Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

25 Mayıs '11

 
Kategori
Siyaset
 

Hırs, AKP'yi ve Başbakanı Bitirecek Gibi Görünüyor

Hırs, AKP'yi ve Başbakanı Bitirecek Gibi Görünüyor
 

“Hırs” her türden değeri ayaklar altına alan iğreti bir duygudur diye düşünmüşümdür her zaman. Ama en nihayetinde insana özgü, insana has bir duygudur da “Hırs”. Ve “Hırs” dediğimiz duygu, insan ruhuna egemen olmaya başladığı andan itibaren, ilkeler, prensipler ve her türden doğruya ilişkin davranış kalıpları anlamını yitirir bir hale dönüşüyor. Nitekim seçim kampanyası sürecinden beridir ki iktidar olma hevesine kendisini fazlasıyla kaptırmış olan AKP ve onun başındaki figürü Başbakan Erdoğan, adeta şirazesinden çıkmış bir dili bütün bir toplum kesimlerine dayatır hale geldi. Aslında bu durum seçime ilişkin kampanya sürecinde ortaya çıkmış bir durum değildi. Evveliyatı 12 Eylül referandumu sonrasına dayanmakta. Bütün bir muhalefet cenahını kıskaca alarak, muhalefet partilerinin siyaset yapma alanlarını daraltma gayretine girişmişti Başbakan. Hedefi ise ilk önceleri oy tabanını genişletmek ve 12 Haziran seçimleri sonrasında mecliste sandalye sayısını çoğaltarak anayasayı değiştirme hususunda elini güçlendirmekti. Dikkat ederseniz kampanya öncesinde iktidar destekçisi basın kalemşörleri ağız birliği etmişçesine AKP’nin % 50’nin üzerinde bir oy oranıyla iktidar olacağını iddia ediyorlardı. Aslına bakılırsa kamuoyu yoklamaları da bu yönde bir takım tahminleri önümüze fazlasıyla koymuştu, ama böyle bir şeyin olma olasılığını bir nebze de olsa zayıf bir ihtimal olarak nitelendiriyordum. Kaldı ki, ortada 2007 seçimleri öncesindeki politik ortamın olmadığını da düşünürsek, AKP’nin bu seçimlerde tahmin ettiği oyu alabilme ihtimalinin zayıf olduğu aslında reel bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. İşte tam da bu noktada Başbakanın tümüyle ayrıştırıcı bir dili benimseyerek, toplumu kamplara bölen bir dili kullanma tercihini ancak hırsına yenik düşen bir insanın davranış biçimi olarak nitelendiriyorum. Zira, daha şunun şurasında birkaç yıl öncesinden açılım adı altında Kürt Sorunu ve diğer sorunları diline dolayan Başbakan, seçim sathı sürecine girilmesiyle birlikte, “Kürt Sorunu” söylemini terk edip “Kürt kardeşlerimin sorunu vardır” söylemine dönmüş olması tümüyle MHP tabanını dağıtmaya yönelik bir tutum ki böyle bir tercihin kolay kolay geriye dönülemez sonuçlarının da olabileceğini düşünmesi gerekiyordu. Anlıyoruz ki Başbakan bu süreçte tümüyle hırsına yenilmiş ve iktidar hırsı nedeniyle önüne geleni yakıp yıkacak gibi bir izlenim veriyor.

Başbakanın tümüyle milliyetçi bir dile evirilmesi sonrasında MHP’ye yönelik kaset operasyonun birbiriyle örtüşüyor olması ister istemez bu komplo da hedefin direkt olarak AKP’yi işaret etmesi hiç de tuhaf bir durum değil. Anlaşılan o ki kamuoyu bu hususta terse yatmadı. O halde şunu söylemek mümkündür, “AKP kampanya stratejilerini yanlış zeminler üzerinden yürüterek, seçim de beklediği oy oranının hayli altında bir oy oranına gerileyecektir”. AKP’nin, milliyetçi bir dili benimsemesi doğu ve güneydoğu da ciddi bir oy kaybına neden oluyor. MHP’ye yönelik kaset komplolarının ters teptiği de aşikâr. Bu strateji bir tarafta AKP’nin Kürt tabanını, bağımsız adaylara doğru iterken, MHP’ye ilişkin kaset komploları da MHP saflarını ister istemez sıklaştırıyor ve MHP’lilerin her zamankinden daha fazla birbirlerine bağlandıklarını gözlemliyoruz. Buna karşın CHP’de dişe dokunur nitelikte projelerle sahne alınca, AKP hiç de beklemediği bir seçim sonucu ile karşı karşıya kalabilir.

Geçtiğimiz günlerde internet sitelerine düşen bir haber aslında pek de yabana atılacak türden bir haber niteliğinde değildi. Bir Rus haber ajansının yaptırmış olduğu ankete göre CHP % 34’lük bir oy oranıyla birinci parti, AKP % 32’lik bir oy oranıyla ikinci parti çıkıyordu. Her ne kadar ilgili ajans bu haberi yalanlamış olsa da, gerçek olma ihtimali bir hayli fazla. Nitekim ülkenin genel oy dağılımına baktığımızda bu durumun ortaya çıkması hiç de anormal değil. Çünkü daha önceki seçimlerde sandık başına gitmeyen hatırı sayılır bir seçmen kitlesinin olduğunu düşünürsek ve AKP’nin bütün seçmenlerini firesiz bir şekilde sandığa taşıdığını, sandığa gitmeyenlerin ekseriyetinin ilk tercihinin CHP olacağını ve CHP’nin seçmenlerini sandığa çekmekte sıkıntıları olduğunu göz önünde bulundurursak, bahsi geçen anket sonucunun hiç de tuhaf olmadığını söyleyebiliriz.

Yerel anket şirketlerinin yayınladıkları anket sonuçlarının sipariş usulü olduğunu artık bilmeyen kalmadı. Sadece geçtiğimiz günlerde Adil Gür’ün yapmış olduğu anket çalışmasında, dil ucuyla CHP’nin beklenenin ötesinde bir sürprizi olacağını ifade etmesi aslında ne demek istediğimize yönelik yalın bir yanıt niteliği de taşıyor. Zira AKP üst yönetiminin ısrarla sert bir dil kullanmayı benimsemiş olması ve gerilimi tırmandıran ifadeler kullanmasının altında da yatanın bir anlamda kendi eline gelen reel seçim anketlerinin menfi sonuçları olma ihtimali bir hayli yüksek.

Yukarıdaki verilerin ışığından hareketle, AKP’nin somut olarak üç ilde ciddi bir ezici üstünlüğü olduğunu görüyoruz. Erzurum, Kayseri ve Konya… Mersin, Antalya, Muğla, İzmir, Aydın, Çanakkale ve Trakya illerinde CHP’nin birinci parti olduğu ve hatta ve hatta CHP’nin İstanbul’da dahi birinci parti konumunda olduğu dillendiriliyor. Bu kentlere ilaveten Trabzon, Eskişehir, Denizli, Kocaeli, Tunceli gibi kentlerden de CHP’nin birinci parti olduğunu düşünürsek AKP’nin işinin hiç de kolay olmadığını söyleyebiliriz. Doğu ve Güneydoğu’da bağımsız adayların gücü ortadayken geriye kalan kentlerle AKP nasıl % 40’ın üzerinde bir oy toplayacak, pek tabii ki bu durum ciddi bir merak konusu haline dönüştü.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara