Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Aralık '07

 
Kategori
Anılar
 

Sırça köşk de mutsuz bir sultan

Dün akşam farklı bir atmosferdeydim. Bu yere ikinci gidişim. Dömi sek klasik bir ev, etraf ışıl ışıl Çekoslovakya kristalleriyle donatılmış, konsolların üzeri gümüş çerçeveler içinde en sevdiklerinin resimleriyle bezetilmiş, Buram buram eski kokan antika eşyalarla dolu saray yavrusunu andıran küçük bir ev.

Ve bu küçük saray yavrusunu andıran evin içinde, zamanında İstanbul hukuku bitirmiş, seksen yaşında, dimağ yerinde, kaşı gözü hala hokka gibi sevimli ama bir o kadarda mutsuz bir sultan yaşamakta.

Mutsuz diyorum çünkü o nun bu yaşında sahip olduklarına ve içinde yaşadığı konfora rağmen hiçbir şey umurunda değil. Sahip olduğu maddi ve manevi değerlerin hiç biri mutlu etmiyor onu.

Diğer sefalet içerisinde yaşamlarını sürdüren yaşlılarımızı düşününce, ben bile ‘’ Allahım bana da böyle bir rahatlık ve konfor içinde yaşlılık nasip et’’ diyorum.

Ama bizim sultan ‘’ Etme öyle dua, özenilecek bir durumum yok benim’’ deyip isyan ediyor.

Yardımcısı yanında, maddi ve manevi destek fazlasıyla çocuklarından sürekli gelmekte, zorda olan diğer yaşlılarımızı düşününce bir eli yağda bir eli balda bizim sultanın. Ama gelin görün ki mutsuz, karamsar üstelik ‘’Allahım canımı al’’ diye her gün dua edecek kadar.

Tek başına yaşamanın verdiği sıkıntı, korku, sarmış tüm benliğini. İlgi istiyor, alaka istiyor, üstelik de aşırısından. Ve bu fazlaca olan beklentilerini bulamadığı için de kendi kendini mutsuzluğa ve karamsarlığa sokuyor.Hem kendine zehir ediyor hayatını hem de etrafındakilere.

Nasıl hasret yanına her gün güler bir yüzün gelip de onunla sohbet etmesine.

Beni görünce nasıl seviniyor.’’ Demek beni çok sevdin ki, ikinci kez ziyaretime geldin’’ diyor.

Sevmem mi? Teyzecim diyorum. Sevdim tabi. Sizin gibi bir İstanbul hanımefendisini ziyaret etmek beni hem onure ediyor hem de mutlu diyorum.

Bu cevabıma çocuklar gibi seviniyor.

Yalnızım diyor, çok yalnızım.

Rahmetli öleli otuz sene oldu, çocuklarda yanımdan ayrılalı çok uzun seneler oldu, artık benim kimsem yok, ne olur daha sık ziyaretime gel diye adeta isyankârlıkla karışık yalvarıyor.

Aslında çocuklarının eli sürekli onun üzerinde, evinin düzeniyle, ilaç saatleriyle çok dikkatli şekilde ilgilenilmekte ama bizim sultan için bunların hiçbir önemi yok. O sürekli yanında olmalarını ve onunla birlikte yaşamalarını istemekte. Yanlarına almadıkları için de oğullarına ama daha çok da gelinlerine kırılmakta.

Anlatıyor da anlatıyor. O anlatıyor ben dinliyorum.

İsyanlarını, kırgınlıklarını, hatalarını, gençliğini, aşklarını, onu çok üzen eşinin çapkınlıklarını.

‘’Genç gitti rahmetli, beni çok erken yaşta yalnız bıraktı ‘’ diyor.

‘’Neden kaybettiniz ‘’ diyorum

‘’Çapkınlıktan’’ diye sert bir cevap veriyor.

‘’O yüzden hala kırgınım ona. Ne mezarına gidip ziyaret etmek geçiyor içimden, ne de dualarımda ona yer veriyorum’’ diyor ve devam ediyor.

Dualarımda herkesi sayıyorum sayıyorum O na sıra geldiğinde ‘’Çekil git dua yok sana diyorum’’ diye arada bir de espri patlatıyor.

Ben gülümsüyorum. Ama o çok ciddi bunları bile söylerken. Hala öfkeli olduğunu, hala kırgın olduğunu her kelimesinden anlayabiliyorum.

Sonra sıra çocuklarına geliyor. Bunca fedakârlıklarına rağmen, çocuklarını ilgisizlikle, vefasızlıkla ve hayırsızlıkla suçluyor ağır bir dille.

‘’Söyleme öyle teyzecim bak ne güzel ilgileniyorlar, şükret haline’’ demeye kalkışıyorum

‘’Bana savunma onları’’ diye sert çıkışıyor

Susuyorum…

Onlardan beklentilerini sıraladığında, ne kadar büyük beklentiler içerisinde olduğunu fark ediyorum. Her biri ayrı ev yuva olmuş çocuklarının, bu beklentilerini yerine getirmesi olanaksız ki zaten çocukları yapacaklarının en iyisini yapmaya çalışmaktalar.

Olmayacak beklentiler içerisinde olmak değil midir zaten insanı mutsuzluğa ve karamsarlığa sokan.

Saatime baktığımda epey zaman olmuştu. Biraz teselli, biraz haklısınız lar ile bizim sultanın sohbetini, iznini alarak nihayetlendiriyorum.

‘’Yine gel, seni çok sevdim’’ diyor

‘’Gelirim’’ diyorum

Ayrılırken de empati yapıyorum

Eğer, Allah uzun ömür verirse, seksen yaşında ben nasıl olacağım acaba?

Acaba ben de kızımdan böyle beklentiler içerisinde olacak mıyım? diye karmakarışık duygulara kapılıyorum.



DİPNOT: Bizim sultan bana birazcık huysuz geldi:)

 
Toplam blog
: 529
: 3765
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

İstanbul'da doğmuşum... Dünyalar tatlısı bir kızım var... Herkesi kolay kolay sevemem... ..