Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

14 Mart '07

 
Kategori
Anne-Babalar
 

Sıkı giyin olur mu?

Sıkı giyin olur mu?
 

Ankara yine bugün karla kucaklaştı. Ankaralıların son bir haftadır yaşadığı baharımsı günlere inat, kor taneleri gibi düşüyordu kar. Soğuk can yakıyordu..

İzmirden arıyordu Özgün Hanım kızını. Ah yine ankarada hava soğumuş, yine aklı kızındaydı. Neredeydi şimdi, napıyordu? Üşüyor muydu, acıkmış mıydı? Bir derdi sıkıntısı var mıydı?

Önünde dizilen işlere baktı. Çizmesi gereken projelere baktı. Derin bir nefes aldı. Sonuçta bir yerden başlaması lazımdı ama önce kızını aradı.

-Annem napıyorsun?

-İyilik annecim sen napıyorsun?

-Bürodayım bir arayayım seni dedim. Babanla şimdi yemekten geldik. O da seni merak etti. İyisin değil mi?

-İyiyim iyim anne merak etme, babama da selam söyle. Napıyım ben de ödevlerle uğraşıyorum. Off anne hiç bitmek bilmiyor bunlar!.

-Olduğu kadar güzel kızım. Sen elinden geleni yap, gerisini boşver. Yemek yedin mi sen bakıyım? Ne yedin?

- Sabahtan beri birşey yemedim, açlıktan ölüyorum anne!

-Ne? ah olur mu kızım git çabuk bişiler ye.

-Yedim yedim anne ya merak etme.

-Aferin sen dalga geç benle böyle.

-Anne.

-Efendim

-Seni çok özledim.

-Ah ben de seni! Bunaldım zaten burda. Gelicem haftasonu sen merak etme! Sarılcam, mıncıklıcam seni. İstediğin birşey var mı?

- Mucuk!

-Ankara yine soğumuş, kar yağıyormuş doğru mu?

-Ah evt anne ya.. başladı kar yine. Geçen hafta ne güzeldi. Şimdi yine buz kesti heryer.

-Sıkı giyin olur mu? Dikkat et kendine.

Dışarıda kar olunca hep odada oturmak istiyordu canı. Ankarada ikinci yılı olmasına rağmen hala kara alışamamıştı ne de olsa İzmirliydi o. İzmirde kar mı olurmuş? Eskiden kırk yılda bir yağarmış. Gerçi bu yaşına kadar İzmir’de üç kere kar görmüştü ama onlar mukayese bile edilemezdi. Zaten bugün istese bile dışarı çıkamazdı. Yetştirmesi gereken ödevleri vardı. Nasıl bitecek bunlar ya, insaf diye isyan ederken içinden, koridordan gelen sesleri duydu.

-Annecim napıyorsun? (bu ses katın görevlisi, Satı teyzenindi. Satı teyze yurtta dördüncü katın tuvaletlerini temizler, odaları temizler, mutfağı temizlerdi.)

-Bende çalışıyorum da mola verdim. Bir arayayım seni dedim. İyisin değil mi?
(Karşı taraf muhtelemen iyiyim diye cevap veriyordu.)

-Eve erken gelmişin bugün. Yemek yedin mi? Bak yemediysen dolapta var birşeyler ısıt olur mu?

- İyi, iyi çalışmana devam et kızım sen. Akşama gelince görüşürüz..İstediğin birşey var mı, gelirken alayım?

-Peki, bak kar yağıyor yine. Dışarı çıkçaksan sıkı giyin olur mu? Dikkat et kendine.

Pencereden yağan kara bakıp kaldı kız.

Uzaklaştı bir an için odadan, kardan..

Bütün annelerin aynı olduğunu o an hissetti. Anneliğin ne demek olduğunu o an anladı.
Ne olursa olsun, nerede ne koşulda olursa olsun akıllarında hep kızları ya da oğulları vardı.
Sorulan sorular aynı, temmeni edilenler aynıydı.

Kendilerine has, özgün bir sevgiyle seviyorlardı çocuklarını. Satılmamış bir şevkatle kucaklıyorlardı yavrularını. Gözlerine yansıyordu duydukları sevi, gözlerinin feri oluyordu çocuklarının sevinci. Ellerini yıkamaya gitti.

-Aman kızım dikkat et, yeni sildim yerleri. Kayma!

Kız Satı Hanıma baktı. Onun da bir anne olduğu gözlerinden, telaşından anlaşılıyordu. Kızın birden gözleri dolmuştu. Özlem soğukta daha da artıyordu. Şimdi annesi olsa onu sarar, ısıtırdı. Yetmiyordu paltolar, eldivenler yeteri kadar ısıtmıyordu. Kimse anne gibi kavramıyordu ellerini. Boynuna atkıyı kimse onun gibi sarmıyordu. Kulağı çınlıyordu. Belki de annesi onu anlatıyordu.
Kulağı uğulduyordu. Çocukluğundan kalma sesler fısıldanıyordu kulaklarına;

benim annem güzel annem

beni al kollarına

kucağında okşa beni

niniler söyle bana..

Dünyada tek bir güzel çocuk vardır ve tüm annelerde ona sahiptir.

Bütün anneler, birer melektir.

 
Toplam blog
: 7
: 668
Kayıt tarihi
: 04.03.07
 
 

Bir küçücük kız çocuğu vardı..Penceresinden dünyaya bakıyordu..Dünya girdi gözüne, söylemeden edemed..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara