Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '18

 
Kategori
Edebiyat
 

Şiire Şivan Düşüren Şair: Refik Durbaş

Şiire Şivan Düşüren Şair: Refik Durbaş
 

“bir kış günü/sırtımda acıya yamalı bir mintan /ayağımda rengi aşınmış lastik pabuçlar
içimde buz bağlamış bir hüzün/ ardımda gözü yaşlı bir ana /ekmeği taştan çıkarmak uğruna / alın terini sevdaya nakışlamak uğruna / umudu aydınlığa boğmak uğruna 
verdim kendimi yollara / yurduna şivan düşe umutsuzluk…”

İlk kez Refik Durbaş’ın şiirinde rastladım şivan sözcüğüne. Nasıl da yakışmıştı… Aslında yakıştırmış demek daha doğru olur sanırım.  “Okuduğun şiiri ister bir ağıt, ister bir feryada dönüştür, sana kalmış” diyordu uzaklardan, usulca. Anadolu’dan kopup bir umutla İstanbul’a gelenlerin romanını şiir olarak yazmış şair.  “Çaylar Şirketten”  Urfa’lı bir gencin öyküsü. Şivan dolu bir şiir. Ve şairin Toplumcu Gerçekçi son kitabı.

Şiir hayatı anlatır. Hayat bütün çeşitliliğiyle, renkleriyle, çelişkileriyle, olumlu olumsuz devingenliğiyle yanı başımızdan akıp gidiyor. İşte bu akıp gidendir şiir. (…) Ülkede her gün bir işçi ölüyor, bir kadın katlediliyor, yoksulluk, yolsuzluk sınır tanımıyor. Bu günlerin şiiri yazılmazsa ne zaman yazılacak?” diyor bir köşe yazısında. Ah, sevgili şairim; sen de biliyorsun o şairler seksenli yıllarda kaldı… Şimdilerde kimsenin şiir okuduğu bile yok… Artık aşkını bile kısa mesajla anlatıyor herkes.

Kimdir Refik Durbaş?

1960’lardan bu yana Türk Şiirinin önde gelen isimlerinden biri olan Durbaş, 1944 yılında Erzurum Pasinler’de dünyaya gelir.  İzmir Namık Kemal Lisesinden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine girer. Ancak 12 Mart 1971 müdahalesinin ardından okuldan ayrılmak zorunda kalır.  Şiir ve yazı denemelerine lisede başlar. İlk şiiri İzmir Ege Ekspres gazetesinin sanat sayfasında yer alır. İlk öyküsü “Karanlık”  ise 1962 de Çocuk Haftası dergisinde.

Soyut, Sanat Olayı, Gösteri, Papirüs gibi dönemin önemli dergilerinde yayımlanan şiirleriyle dikkat çeken Durbaş, arkadaşlarıyla birlikte Evrim ve Alan 67 adlı dergileri çıkarır. Bir süre “A”  ve “a” dergilerinde yazı işleri müdürü olarak çalışır. Gazetelerde kültür sanat sayfaları hazırlar ve köşe yazıları yazar. Yirmi yıl Cumhuriyet Gazetesinde çalıştıktan sonra emekli olur.

Refik Durbaş’ın şiirlerine de kısaca değinecek olursak, şiirlerinin iki döneme ayrıldığını görürüz.  Kuş Tufanı, Hücremde Ayışığı, Çırak Aranıyor ve Çaylar Şirketten kitaplarının yer aldığı Toplumcu Gerçekçi şiirler ve  Nereye Uçar Gökyüzü ile başlayıp Kırk Dört Sıfır Dört’e kadar gelen toplam 13 kitabın içinde bulunduğu 2. Dönem.   

Her iki dönemde de kendine özgü dili ve benzetmeleriyle tavrını belirleyen Durbaş, anlam kadar biçime, ahenge ve ritme de önem verir. Hayatın gerçeklerini ve duyarlılıklarını bazen kırılgan bir dille, “Sevda ne yana düşer usta / Hicran ne yana / Yalnızlık hep bana / Bana mı düşer usta?”; bazen hüzünlü bir umutla,“Şafak söktüyse nerde kar filizleri / Uyusam uyansam her yerde bahar /Çıplak taş, demir kapı, sessizlik / Sesimde zincirleri tutuklu rüzgar”; bazen de gizli bir umutla,“Ellerinin kuytusunda saklardım yüzümü / Çok mu geç seni sevmelerin zamanı” dillendirir.

Geleneksel şiirle, serbest şiiri harmanlayarak modern bir anlayışla yazdığı şiirler 1979 da Yeditepe , 1983 de Necatigil, 1993 de Halil Kocagöz, 2014 de Pen, 2018 de Behçet Aysan şiir ödüllerini aldı. En ünlü şiiri Çırak Aranıyor, Zülfü Livaneli ile kitlelere ulaştı.

“Şarabı sev, tütünü incitme, beni de unut artık!” diyor bir şiirinde.

Unutmak!

Ne mümkün …  

01 Aralık 2018 de kaybettiğimiz Refik Durbaş’ı saygıyla anıyoruz.           

 
Toplam blog
: 235
: 2079
Kayıt tarihi
: 26.09.07
 
 

Burada yazarken kim olduğumuzun, ne olduğumuzun bir önemi olmadığını düşünüyorum. Önemli olan yaz..