Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '09

 
Kategori
Öykü
 

Sır- 22. Bölüm

Sır- 22. Bölüm
 

"RESİM:ALINTI""Hafifçe okşadı Selim’in saçlarını sanki yavrusunu seviyormuş gibi LEMAN."


SIR

22.BÖLÜM

“Selim Bey. Hiç gelmeyeceksiniz sandık.” dedi Halide kapıyı açar açmaz. Hala korku içindeydi.

“Bu kez diğerlerine hiç benzemiyordu. Çok korkunçtu. Yaren’e saldırdı.”

“Hay Allah.” diye mırıldandı Selim. Koşar adımlarla çıktı merdivenleri. Usulca araladı kapıyı. Yaren Onu görünce ayağa kalktı ve kapıya doğru ilerledi.

“Çıkalım.” dedi fısıltıyla.

“Ne oldu Yaren…Yüzün…”

“Önemli değil Selim Bey. Ama Leman Hanım çok hasta… Onu ilk defa bu kadar kontrolünü kaybetmiş gördüm.”

Sıkıntıyla yüzünü ovuşturdu Selim.

“ Defalarca söyledim size. Bir kez daha söylemek istiyorum. Leman Hanım’ın bir kliniğe yatması herkes için daha hayırlı.”

“Olmaz Yaren. Leman Hanım burada, evinde kalacak.”

“Ama Selim Bey… Neden karşı geldiğinizi anlamakta zorluk çekiyorum.”

“Şimdi nasıl peki?”

“Sakinleştirici yaptım. Uyuyor.”

“İyi.” diyerek odaya yöneldi Selim.

“Eğer zorlanıyorsan bir yardımcı daha alabiliriz Yaren.”

“Anladım efendim. İzninizle …”

İçeri girdi Selim. Yaklaştı yatağa. Ne kadar solgundu benzi.

“Zavallı Leman…” dedi acıyarak. Uzandı saçlarını okşadı baba şefkatiyle.

“Zavallı küçük kız.”

…………………

Uzaklarda bir yerlerde neler yaşandığından habersizdi Tuana. Bütün gece gözünü bile kırpmamış, düşünüp durmuştu yaşadıklarını yeni baştan. Geçmişinde neler bıraktığını biliyor en ince ayrıntısına kadar ama geleceğini çekip çıkaramıyordu gömdüğü karanlıktan. Bebeğiyle konuşuyordu sanki duyuyormuş gibi. Kararının nedenini anlamasını istiyordu. Gün ağarmaya başladığında yorgun bedeni uykuya teslim olmuştu.

………………

Gün ışığı aralık perdeden içeri sızmış, Leman’ın yüzüne düşmüştü. Kırpıştırarak araladı göz kapaklarını. Gerindi yeni doğan güne karşı. Etrafına bakındı nerde olduğunu anlamaya çalışırmış gibi. Tanıdık bir yerdeydi. Korkmasına gerek yoktu artık. Gece gibi karanlık değildi her şey. Aydınlanmıştı oda, sandalyeler, masa, konsül, sehpa hepsi yerli yerindeydi. Başını çevirince Selim’i fark etti. Gülümsedi. Kalktı yerinden. Hafifçe okşadı Selim’in saçlarını sanki yavrusunu seviyormuş gibi. Silkelendi Selim. Açtı gözlerini.

“Leman… Canım… İyi misin?”

“Uyandırdım seni.”

“Önemli değil.”

“Günaydın o zaman.”

“Günaydın.”

“Neden burada koltukta uyudun. Üstelik üzerinde açık. Her yerin tutulmuştur şimdi.”

Toparlanmaya çalıştı Selim. Evet, her yanı ağrıyordu ama önemsemedi. Ürperti hissetti bedeninde.

“Dün geceyi… Hatırlıyor musun Leman?

Başını iki yana salladı Leman.

“Anlaşıldı.”

“Selim…”

“Efendim.”

“Seni çok seviyorum. Sen… Her şeyimsin benim.”

Şefkatle kucakladı Selim karısını.

……………………

Tuana bir fincan kahve hazırladı kendini toparlayabilmek için. Son bir kez düşüncelerini geçirdi gözünün önünden. Kararı kesindi. Kalktı yerinden. Ahizeyi aldı.

“Günaydın Elif. Benim Tuana.”

“Günaydın canım. Ben de seni arayacaktım ama Selim gece kalmıştır belki diye rahatsız etmek istemedim sizi.”

“Evden aradılar gitti.”

Ne diyeceğini bilemedi Elif.

“Bak ne diyeceğim. Gelip alayım seni Boğaz’da kahvaltı yapalım. Ne dersin?

“Hiçbir şey yiyecek halim yok Elif. Ben seni aradım çünkü yardımına ihtiyacım var.”

“Tabii. Seve seve. Ne yapabilirim senin için?”

“Yarın yanımda olur musun? “

“Evet de ne yapacağız birlikte.”

“Ben… Bir karar verdim Elif. Bebeği aldıracağım yarın.”

“Ne?”

“Doğru duydun. Kürtaj olacağım.”

“Tuana…Daha dün gece bu bebeği dünyaya getirmek istediğin söylemiştin.”

“Evet, ama dedim ya gece boyunca düşündün. Kolay olmadı bu kararı vermem ama inan hepimiz için en doğru şey bu.”

“Anladım canım… Kaçta alayım seni yarın.”

“Sabahtan dolu doktor. Öğlen üç gibi orada olacağız.”

“Tamam, canım bir gibi gelirim sana…”

“Teşekkür erdim Elif… İyi ki varsın.”

“Görüşürüz Tuana.” diyerek kapadı telefonu Elif. Tuana’dan duydukları allak bullak etmişti Onu.

Banyodan çıktı Harun.

“Elif iyi misin?”

Duymadı kız.

“Elif…”

“Hhııı…”

“Rengin uçmuş. Ne oldu?”

“Hiçç.”

“Kimle konuşuyordun?”

“Tuana ile…”

“Sorun mu var?”

Başını salladı Elif.

“ Tuana… Selim’in evli olduğunu öğrendiğinden beri.”

“Ne… Tuana’ya söyledin mi?”

“Arkadaşım o benim. Bilmek zorundaydı. Selim’in yaptığı hiç de etik değil. Kızı perişan etti. Onun yüzünden yarın bebeğini aldıracak.”

“Ne dedin sen? Tuana hamile mi? “

“Evet.”

“Selim bilmiyor bu durumu… Doğru anladım değil mi?”

“Söylemedi Tauna.Düşünsene sevgilim nasıl söylesin ki Selim evli.”

“Hay Allah, çok üzüldüm şimdi. Keşke evli olduğunu hiç söylemeseydim sana. Bütün suç benim.”

“ Kendini suçlama Harun. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Öyle ya da böyle öğrenecekti Tuana. Hiç değilse yolun başındayken öğrendi.”

“Bebek…”

“Aldırması en iyi çare bu şartlar altında.”

“Ya Selim… Çocukları çok sever O.”

“Düşünsene Harun babasız bir çocuk… Bekâr ama çocuklu bir kadın. Sence toplum nasıl karşılar bu durumu.”

“Haklısın.”

“Haklıyım. Sakın Selim’e tek kelime bile söyleme.”

Öylece baktı Harun.

“Harun… Söz ver bana. Selim’e bir şey söylemeyeceksin?”

“Söz.”

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..