- Kategori
- Gündelik Yaşam
Şile'de boğulmalar başladı.

Ortaokul sıralarında yaz tatilinde matbaada çalıştığım yıllardı. Cağaloğlu'nda Ankara yokuşunun ortalarındaki Ankara Han'da ki işyerimizin karşısındaki iki yerden birinde Yeşilçam filmlerinin afişleri basılırdı. İlgi ile izlerdim onların basılışını. Şerif isimli bir ustası vardı.
Diğeri ise raflarında kitaplar olan bir ufak yazıhane idi.
Bu yazıhanenin bir yardımcı elemanı vardı. Sahibi ise 50 li yaşlarda kısa boylu ama çok ünlü birisiydi. Hasan Fehmi Ergin.
Hocam diye hitap ederlerdi. O tarihlerdeki orta-Lise matematik, geomettri, trigonometri kitaplarının yazarı idi. Bütün yaz Cağaloğlu'ndaki matbaalar onun kitaplarını okul sezonuna yetiştirmeye çalışırlardı.
Bir Pazartesi sabahı yardımcısının üzüntülü halini görünce dayanamayıp sormuştum?. Hayrola bir şey mi oldu?
Hoca Şile'de denizde boğuldu demişti. Ne bileyim koskoca bir bilim adamının boğulacağına inanmak istememiştim ama ölümün cahili, profesörü yoktu. Hoca boğulmuştu.
Bu Pazar Şile'de yine 3 genç boğulmuş, biri de kayıp!.
Aradan 50 yıl geçmiş, Şile'de boğulmalar devam ediyor.
Sanki yaz sezonu açılmıyor da Şile'de denizde boğulma sezonu açılıyor İstanbul'da.
Bu Şile'de boğulan o kadar çok insan hatırlıyorum ki. Kimine göre dalgaların gizliden açığa sürüklediğii, kimine göre girdapların oluştuğu şu Şile denilen ölüm sahiline önlem almak, ya da önlem alınan yerlerin haricine duvar veya örgü çekmek, ya da tamamen yasaklamak bu kadar zor mudur?.
Uçsuz bucaksız Karacaahmet mezarlığını yeniden duvarlarla çevirmeyi başaranları bunu hiç düşünüyorlar mıdır acaba?
Gelecek hafta sonu yine bu tuzaklarla dolu cennette kim bilir yine ne hayatlar solacak, kimlerin ocağına ateş düşecek?.
Bu ülkede insan hayatının şehirdeki gayrimenkullerden daha kıymetli olabilmesi için daha ne kadar zaman geçmesi veya insan boğulması gerekiyor?.
Çetelesini tutan var mıdır?