Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mart '10

 
Kategori
Öykü
 

Sır-41. bölüm

Sır-41. bölüm
 

"RESİM:ALINTI"“Her şey öyle güzel ki… Bir rüyayı yaşıyor gibiyim.”


“Şu güzelliğe bak Halide. Birbirlerine ne güzel yakışıyorlar.”

“Allah sonlarını hayır etsin. Leman Hanım.”

“Ay sorma bu güzel geceyi mahvedecek diye ödüm koptu.”

“İyi ki Behzat Bey buradaydı.”

“Tuana Hanım’ın babasına baksana ne kadar sakin sakin oturuyor.”

“O da çok hastaymış.”

“Selim Bey’in davranışı da çok ince ama.”

“Tuana Hanım nasıl da mutlu oldu.”

“Az çekmedi o kızcağızda. Hem de stresten en uzak durması gereken zamanda.”

…………………

“Her şey öyle güzel ki… Bir rüyayı yaşıyor gibiyim.”

“Ömrümüz rüya güzelliğinde olacak sevgilim. Söz veriyorum sana.”

Gülümsedi Tuana.

“Leman çok üzüldü ama. Keşke bu gece değil de… Yalnızken konuşsaydın onunla.”

“Behzat ile konuştuk biz. Böyle olmasının daha iyi olacağını söyledi. Hayal dünyasında kendi yarattığı gerçeklerin içinde yaşıyor O. Bu yüzden gerçeği kendi gözleri ile görüp algılamasını istedi Behzat.”

“Onun için burada demek.”

Bir de sana bahsettiğim o şeyden dolayı.” diyerek gülümsedi Selim.

“Anladım. İnşallah mutlu olur ikisi de.”

“Bunu ben de çok isterim. Artık bu konuyu konuşmayalım. Bu gecenin tadını çıkaralım istiyorum. Sevdiğim kadın kollarımda ve ben bunu doyasıya yaşamak istiyorum.”

Başını omzuna dayadı sevdiği adamın ve güvenli kollarında arp ve kemanın büyüleyici sesinin ahengine bıraktı kendini.

“Ağla Leman ağla. Şüphesiz ki iyi gelecektir sana. Ağla ve gözyaşlarınla akıt tüm yaşadıklarını.”dedi Behzat yüreği acıyarak.

Islak gözleri ile baktı Leman.

“Bunu bana nasıl yapar? Nasıl? O benim kocam. Nasıl nişanlanır gözümün önde? Selim böyle değildi hep o kadın yüzünden. Aklını başından aldı kocamın.”


Hiçbir şey söylemeden dinliyordu Behzat. İçindekilerin hepsini dışarı dökmesini istiyordu çünkü.

“Nasıl bir gece bu böyle Harun?”

“İşte öyle bir gece.”

“Sonunda Selim’in karısının gerçek yüzünü gördük. O hasta bir kadın.”

“Zavallı.” diyerek iç çekti Elif.

“Bak Tuana ne kadar mutlu.”

“Selim de öyle.”

“O kadar çok sıkıntı çektiler ki… Mutluluğu fazlasıyla hak ediyorlar.”

“İnşallah bundan sonra hep mutlu olurlar.”

“Bu sabah çok mutsuzdu Tuana ama şimdi hepsini unutmuş gibi görünüyor.”

“Yeter ama Elif. Biz de gecenin tadını çıkaralım.”

O sırada Mithat yerinden kalktı ve Yaren’e uzattı elini. Anlamıştı deneyimli hemşire adamın ne yapmak istediğini.

“Memnuniyetle.” diyerek dans etmeye başladı yaşlı adamla.

“Aşkım şu manzaraya bir bak.”

“Aaaa. Babam…”

“Ona da iyi geldi aramızda olmak.”

“Öyle görünüyor.”


“Bu gece bir dönüm noktası Can Damlam. Bana inanıyorsun değil mi?”


“Bütün kalbimle.

“Bir dakika… Bir dakika.” diyerek sessizliği bozdu Harun.


Bütün gözler ona çevrildi.


“Selim… Unuttum… Ama sen de unuttun itiraf et.”


“Aaaa…”


“Ne oluyor beyler. Neyi unuttunuz?”


“Şu andan itibaren olaya el koyuyorum.” diyerek cebindeki kutuyu çıkardı Harun. Açtığında içinde iki alyans parıldıyordu.


“Selim… Bunlar.”


“Yüzüklerimiz aşkım.”


“Az kalsın unutuyorduk ama…” diyerek gülümsedi Harun.


“Hadi bakalım Selim önce sen tak nişanlının yüzüğünü.” dediğinde Selim ucunda kırmızı kurdele sallanan yüzüğü kızın ince uzun parmağına geçirdi.

“Seni çok seviyorum ve ölüm bizi ayırana kadar sevmekten vazgeçmeyeceğim.”dedi.

Gözleri mutluluktan nemlenmişti kızın.

“Yapma Tuana böyle bir anda ağlamayacaksın değil mi? “diye atıldı Elif.

“Hadi bakalım Selim’in yüzüğünü takma sırası da sende.”

“Evet. Tabii.” diyerek aldı yüzüğü ve geçirdi Selim’in titreyen parmağına.

“Seni o kadar çok seviyorum ki… Dünyaya yine gelsem ve aynı koşullarda karışlasak hiç düşünmez ve yine seni severdim.”

“Canım benim.” derken gözleri buluşmuştu.

“Hadi Mithat Amca.”diyerek koluna girdi Harun yaşlı adamın ve makası uzatarak.

“Birlikte keseceğiz bu kırmızı kurdeleyi.” dedi.

Kurdele kesilmiş, birbirine bağlı yürekler sonsuza dek kavuşmuştu.

Gecenin ilerleyen vakitlerinde Elif ve Harun evlerinin yolunu tutmuşlardı Selim ve Tuana’nın “burada kalın” teklifini kabul etmeyerek. İkili için çok özel olan bu gece de daha fazla kalmak istememişlerdi. Halide çoktan Mithat Bey’in odasını hazırlamıştı ve Yaren’de yatmasına yardımcı olmuştu. Tuana babasına baktı aralık kapıdan. Bir süre seyretti uyuyan adamı.

“Canım babacığım. Kızının nişanını da gördün ya sonunda. Burada olduğun için ne kadar mutluyum bilemezsin.” diye mırıldandı ve eğilip öptü adamın buruşuk yanağından.

Leman sonunda sakinleşerek uykuya dalmıştı. Behzat karmakarışık düşünceler içerisinde seyrediyordu kızın melek yüzünü.


“Sakinleştiriciler işe yaradı sonunda.” diye düşünerek kalktı yerinden.

Kendini yorgun hissediyordu ama canı buradan gitmek de istemiyordu. Usulca eğildi ve kızın alnına küçük bir öpücük kondurdu. Saatine baktı hayli geç olmuştu. Kapıya yöneldi tam açacakken kapı aralandı.

“Selim.”

“Nasıl Leman?”diyerek göz attı yataktaki kadına.

“İyi şimdi. Sakinleştiriciler uyumasını sağladı sonunda.”diye cevaplarken beraberce dışarı çıktılar. Fısıltı halinde konuşuyorlardı sanki Leman’ı uyandırmaktan korkar gibi.

“Seni de çok yorduk.”

“Biliyorsun onun yanında olmak...”diyerek duraladı Behzat.

“Çok geç oldu. Ben gideyim artık.”

“Bizim yüzümüzden bu saatlere kadar kaldın. Geç oldu. Diyorum ki bu saatte geri dönme, kal burada.”

Bu teklifin ne kadar samimi olduğunu anlamaya çalışmak ister gibi Selim’in yüzüne baktı. Sıcacık gülümsedi Selim.

“Peki.”

“Teklifimi geri çevirmeyeceğini düşünerek misafir odalarından birini hazırlatmıştım senin için.”

“Teşekkürler.”

“Halide odanı göstersin. Bir şeye ihtiyacın olursa çekinme sakın.” diyerek Halide’ye seslendi Selim.

Merdivenlerden kaybolan gence adamın arkasından baktı bir süre Selim. Aralık kapıdan başını uzattı tekrar göz attı Leman’a. Her şey yolunda görünüyordu. Derin bir soluk aldı ve odasına yöneldi. Tuana aynanın karşısında saçlarını fırçalıyordu. Gülkurusu geceliği de en az ateş kırmızısı elbisesi kadar yakışmıştı. Duraladı ve elini henüz çıkarmadığı pırlanta gerdanlığının üzerinde gezdirdi. Ve parmağında parıldayan halkaya gülümsedi. Çekmeciyi açtı yeşil taşlı yüzüğe baktı. Artık göğsünü gere gere takabilecekti yüzüğünü. Aldı yerinden ve parmağındaki yüzüğün üzerine geçirdi. Öyle dalmıştı ki Selim’in kapının eşiğinde durup hayran hayran onu seyrettiğinden bir haberdi. Parmak uçlarında yaklaştı Selim ve ürkütmemeye çalışarak sarılıverdi omuzlarından doğru.

“Aşkım. Ne zaman geldin Duymadım.”

“Bilmiyor musun fiziksel olarak yanında olmadığım zaman bile ruhum seninle.”

“Bilmez olur muyum?”diyerek döndü ve gözlerinin içine baktı.

“Çok güzel bir geceydi. Aldığım en güzel doğum günü hediyesiydi. Teşekkür ederim. Buna gerçekten çok ihtiyacım varmış.”

“Geç bile kaldım aşkım. Ama telafi edeceğim. Sana yaşattığım tüm üzüntüleri unutturacağım. Bu gece yaşamımızdaki dönüm noktası olacak.”

“Unuttum bile.”

“Seni seviyorum.”

“Ben de…” derken dudakları birleşmişti bile. Bedenlerini ne zaman yatağın içine bıraktıklarının farkında bile değillerdi. Gümüş renkli ay tüm ihtişamıyla güzelleştiriyordu bu ölümsüz anı.

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..