Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ağustos '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Simli yürekler

Simli yürekler
 

Sevmekle başlardı bütün hayatlar. Sonsuzluğu yüreğinde hisseden beden kendini yarin ellerine uzatırdı pervasızca. Doludizgin koşturulan ve ardında bir kardelenin tebessümünü bırakan simli yürekler yarin soluğuyla hayat bulurdu.

Bülbül güle rengini kanıyla verirken gözünde ne bir damla yaş vardır ne de dilinde bir acı feryat. Talihin soğuk nefesini ensesinde duyan bülbül yarine bıraktığı emanetle mahzun bir sevinç duyar. Ve bir gün açan bir goncanın dudağında tatlı bir esinti gibi rengini görmenin hayali onu sonsuzluğun derin ve yüce ufuklarına uçururdu.

Ve kalplerin en yücesini bir şiirin donuk bakışında bulan insan… Ne bir güle ne de bir bülbüle aşkı ve aşıkı öğretecek kadar çaresiz. Yüreğindeki prangaların soğuk ve acımasız dokunuşunu bir mumun ardındaki rüzgar gibi hisseden… Bir kabusun sessiz çığlığını alnındaki iki damla terin serinliğinde duyan…

Aşkının ilk tohumunu bir sümbülün baharında ekerken yüreğinde steplerin serinliği vardır. Hayalinde hep açan bir gül, gülen bir papatya ya da bir zambak vardır mağrur duruşuyla. Günler günleri bir çocuk edasıyla kovalarken ardında bıraktığı toz bulutu onun hayal ufkunun simli bulutları olur. Ve gün gelir çatlar toprağı yarin simli yüreğinin. Sevinci gözlerinde hissederken içini soğuk bir ürperti kaplar.

Doğmak kadar ölmek de vardır kaderde. Tutuşan kabinin ateşine göz pınarlarından yaşlar akıtır derinden derine. Ve adaklar adar yarin simli yüreğine. Gözlerinde tüten sadece uykunun tatlı nefesi değil ölümün acı nefesidir de. Beklemek var ya ölümden beter olan. Sadece beklemek idamlık mahpuslar gibi. Ve sonra günlerden bir gün filiz bir lir gibi yüreğinin teline dokunur. Durmak değildir artık onun işi uçmaktır kozasından çıkan bir kelebek gibi.

Artık kendisi yoktu; yarin simli yüreği ve açan filiz vardı. Bütün kuşlar şarkılar söylüyor bütün kelebekler müjdeler uçuruyordu yüreğine. O filizi büyütmek ve açtırmak tek emeliydi. Fedakarlık diğer adı olmuştu. Baharlar doğurgandır yazlar ise sinsi. Bunu ilk yazında öğrenmişti. Açan güneş tatlı tebessümler gönderirken filizin yüzüne her geçen gün filizin yüzünü soldurduğu geç fark etmişti. Ne yapacağını şaşırmış yavrusu elinden alınmış bir kuş gibi çırpınıyordu yarin simli yüreğine yaslanarak.

Mecnun’u hatırladı. Evet, dedi kendi kendine. Onun da filizi kurumuştu da filizi bırakıp gül bahçesini buldum demişti, Mecnun. Peki ya ben; gülbahçesine mi koşayım filizimle mi kuruyayım? Ve kararını verirken gözlerinde şimşekler çakıyordu. Evet , kararını vermişti yarin simli yüreğine yaslanarak. Onun yeri burasıydı. Çorak da olsa kendi toprağıydı. Başını yarin simli yüreğinin soğuk toprağına koydu. Kuruyan filizinin hemen yanına. Soğuk bir rüzgar esmeye başlamıştı soğuk bedeninden filizin gövdesine iki damla gözyaşı dökülürken. Sonsuzluğa kanat açarken o iki damla yaşla filizin simli yürekte hayat bulduğunu hiçbir zaman öğrenemeyecekti. Bu simli yüreklerin özelliğiydi. Onlar filizleriyle yaşar ve ölürler. Vefadır bunun diğer adı.

 
Toplam blog
: 16
: 498
Kayıt tarihi
: 21.07.07
 
 

1999'dan beri Adana'da Edebiyat öğretmenliği yapmaktayım. İnönü Üniversitesindeki öğrencilik yılları..