Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Nisan '08

 
Kategori
Psikoloji
 

Sınav kaygınızı kontrol edebilirsiniz

Sınav kaygınızı kontrol edebilirsiniz
 

sınav kaygısı


Popüler olma özelliğini kolay kolay yitirmeyecek bir konu sınavlar...Ülkemiz sınav cenneti bir ülke. Bir sınav bitiyor diğeri başlıyor. Dünyada nasıl? Çok farklı değil. Diğer ülkelerde de sınavlar var. Bizim ülkemizdeki sınavların en önemli özelliği arz-talep arasında denge olmaması. ÖSS’de her yıl ortalama 1 Milyon kişi eleniyor. O halde bunu bilmek bile insanın kaygısını arttırmaya yetiyor.

6 yıldır hem ÖSS tercihlerine hem de sınav kaygılarını kontrol edebilmelerine yardımcı oluyorum. Hem mesleki tecrübelerim hem de bilimsel bilgiler aracılığıyla birçok öğrenciye yön veriyorum. Sınav kaygısı konusunda bilgi vermeden önce çok daha önemli olduğunu düşündüğüm bir konu var. Aslında sınav kaygısının özünü oluşturuyor. Sınava girecek olan insanların çoğu kaygısını kontrol edebileceğine, dolayısıyla da bizlere yani uzmanlara inanmıyorlar. Birçok cümleyi klasik ve etkisiz buluyorlar. Bu durum onların kaygılarının azalmasını değil aksine artmasına sebep oluyor.

Birçok sınav kaygısı çalışmam bireylerin önyargıları nedeniyle yarım kalmıştır. Özellikle de sınava bakış açısı konusunda takıldığımızı çok gördüm. Böyle olunca da bireyler ne kendilerine yardım edebiliyorlar ne de yardım edilmesine izin veriyorlar. Onun için öncelikle hem bu yazıyı okuyacak hem de bir uzmandan yardım alacak bireylere en büyük tavsiyem önyargısız olmalarıdır.

Sınav kaygısı konusunda çok boyutlu düşünmemiz gerekmektedir. Sadece sınava girecek bireye ve yaşadıklarına odaklanmak bizi yanlışa götürür. Bireyin ailesine, okula, akrabalarına, komşularına ve arkadaşlarına hatta medyaya iş düşmektedir. Bütün bu boyutları ve sınava girecek bireyin neler yapması gerektiğini tek tek ele alalım.

Ailelerin birey üzerine olan etkilerini tartışmaya bile gerek yok. Aile öncelikle bireye evde rahat bir çalışma ortamı sağlamalıdır. Bireyin kaygısını arttıracak konuşmalardan, davranışlardan kaçınmalıdır. Genelde ailelerin çocuklarına sınav için söyledikleri klasik cümleler şunlardır: “Sınav dünyanın sonu değil ya! Kazanamazsan önümüzdeki sene tekrar hazırlanırsın. Sağlığından daha önemli değil sınav. Dinlenmek senin de hakkın. Sen kazanırsın, istersen yaparsın. Bu yıl dişini sık, biraz gayret et sınavdan sonra sinemaya gidersin/gülersin/arkadaşlarınla dolaşırsın vs.” Bütün bu cümleler çocuğunuza ne ifade ediyor çok önemli. Birçok ifade çocuğunuzun kaygısını arttırmaktan, sınavın ne kadar önemli olduğunu hatırlatmaktan öteye geçmiyor.

Rahatlatıcı cümleler ise ailedeki bireylerin davranışlarıyla çelişiyor. Rahat olmasını söylüyoruz ama ders çalışırken abartılı davranışlar sergiliyoruz. Örneğin; çay demleyip, bir bardak çayı ders çalışırken kapıyı hafifçe aralayıp, rahatsız etmeden masanın üstüne koyup çıkıyoruz. Yine, meyve tabağı hazırlayıp kapıdan uzatıp çıkıyoruz. Televizyonun sesini abartılı şekilde kısıyoruz, bizimde duyamayacağımız şekilde. Bu ve buna benzer davranışların yapılma sebebi bu sınavın ne kadar önemli olduğunu hatırlatır ve kaygıyı arttırır. Bir arkadaşıyla anne telefonda konuşurken, “Bu yıl çok çalışıyor, kesin kazanır. Artık kazanması lazım!” diyor. Çocuğuna ise bu yıl olmasa önümüzdeki yıl hazırlanırsın diyor. Sağlığın daha önemli diyor ama dişini biraz daha sık diyor.

Akraba ve komşularda sınava girecek bireye, “Bu yıl kazanırsın artık! Kaçıncı yılındı?” ya da “Heyecan yapmana gerek yok. Heyecanlanma yeter.” Diyor. Yine bütün bunlar bireyin kaygı yaşamasına sebep oluyor. Özellikle ÖSS’ ye girecek bireylerde kazanamazsa başkalarının kendisi hakkında düşünceleri çok önem kazanıyor. Benim için aptal olduğumu düşünecekler. Beceriksiz diyecekler, gibi düşünceler kaygıyı arttırıyor.

Dershaneler ise öğrenciler üzerinde baskı ve otorite kurmaya ve onları ders çalışmaya motive etmeye çalışırken maalesef olumsuz etkiliyorlar. “Günde 500 soru ve 6 saat ders çalışman gerekiyor üniversiteyi kazanman için.” Deniyor. Öğrenci eve gidiyor 500 soru ve 6 saat çalışma gözünde dev gibi büyüyor, mümkün olamayacağını düşünüyor ama başka arkadaşlarının böyle çalıştıkça kendisini geçebileceğini düşünüyor. Kazanmak istiyorsa bunları YAPMALI ama yapamıyor. Çünkü, kaygısı onu daha derse başlamadan olumsuz etkilemeye başlıyor.

Medya ise özellikle sınav döneminde sık sık sınavla ve sınav kaygısıyla ilgili program yapıyor. Sınavdan 2-3 gün önce bir uzman televizyona çıkıp ne yapılması gerektiğini anlatıyor. Programı dikkatlice izleyen birey başka bir kanala geçiyor. Burada da yine aynı konu, onu da izliyor. Sonra başka bir kanal yine aynı konu derken artık bireyin kaygısı artmaya başlıyor. Popüler bir konu ve hiçbir kanal bunu atlamak istemiyor. Kaygıyla ve bıkkınlıkla beraber öğrenci televizyonu kapatıyor.

Gördüğünüz gibi çok sıkıntılı bir süreç bu sınav kaygısı. Sadece ÖSS için değil okuldaki normal sınavlarda öğrenciler için kaygı kaynakları olabilmektedir. Kaygıyla baş başa olan birey içinde sıkıntılı bir süreç bu. Bütün sorunları yaşayan ve bunlarla başa çıkmak zorunda olanlarda onlar. Birçok kişi kaygının ne olduğunu bilme konusunda da sıkıntı yaşıyor. Türk Dil Kurumunun Sözlüğünde kaygı; üzüntü, endişe duyulan düşünce, tasa anlamına gelmektedir. Öğrenciler bana kaygılarının olmadığını söylüyorlar. Ben de sınavdan çıkıp sorulara tekrar baktığınızda ben bu soruyu nasıl yanlış yaptım veya bu soruyu hiç hatırlamıyorum gibi ifadeler kullanıp kullanmadıklarını sorduğumda evet oluyor diyorlar. İşte bunlar yaşanılan kaygının bir göstergesidir.

Kaygı yaşayan bireylerde genelde şu belirtiler görülür:

- Dikkat dağınıklılığı (konsantre olamama)

- Okuduğunu anlamada zorluk

- Aşırı heyecan veya zihnin durduğu hissi

- Bilgileri koordine etmede güçlük

- Kolay yorulma

- Kas gerginliği

- Uyku bozukluğu (huzursuz ya da dinlendirmeyen uyku ya da uykuya dalmakta veya sürdürmekte güçlük)

- Kararsızlık gibi

-

Nihayet kaygı yaşayan bireyin neler yapması gerektiği konusuna geldik. Öncelikle kaygımızı ve nedenlerini çok iyi tanımaya çalışarak yola girmemiz gerekiyor. Birey kaygısını ne kadar iyi tanırsa onunla o kadar iyi mücadele eder ve kontrolü altına alır. Kaygı tetikleyicisi ve kaygı nedenleri bireyden bireye değişir.

Bireyin hayatı algılayışı ve olaylara bakış açısı kaygıyı arttırıcı önemli bir faktördür. “Ben eğer güzel resim yapamazsam insanlar benim beceriksiz olduğumu düşünecekler” demek bireyin olaylara iki boyutlu baktığının bir göstergesidir. Yaparsam başarılıyım, zekiyim, değerliyim, yapamazsam aptalım, beceriksizim, değersizim. Bunu sınavla ilgili olarak düşünecek olursak eğer sınavı kazanırsa zeki ve değerli kazanamazsa aptal ve değersiz. Biz bu durumu bu şekilde ifade ettiğimizde gençler bize kızıyor. Siz bu ÖSS’nin ne kadar önemli olduğunu bilmiyorsunuz bizim için diyorlar. Bunu bilmemek için ya bizim uzaydan gelmiş olmamız gerekiyor ya da aklımızdan bir zorumuz olması. Bizim burada sınavı değersizleştirmek gibi bir durumumuz yok. Sınava bakış açısını düzenleyerek başarıya gitmeye çalışıyoruz. Algılamalarımız, bizim yaşayacağımız sonuçların habercileridir. Yolda yürürken ayağınızın kayıp düşmesi sizin için bir kabus mu yoksa gülünüp geçilecek bir durum mu? Bakış açımız bu olaya yükleyeceğimiz anlamı değiştirmektedir.

Dr. A. Ellis’in “A-B-C” kuramı insanların düşünceler, duygular ve davranışlar arasındaki ilişkiyi şu şekilde açıklamaktadır:

A Noktası, duygu ve davranışa yol açtığı varsayılan olaydır. Örneğin, yolda yürürken kayıp düştüğünüz için çok sinirlendiniz. Burada C noktası sizin bu olaydan sonraki duygunuzu ve davranışınızı göstermektedir. Yani sinirlenmiş olmanızı. Olayın doğrudan sonuçtaki duygu veya davranışa sebep olduğu düşünülebilir. Ancak arada bizim yorum ve yaklaşım biçimimiz vardır. Yani yolda yürürken kayıp düşmenin utanılacak veya sizi aptal gösterecek bir durum olduğunu düşünme vardır. İşte bu yorum ve düşünceler sonuçtaki duygu ve düşüncelerimizi ortaya çıkarmaktadır. O halde sınavla ilgili yüklediğimiz anlamla içinde aynı şey söz konusudur.

Özellikle bizim toplumumuzda özgüven eksikliğinin bireyleri olumsuz etkilediğini görüyoruz. Kendisine güvenmeyen birey yapacağı işlerde de başarısızı olacağını düşünmekte ve sonuçta da bunu yaşamaktadır. Psikolojide buna “Kendini Doğrulayan Kehanet” denmektedir. Birey, ben sınavdan çok korkuyorum, kesin başarısız olacağım, şeklinde düşünerek sınava girerse başarısız olması kaçınılmazdır. Bu demek değildir ki başaracağına inanarak giren her birey başarır. Olumsuz anlam yükleyen bireyin başarma ihtimali %1 ise olumlu düşünen bireyin başarma oranı %50’dir. Bana gençlerin en çok söyledikleri cümle, böyle düşünürsek kendimizi kandırmış olmaz mıyız?. Bir şeyi tekrar vurgulamakta fayda var. Biz sınavın önemini azaltmıyoruz, değersizleştirmiyoruz. Sizin sınava olan bakış açınızı değiştirerek olumlu bakmanıza yardımcı olmaya çalışıyoruz. Arada önemli bir fark vardır.

Bundan sonrası için özellikle bireylerin motivasyon problemlerinin de zamanla çözüldüğünü görüyoruz. Kendisine güvenen ve sınava olumlu anlamlar yükleyen birey daha kolay motive olmakta ve verimli çalışabilmektedir.

Özellikle ders çalışma konusundaki tutumları da bireyin kaygılarını olumlu yönde etkileyecektir. Eğer, planlı, esnek ve telafisi olan bir planı varsa ve düzenli çalışmayı kendisine ilke edinmişse artık her şey çok daha kolay olacaktır.

Kaygıyı ortadan kaldırmaya çalışmak değil amacımız. Bireyin kaygısını kontrol etmektir. Çünkü kaygısızlıkta bireyi başarısızlığa götürür. İhtiyaç hissetmemesi onun motive olmasını engeller. Tıpkı orta şekerli bir çay içmeye benzer normal kaygı.

Bu yazı sınav kaygısını azaltmak için yetersiz olmayacaktır. Çünkü bu kadar kolay olsaydı herkes bir yazı okuyarak kaygısını azaltırdı. Bu yazının kafamızda olan bazı yanlış algılamaları düzeltmektir. Hepinize sınavlarınızda iyi performanslar diliyorum…

 
Toplam blog
: 59
: 2088
Kayıt tarihi
: 07.11.07
 
 

Psikolojik Danışmanım, 3 tane dünya tatlısı çocuğum var. Beşiktaşlıyım... Psikolojiye doğuştan bi..