azından bir gerçek şairi anlayıp bir şair sevelim. Onu takip edelim, takdir edelim, para verip kitaplarını edinelim. Hayatımızda hiç şiir okumamış olsak bile şiirsiz, şairsiz bir dünyanın eksik olduğunu biliriz, bir de yakından, yaşayarak görelim...

Güneşle beraber uyandım o sabah
Tez elden yaptım kahvaltımı
Dışarı çıktım
Bir soluk aldım kana kana
Bir minibüs geçti önümden
Güneşle küçük bir kedinin
Arasında kaldı
Seyre daldım...
Biteviye telaşlara dönüşecektir gece
Gece, ah o gece
O vakit geceden önce
Bir şeyler daha yapmalı
Sevgilinin yanağına dokunmalı mesela
Küçük bir kız çocuğuna çiçekler sunmalı
Top oynamalı erkek kardeşiyle
Balık ekmeğin ekmeğini yiyip
Balığını avludaki kuşlara atmalı
Gece, ah o gece geldiğinde
Olmayacağım ben burada çünkü
Yağmaya başlayan yağmur kenti dolduracak
Bir umutsuzluk çökecek
Düşkırıklıkları aklımı yiyecek ve
Elim ayağım kesilecek bu diyardan
Gitmek bilinmeze, ah o gitmek
Başkası teskin etmeyecek
Bir şarkı koyacağım da
Teselli için banda
Dans etmeye mi deneyeceğim
Hiç dürüst değildir şarkılar
Şarkılar, ah o şarkılar
Onlar yaşamak istiyor ısrarla
Bense ölmek...

, Burak Çapraz ,

 
Toplam blog
: 108
: 2011
Kayıt tarihi
: 22.06.07
 
 

İsmim Burak Çapraz. Buraya başladığımda 21'dim, öğrenciydim. Bir okul bitti ama hala öğrenciyim. İl..