Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '11

 
Kategori
Siyaset
 

Sırrı Süreyya Önder, Yüreğimize Aydınlığın Ateşini Gönderiyor

Sırrı Süreyya Önder, Yüreğimize Aydınlığın Ateşini Gönderiyor
 

Gece geç saatlerde başımı yastığa koymuştum ve sabahın o erken saatinde gözlerimi açtığımda, farkına vardım ki Antalya’ya yaz, henüz daha yeni gelmiş. Gözlerimi usul usul kamaştıran güneş, salonun penceresinden bütün bir yakıcılığını göstermişti. Güzel bir hava, tiril tiril bir gökyüzü ve o gökyüzünün masmavi ve pürüzsüz hali yazın Antalya’ya bütünüyle hakim olduğunu gösteriyordu.

Gece bir hayli geç uyumuştum. Bir süredir televizyona sardım… Hangi kanal da seçime ilişkin tartışma programı var, ben o kanaldayım. Lakin doyurucu bir program bulmak hemen hemen imkânsız… Laf karmaşasının egemen olduğu tartışma programlarında, memleketin aslan vatanperverleri mi dersiniz, iktidar partisine yaltaklananlar mı dersiniz, her kanal da boy boy portreleri… Düzene egemen dilin topluma taşıyıcı misyonu olma işlevini üstlenmiş her biri… Her şeyin bol miktarda konuşulduğuna tanık olsak da ve içerisinde düzey namına fazlaca bir şey söz konusu olmasa da, en nihayetinde o her şeyin konuşulduğu renkli camlarda, aslan delikanlıların eksik bıraktığı tek bir şey var ki sanırım şu dönemlerde herkeslere fazlasıyla lazım gelen biricik kelime “Barış”. Memleketin aslan delikanlıları ve memleketin bol miktarda koyu kıvamda sevicileri, nedendir bilinmez demeyeceğim, aslında biliniyor, bir türlü barışın diline geçme erdemine ulaşamadılar. Evet “Barışın dili”. Bence bu zamanda en fazla ihtiyaç duyduğumuz ve seçim sonrasında en fazla özlemini güdeceğimiz kelime olacak “Barış”.

Ekranla arası olmayan ben, seçim arifesinde ekran müptelası oldum ve bu müptela halimle zihnime kazınan onca savaş çığırtkanlığının dilinin dışında naif hallerle bütünleşmiş, bütün inceliği ve sevimliliği ile bir tek ama bir tek Sırrı Süreyya Önder ilgime mazhar olmuş ve olmakta. Sade ve ince bir dil, halkın içinden, yere bağdaş kurup, en içten şiirleri dillendiren Sırrı Süreyya, adım adım toplumun bütün bir sevgisini üzerinde topluyor. Ve bu toplum kendisine dürüst olanı da sahipleniyor. Öyle söylüyor İstanbul’da ikâmet eden arkadaşlarım. “Oyumuz elbette Sırrı’ya” diyorlar. Zira bu toplum naif bir kimlik olan Sırrı Süreyya’nın kullandığı “Barışın diline” o denli çok ihtiyaç duyuyor ki… Zira bizler bıktık artık bu topluma yalanın meşru olduğunu salgılamaya çalışan egemenlerin zırvalarından. Gravatlı, takım elbiseli, jöleli beyefendilerin, şık ve bakımlı hanımefendilerin çıldırasıya gırtlak burkmalarından… Biz artık kırışmış pantolonu, ütüsüz tişörtü ve spor ayakkabılarıyla kaldırımda keyfince yürüyenlere gönlümüzü açsak hani hiç fena olmayacak. Ve işte tam da böyle söylemeye çalışıyor Sırrı Süreyya, “Tarlabaşı’ndan çıktık yola, hepi topu bir basın açıklaması yapacağız ve etrafımızda yüz kişi olsa yeter derken, ben diyeyim on, siz deyin yirmi bin kişi toplandı arkamızdan ve yönümüzü çevirdik Aksaray’a”. Yani her şey kendiliğinden gelişiyordu. Ve belki de uzun yıllardan beri ilk defa böyle bir şey yaşanıyordu. İlk defa halk kendisinden olanların arkasına düşmüştü. Bu durumun farkına varan düzenin egemen güçleri her türlü baskılamayı meşru görürcesine, o kitle dahil her yerde Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloğu’nun adaylarına göz açtırmaz tavırlara büründü. “Ne zaman bir seçim bürosu açılışı yapsak, devrisi gün, o seçim bürosunun açılışına katılan üç beş kişi gözaltına alınıyor” diye ifade ediyor Sırrı Süreyya Önder. Ve pek tabii ki nedenini bilmesine rağmen sorguluyor bu durumu. Hem meşru siyaset yapın diyorlar, hem de meşru siyasetin içerisinde var olma çabasına girişenleri alabildiğine baskı ve sindirmelerle yıldırmaya çalışıyorlar. Öyle ya, nasıl gelecek bu topraklara barış? Her türlü demokratik hak talep ve mücadelesinin önüne, her türlü antidemokratik uygulama konursa barışın dili bu topraklara nasıl egemen olacak?

Bir süreden beri izliyorum Sırrı Süreyya Önder’i… Ve en son dün akşam izledim. Geçtiğimiz hafta Siyaset Meydanına çıkmıştı Sırrı Süreyya. Halkın Meclisinin karşısında kendisine sorulan soruları yanıtlama çabasına girişmişti o naif ve sevimli haliyle. Ne kadar sıkıştırmaya çalıştılarsa da Sırrı Süreyya’yı, Sırrı Süreyya kendisine sorulan her soruyu olabildiğince aydınlatıcı bir şekilde açıklamaya çalıştı. Kullandığı dili ve argümanları, inceliği ve nezaketiyle bir defa diğer siyasetçilerden fersah fersah farklı olduğunu ortaya koydu Sırrı Süreyya. Şu seçim arifesinde yüreğimize aydınlığın ateşini gönderdi.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..