Sınıf atlatsak...

Efendim, başlığa bakıp da yanlış yorumlamayasınız diye baştan açıklık getiriyorum. Yani “Sınıf atlatsak” deyince, meramın “Sosyal sınıf atlatma” değil. Yani bir anda fukaralıktan zenginliğe, sadelikten sosyeteye, ya da ne bileyim benzer şeyler.

Kastım, böyle bir sınıf atlatma değil…

Eskiden olurdu, şimdi de oluyor mu bilemiyorum.

Örneğin, ilkokul birinci sınıfa başlayan bir öğrenciyi çok iyi takip eden öğretmeni, onun birinci sınıf derecesinin çok üstünde kapasitesi olduğunu anlar, teklif eder ve o öğrenci bir de bakarsınız ki hoooop, ikinci sınıfa geçivermiş. Ama hak ederek ha…

Genellikle, birden ikiye böyle “Hoppala” yaptıklarını çok biliyorum. Benim bir akrabam da aynı şekilde birinci sınıfa bir hafta gitmişti. Hâlbuki ben, köy okullarında birden ikiye geçeceğim diye canım çıkmıştı. Belki “Memur bebesi” olmasak, sınıfta da çaktırabilirlerdi.

Bazen, bu çocuklar o kadar “Üstün zekâlı” seviyesindedir ki, ikiden de üçe bir “Hoooop” yapılarak üçe geçebilirdi. Çok enderdi ama…

Ben şimdi diyorum ki, buna benzer bir şey olsa…

Yani bu çocuk niye birden ikiye hoooop diye geçer?

Vakit kaybolmasın diye… Belli ki üstün zekâlı. Eğer o çocuğu inatla birinci sınıfta tutarsanız, zarar vermiş olursunuz.

Evet, ne diyorduk?...

Ha… İşte buna benzer bir şey yapsak. Sonucu önceden belli olan şeyleri, olmuş gibi kabul etsek ve birden bire hoooop diye üçüncü “tur”a atlasak da bir on gün daha “Dur bakalım n’olcak” diye düşünüp durmasak. Çünkü “Durunca” ne olacağını biliyoruz…

Birinci tur’a 448 milletvekili katıldı. Oylar;

Abdullah Gül: 341 (AKP'nin adayı), Sabahattin Çakmakoğlu: 70 (MHP'nin adayı), Tayfun İçli: 13 (DSP'nin adayı), Boş: 23, Geçersiz: 1 oy olarak dağıldı.

Belli ki, ikinci tur oylama da aynı sonuç alınacak ve üçüncü ve son tur oylamada Abdullah GÜL 341 oyla cumhurbaşkanı seçilecek.

Bu sonuç, bu şekilde “Kemikleşmiş” olduğuna göre diyorum kendi kendime (Elbette sizlere de danışıyorum yani, uygulamacı ben olmasam da), birden sonra bir hoppala çeksek de üçüncü tur’a geçsek mi ki?

Hiç değilse zaman kaybını önlemiş oluruz ve bu arada artık Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet SEZER’in başlatmış olduğu “Veda” ziyaretlerini de yarıda keserek ondan da bir rövanş almış olurduk böylece!... Sayın SEZER’e hıncı olanların en çok istediği şey, herhalde “rövanş alma” fikrinden dolayı bana destek verebilirler. Hani 22 Temmuz’da “ders” verdiklerini düşünenler var ya. hiç değilse o fikre destek olurdu…

Diyorum yani…

Sizler ne dersiniz bu fikrime?

Vallahi da billahi de (Aha yemin de ediyorum size) çok güzel olurdu…

Bu arada Sayın GÜL’e de bir kıyağımız olurdu doğrusu. O’nu DTP’nin baskısından (O konuyu yazacağım) da kurtarmış olurduk…

Evet, baylar ve bayanlar… Pardon düzeltiyorum, Bayanlar ve baylar… (İngilizcesi böyle söyleniyor ya, batılı görüntü verelim yazımıza)

Ne dersiniz?

20 AĞUSTOS 2007