Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mart '10

 
Kategori
Öykü
 

Sır-42.Bölüm

Sır-42.Bölüm
 

"RESİM:ALINTI" “Bebeğimiz… Selim bebeğimiz…”


Behzat birkaç saat olsun uyuyabilmişti. Sevdiğine bu kadar yakın ama aynı zamanda bu kadar uzak olmak çok zordu onun için. Yine de Leman’a yakın olmak ve duygularını hem sevdiği kadına hem de Selim’e açabilmek içini rahatlamıştı. Şimdi sıra sabırla Leman’daki davranışları kontrol altına alabilmek ve sevgisini kazanabilmekteydi. Üzerinden çıkardığı misafir pijamalarını katladı koydu yatağın üzerine. Kimseyi rahatsız etmeden çıkmak istiyordu evden. Daha kendi evine uğrayıp üzerini değişecek ve hastaneye gidecekti. Ama Leman’ı görmeden de gitmek istemiyordu. Ev öyle sessizdi ki merdivenleri parmaklarının ucunda çıktı neredeyse. Kapıyı tıklattı önce. Ses yoktu. Uykuda olabileceği düşüncesiyle yavaşça araladı kapıyı. Leman yoktu yatakta. “Demek benden erken kalkanlar da olmuş.” diye düşünerek gülümsedi kendi kendine. Ve geldiği gibi sessizce indi aşağıya.

“Günaydın Behzat Bey.”

“Günaydın Halide.”

“Kahvaltıyı taraçaya hazırladık. Leman Hanım da orada.”

“Öyle mi? Hemen gidecektim ama… Bir bakayım ben.” diyerek kapıya yöneldi Behzat kızın arkasından muzipçe sırıtmasını görmeden.

Leman eflatun şalına sarınmış sabahın dinginliğinde oturmuş, çayını yudumluyordu. Saçları omuzlarında yer bulmuştu kendine.

“Günaydın Leman.” sesiyle sıyrıldı düşüncelerinden.

“Günaydın.”

“Bu sabah iyi gördüm seni.”

“İyiyim.”

“Sevindim tüm sıkıntıları dün gecede bıraktığın için.”

Gözlerine tuhaf bir ışık yerleşti kızın. Hiçbir şey söylemedi.

“Kahvaltıda ne yemek istersin? Birazdan hazırlarlar.”

“Ben… Hemen gitmem gerek ama seninle bir fincan çay içerim.”

……………..

Tuana duş alırken Selim’in dudaklarında bir melodi dolaşıyordu ıslık şekline bürünmüş. Nasıl dolaşmasındı ki. Muhteşem bir gece geçirmişti sevdiğinin kollarında. Aylar sonra ilk defa bu kadar yakın olmuşlardı birbirlerine. Deliksiz uyuyabilmişlerdi Leman’ın nöbeti bu gece izin vermişti sanki onlara. Aynadaki aksi hoşuna gitti traş losyonunu sürerken yanaklarına.

“Sevgilim ben iniyorum.”

“Tamam, aşkım ben de geliyorum birazdan.” diye seslendi Tuana ıslak bedenine bornozunu geçirirken.

………………….

“Hadi Mithat Bey yumurtanızı da bitirmeniz gerek.” dedi Yaren.

Gülümsedi Mithat.

“Tuana uyuyor mu?”

“Bilmiyorum Mithat Bey. Siz kahvaltınızı bitirince aşağıya ineriz birlikte.”

“Karnı ne kadar büyümüş canım kızım benim. Doğduğu günü hatırlıyorum da.”

Yaşlı adamın mantıklı konuşmaları “bu adamın neresi hasta?” diye düşünmesine sebep oldu Yaren’in.

………………

Selim’in ıslık sesini duyunca döndü Halide.

“Günaydın Selim Bey.”

“Günaydın Halide.”

“Ev halkı kalktı mı?”

“Leman Hanım taraçada. Behzat Bey de onunla bir fincan çay içti sonra ayrıldı.”

“Anladım… Leman Hanım nasıl bugün?”

“Sakin görünüyor. Behzat Bey ile de sohbet ettiler bir süre.”

“Bu iyi işte.” derken işaret ve başparmağını birbirine değdirerek şaklatıverdi.

Dışarı çıktığında Leman’ı kahvaltı ederken buldu.

“Günaydın Leman.”

“Selim günaydın.”

“ Kahvaltı ediyordum.”

“İyi birlikte edelim o zaman.”

“Ne isterdiniz Selim Bey?”

“Mantarlı krep bir de yeşil çay.”

“Hemen Selim Bey.” diyerek içeri girdi Halide.

………………

Mutluluktan uçan tek kişi Selim değildi şüphesiz ki. Tuana saç kurutma makinesini şöyle bir tuttu ensesine, çok kurutmak istemiyordu hava sıcak olduğu için. Dün sabahı düşündü. Elif’e anlattıklarını. Ne kadar da umutsuzdu. Artık iyiden iyiye ümidi kesmişti Selim ile gelecek hayallerinden. Hayat küçük mucizelerle doluydu işte. Saatler içinde her şey nasıl da değişmişti. Şimdi ise mutluluktan bulutların üzerinde uçuşuyordu. Karnının üzerinde gezdirdi elini.

“Baban bizi hala çok seviyor canım.” dedi.

Cinsiyetini öğrenmek istememişlerdi ikisi de. Sürpriz olacaktı. Yaradan ne verse kabulleriydi yeter ki eli ayağı düzgün olsundu.

“Şimdi… Önce dedene bakalım uyanmış mı?”diyerek kalktı yerinden.

………………..

Leman tuhaf bir ifadeyle inceliyordu Selim’in yüzünü. Aylardan beri ilk defa yüzü gülüyordu. Selim’in. Mutluluğu o kadında bulması iyice hırslandırıyordu Leman’ı. Daha fazla saklayamadı duygularını.

“Çok mutlu görünüyorsun.”

“Mutluyum çünkü.”

“Ben değilim ama. Bunu nasıl yapabildin Selim? Sen… Benimle evliyken bir başka kadınla nasıl birlikte olabildin?”

“Neler söylüyorsun Leman? Sen de biliyorsun ki biz kâğıt üzerinde evliyiz.”

“Ama evliyiz.”

“Bak Leman. Bu evlilik oyunu fazla uzadı. Ben biraz daha iyileşmeni bekledim bugüne kadar. Boşanmak istiyorum.”

“Ne?”

“Duydun işte. Lütfen işimi zorlaştırma.”

“Hayır olmaz. Boşanmam senden. Seni seviyorum.”

“Ben de seni seviyorum ama kardeş gibi. Anladın mı kardeş gibi.”

“Hayır… Hayır… Olamaz…”

“Ben Tuana’yı seviyorum.”

“Lütfen Leman sorun yaratma artık. Görmüyor musun senin iyileşmen için benim, Tuananın nasıl sabırlı davrandığını? Bir bebeğimiz olacak bizim. Bunu da mı görmüyorsun?”

Başını iki yana salladı “Hayır. Bebek falan yok. Kandırıyor o kadın seni. Yalancı o… İnanma… Aramızı bozmak için yapıyor.”

“Bu fikre alışsan iyi olacak Leman. Gerçek şu ki… Ben Tuana’yı çok seviyorum ve hayatımın sonuna kadar onunla olmak istiyorum. Bizim bir bebeğimiz olacak. Anladın mı?”

Hiçbir şey söylemedi Leman.

“Anladın mı Leman? Cevap ver.”

Evet, anlamında başını salladı kadın. “Hep o kadın yüzünden… İlk defa benimle böyle sert konuşuyor… Hep o güzel saçlı kadın yüzünden.” diye geçirdi aklından.

“İyi. Boşanma evraklarını hazırlatırım bugün.”

……………….

“Günaydın Yaren… Babacığım.” diyerek eğildi öptü adamı yanağından.

“Kimsin sen?”

“Tuana babacığım.”

“Hay Allah demin sizi soruyordu oysa.”

“Üzülme Yaren. Alıştım ben artık bu duruma.”

“Bir babanız olduğunu… Üstelik de hasta olduğunu… Bilmiyorduk Tuana Hanım.”

“Bilmem sırası gelmediğinden belki de.”

“Kahvaltımız bitti. Aşağı inecektik bizde.”

“Ben de ineceğim. Gel babacığım.” diyerek koluna girdi Mithat’ın.

“Tuana Hanım dün gece çok güzeldiniz ve Selim Beyle birbirinize çok yakışıyorsunuz. İnşallah her şey gönlünüzce olur.”

“Çok teşekkür ederim Yaren. İnşallah”

………………….

Halide krep ve yeşil çay servisini bitirmişti. Tuana saçlarını savurarak geçti yanlarından kolundaki babasıyla. Mis gibi şampuan kokusu yayıldı mekâna.

“Günaydın Mithat Bey.” dedi Selim ayağa kalkarak.

“Günaydın. Sen kimsin?”

“Selim babacığım. Dün akşam nişanlandık hani.”

“Evet. Hatırladım” diyerek oturdu adam. Leman’ın göz bebeklerine yerleşen ne idüğü bakışlarının altında Selim’in dudağına küçük bir öpücük kondurarak yerine oturdu Tuana.

“Dün akşam nişanlandık hani.” cümlesi jet hızıyla geçti Leman’ın zihninde. Damarlarında ateş topu dolandı kızgın bir kor gibi. Hiç kimsenin beklemediği bir anda yerinden kendisinden beklenilmeyen bir çeviklikle fırladı ve Tuana’nın omuzlarından tutarak sarsmaya başladı. Tuana da Selim de ne olduğunu anlamaya fırsat bulamadan çullandı kızın üzerine. Saçlarına yapıştı.

“Kahrolası saçların yüzünden. Güzel saçların aklını başından aldı Selim’in.”

“Selim… Yardım et.” diye tısladı Tuana can havliyle. Selim yerinden fırlamıştı çoktan.

“Kızım. Tuanam.”diyerek ağlamaya başladı Mithat. Korkmuştu çok.

“Yardım edin… Yardım edin.” diyerek ellerini dizlerine vurarak dört dönüyordu olduğu yerde.

Leman’ı tüm gücüyle çekiyordu Selim ama kadın devleşmiş gibiydi. Halide ve Yaren koşup gelmişti seslere.

“Gelin Mithat Bey.” diyerek adamı sakinleştirmeye çalışıyordu Yaren. Halide ise nutku tutulmuş bir şekilde mıhlanmıştı olduğu yere.

“Leman kendine gel. Leman.” diye kükredi Selim ve öyle hızlı asıldı ki Leman’a dengesini kaybedip beraberce yere düştüler. Sersemlemişti o da Leman’ın üzerine düşmesiyle.

“Kızım.” diye inledi Mithat.

Tuana doğrulmaya çalıştı.

“Baba iyiyim ben. Endişelenme.”derken karında öyle güçlü bir ağrı hissetti ki yeniden iki kat oldu. Karnını Leman’dan korumak için ellerini siper etmişti zaten karnına.

“Tuana Hanım.”diye seslendi Yaren korku dolu gözlerle.

“Bacaklarınızdan kan sızıyor.”diyerek Mithat’ın yanından aceleyle kızın yanına seğirtti.

Tuana doğrulmak istedi ama soluk alamıyordu kasıklarına yerleşen sancı yüzünden.

Konuşmaları duyuyordu Selim ama üzerinde öyle bir ağırlık hissediyordu ki… Sonunda Leman’ı yan tarafa iterek kalkmayı başardı.

“Aman Tanrım Tuana…”

“Selim… Çok sancım var.”

“Tamam… Halide çabuk arabanın anahtarlarını getir. Koş.” derken Tuana’yı kucakladı.

Leman dizlerinin üzerine çökmüş tırnaklarını kemiriyordu.

“Bebeğimiz… Selim bebeğimiz…”

Cümlesini tamamlayamadı Tuana. Arabaya doğru ilerliyordu Selim kucağındaki yüküyle. Döndü “Halide nerede kaldın?” diye kükredi Kızın içeri girmesiyle dışarı çıkması aynı anda olmuştu sanki.

“Geldim Selim Bey.”

“Çabuk arabanın kapısını aç. Arka kapıyı.”

Denileni yaptı kız.

“Tuana’nın yanına bin.”diyerek döndü Selim.

“Tek başına üstesinden gelemezsin Yaren. Behzat Bey’i ara. Gelsin hemen.”

“Siz burayı düşünmeyin. Hallederim ben.”

Selim kontağa taktı anahtarı. Elleri titriyordu. Döndü baygın haldeki kıza baktı ve gaza bastı.

“Allah’ım sen Tuana Hanım’a yardım et.” diye mırıldandı Yaren.
 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..