Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mayıs '13

 
Kategori
Eğitim
 

Sıra Yibo'ların kapatılmasına gelmiş

Sıra Yibo'ların kapatılmasına gelmiş
 

Kendinizi dağların arasında, uzak mı uzak on haneli bir köyde düşününüz. Topu topu üç çocuksunuz. Kışın kar yağıyor ve aylarca kalkmıyor. Vadideki yolu sel basıyor. Köyde araç yok, okulunuz yok, öğretmeniniz yok. Televizyon yok, gazete yok. Sizin kimseden, kimsenin sizden haberi yok. Yediğiniz ekmek, güttüğünüz koyun. Belki gündüz jandarmayı, gece teröristi görüyorsunuz, belki de hiç birisini görmüyorsunuz. Unutulmuşsunuz dağ başında. Görünmeyerek korunmak için saklanmışsınız.

Bu bir uydurma değil. Ta kendisi gerçeğin. Tunceli’nin gerçeği, Bingöl’ün gerçeği. Ne mi oldu oralarda?  Bir zamanlar köylerde insanlar yaşardı. Okullar yapılmıştı köylere ve öğretmenler verilmişti. Önce tehdit edilmiş öğretmenler, sonra okullar yakılmış, öğretmenler öldürülmüş. Hali vakti yerinde olanlar tası tarağı toplamış köyü terk etmişler. Sadece gideceği, tutanacağı dalı olmayanlar kalmış köylerde ölümü göze alarak, saklanarak. Yıllarca ilişki kopmuş, adı var kendi yok köyler, adı var kendi olmayan köy okulları...

Biz onlar ve onların çocuklarıyla nispeten terörün azalmasıyla 1999’larda karşılaşmışız. Onların çocuklarını Yibo’lara almışız. Neredeyse sakalı çıkacak çocukların. Yaşı ilköğretim çağını geçmiş. Ne yapacaksın? Senin yaşın tutmuyor, okula almayacağım mı diyeceksin kabahati olmayan çocuğa?

Yibo’lar hayat demek o çocuklar için. Gün yüzüne çıkmak, dünyaya açılmak demek. 1939’da kurulduğundan beri pek çok yoksul köy çocuğunu gün yüzüne çıkardı, insan etti, adam etti o kapatmaya çalıştığınız Yibo’lar.

Elbette Yibo’da öğrenci olmak, öğretmen olmak, idareci olmak zordur. Elbette orada sorunlar vardır. Neden bu sorunları asgariye nasıl indiririz diye düşünüp önlemler geliştirmiyoruz da kapatma yolunu tercih ediyoruz?

Oysa olayı sistem yaklaşımı içinde değerlendirmemiz gerekiyor. Türkiye öyle bir ülke ki neredeyse yok, yok. Dağların, taşların arasında minicik mezralar. Toplam on-onbeş nüfuslu minicik yerleşim yerleri. Seller, karlar gibi nedenlerle aylarca kapanan yollar. Okuma-yazma bilmeyen, yiyecek ekmek bulamayan köylülerimiz. Halen tehdit unsuru olmaya devam etmekte olan terör örgütü, yıllardır sağlayamadığımız güvenlik sorunu, ulaştıramadığımız hizmetler...

“Durmak yok yola devam” diyor ya başbakan.  Şimdi sıra Yatılı Bölge Okullarının kapatılmasına gelmiş. Alışılmış olduğu gibi kimimiz hükümet kararını destekliyoruz, kimimiz şiddetle reddediyoruz.  Ne soru soruyoruz, ne yanıt arıyoruz? Ne yol arıyoruz, ne yol buluyoruz, ne yoldan çekiliyoruz.

Sormamız gerekmiyor mu?

Kar, uzaklık gibi nedenlerle taşımalı eğitim yapamayacağınız, öğrenci azlığı nedeniyle okul açamayacağınız, öğretmen veremeyeceğiniz köy ve mezra çocuklarının eğitimini nasıl sağlayacaksınız?  Onları kaderleriyle başbaşa mı bırakacaksınız?

Kapatma gerekçeniz Doğu ve Güneydoğu'daki yatılı okullarda terör örgütünün örgütlenme ve propaganda faaliyetleri ise düz ovadaki Yibo’da bile güvenliği sağlıyamıyorsanız siz nasıl devletsiniz, ne diye başbakanlık, bakanlık yapıyorsunuz? Genelkurmay başkanını içeri atmaya yeten gücünüz terör örgütüne niçin yetmiyor?

Küçük yaştaki çocukların anne ve babalarıyla kalarak eğitim hayatlarını sürdürmesi konusunda samimi iseniz küçücük çocukların kaldığı cemaat yurtları ile ilgili niçin böyle bir tasarruf düşünmüyorsunuz?

Yoksa Yibo’ları asimilasyon merkezleri olarak gören terör örgütü ile bu okulların kapatılmasıyla ilgili gizli bir anlaşmanız mı var?

Yiboları kapatarak kaç kuşu birden vurmayı düşünüyorsunuz?

Trilyonlarca liralık Yibo binalarının akibeti ne olacak? Onların kimlere verilmesi planlanıyor?

...? 

 
Toplam blog
: 114
: 860
Kayıt tarihi
: 29.12.06
 
 

Osmaniye Düziçi doğumluyum. Sınıf öğretmenliği, ilköğretim müfettişliği, il milli eğitim müdürlüğ..