- Kategori
- Edebiyat
Şiirin al yeleli atını dörtnala koşturmak için
Papatyalar
Şiir serüvenim Ankara Maliye Meslek Lisesinde parasız yatılı öğrencilik yılları olan 1963-1966 yıllarında başladı. Önceleri sevda mektuplarına eklensin diye alt alta yan yana yazdığım sevgi sözcüklerini şiir sanıyordum. İlk şiirim ILGAZ sanat ve edebiyat dergisinin Aralık / l965 sayısında yayınlanan “Özlenen Sevgi” dir. Bu şiirimin ayda bir çıkan bir sanat ve edebiyat dergisinde yayınlanmış olması beni daha da heveslendirdi ve yeni şiirler yazmak için yüreklendirdi , bunları yayınlanmış olarak görmek , o yıllarda yaşayabileceğim en büyük mutluluk kaynağı oldu .
İlk şiir kitabım “ Çiğdem Çiçeğim “ ( 1967 ) ‘ in yayınlanması şimdi düşünüyorum da biraz erken olmuş bazen keşke o ilk şiir denemelerimi kitaplaştırmada bu kadar aceleci davranmasaydım dediğim olmuştur. B u sözlerim o ilk kitapta yer alan şiirlerimi sevmediğim beğenmediğim şeklinde anlaşılmasın sakın. Şiirlerimin her birinin benim yanımda ayrı bir değeri vardır hepsini de sanki çocuğum gibi severim. Ama insan çocuklarından bazılarını daha çok sever nedense. Örneğin ilk kitabımda yer alan “ Düğün “ şiiri var ki hala çok severek okurum.
Bu şiirdeki folklorik motifler ve henüz on yedi yaşındaki şairin düşlerinde yaşattığı ve büyüttüğü özlemin ifadesi olarak algılanırsa sanırım daha iyi anlaşılır. Bu şiirimde o yıllarda severek ve beğenerek okuduğum hiçbir şairin izine rastlanmaz. Daha sonraki yıllarda yazdığım bazı şiirlerde bunun aksine bazen etkilenmenin izleri kendini gösterir. Ancak bu izler daha çok kendini sevip beğendiğim bir şairin söyleyiş biçimine öykünme yani onun gibi söyleme şeklinde olabilmiştir. Yoksa şiirin özü ve sözü yine benimdir.
“Çiğdem Çiçeğim” de yer alan şiirlerin çoğunluğunda ölümden söz edilmiştir. Henüz on sekiz yaşında ve hayatının baharında olan gencecik bir şairin ilk şiirlerinde ölümden bu kadar çok söz etmesini bir çok kişi gibi ben de yadırgıyorum şimdilerde.
Ancak ne var ki ilk şiir denemeleri olan bu söz dizilerinin yazıldığı 1963-1966 yıllarında ilk kez baba ocağından yetişip büyüdüğü ortamdan uzakta yatılı öğrencilik süresi içinde yaşanılan kent Ankara her ne kadar büyük kent ise de ayrılıklar hasret sevgi ve özlemin yanı sıra nasılsa ölüm gerçeği de gelip oturmuş şiirimin ortasına zaten ölüm de yaşamanın en kaçınılmaz ve yadsınamayacak kadar büyük ve sık, sık hatırlanması gereken gerçeği değil midir?
Ayrıca “ Çiğdem Çiçeğim “ de yer alan şiirlerin çoğu o yıllarda “Defne” ve “Çağrı” adları ile yayınlanan sanat ve edebiyat dergilerinde yayınlanmıştı. Bu şiirleri kitaplaştırarak dostlarıma ve arkadaşlarıma imzalı kitap vermek tutkusu da etken oldu sanırım kitabı erken yayınlamamda.
Ancak ne var ki “Çiğdem Çiçeğim” in hemen ardından 1968 ‘de daha ilk kitabımın yayınlanmasından bir yıl sonra yine aynı aceleciliği yaşayarak bu kez “ Martı Kanadında Bir Evren” i yayınladım. Daha sonraki yıllarda bu aceleciliği göstermedim uzun bir süre dosyalarda sakladım yeniden, yeniden okudum eklemeler ve çıkarmalar yaptım biraz yıllandırdım ve öyle yayınladım.
“ Aç Ekin” yani üçüncü şiir kitabım 1972 de yayınlandı. Ben aradan geçen yıllardan sonra asıl şiir serüvenimin “ Aç Ekin” le başladığını kabullenmek istemişimdir zaman zaman. Ama öncekileri de yok sayamam . Onlar yazılmasaydı yani o ilk denemeler yaşanmasaydı şimdikiler nasıl yazılabilirdi . Bu da bir gerçek.
Bu kitabıma adını veren “ Aç Ekin” şiiri Anadolu kadınının çalışma koşullarının ağırlığını vurgulayan ve ekin biçerken doğum sancıları çeken bir kadının yaşamından bir kesit betimlenmektedir. Bu şiirimi de konu, biçim ve söylemi ile sever ve beğenirim ses uyumu öne çıkan özelliğidir bu şiirin. Bu kitaptaki sevdiğim diğer bir şiirim “ Suskunca “ başlıklı olanıdır. Ayrıca Hüzün bu kitapta yer alan şiirlerin bir çoğunun ortak temasını oluşturur. “Az Işıklı Bir Sokak Fenerinin Beni Görünce Gülmesi Tuttu “ başlıklı şiir ise sanki Atilla İlhan etkisinde yazılmış bir şiir havasındadır.
Aç Ekin ‘ den sonra yazdıklarımı uzun süre yayınlamadım. Sakladım dosyalar içinde sanki şarap gibi dinlendirilir gün yüzüne çıkarılmadan olgunlaşmaya terk edilirse tadı ve kokusu daha bir hoş olur diye. Dördüncü kitabım “ Sevda Sürgünü” Görev gereği Mardin’de bulunduğum yıllarda ama Ankara’da basıldı. Kapağında özgürlüğü simgeleyen kanat çırpan bir kuş figürü vardır, parmaklıkların önünde . Kitaba adını veren şiirimi bu gün bile hala çok severim.
Sevda Sürgünü’nden sonra yazdığım şiirleri uzun bir süre yayınlamadım görev gereği bulunduğum Eskişehir ‘de yayınlanan “ Hüzünname “ deki şiirlerin hemen hemen hepsinde yine hüzün teması işlenmiştir.
1999 yılında Vali Nüzhet Erman anısına düzenlenen şiir yarışmasında 1. ödülüne değer görülen Hüzün Faslı başlıklı şiirimin de yer aldığı “ Hüzünertesi” aynı yıl yayınlandı ve çok büyük ilgi gördü.