Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Aralık '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sırtımda hala yoğurt var mı?

Sırtımda hala yoğurt var mı?
 

Sahile, belediye otobüs kaldırıyor. Pazar günü cümbür cemaat denize gidiyoruz. Annem, babam kardeşlerim. Sabahleyin erkenden soluğu Cumhuriyet meydanında alıyoruz. Sazdan bir sepetimiz var, içindekiler gözükmesin diye; sepetin ağız kısmını sofra bezi ile örtüyoruz. Küçük tüpü ben taşıyorum. Çorludan, sahil yarım saat...

Belediye otobüsü dolmadan kalkmıyor. Aytepe’ye, olmadı Çorlu plajına gidiyoruz. Mayomuz yok, benim yaşımda olan kimsenin mayosu yok. Beyaz donlarla giriyoruz denize. Pazar günleri, denize gidenler kalabalık olduğu için otobüsün hareket etmesi uzun sürmüyor. Ayakta da bir sürü yolcu oluyor. Çorlu’yu Tekirdağ’a bağlayan sahil yolu şimdiki gibi bozuk! İçimiz dışımıza çıkıyor.

Uzaktan tepelerin ardından denizi gördüğümüz zaman seviniyoruz. Yazlıklarda inenlerde var otobüsten, onlar bize küçümseyerek bakıyor, Aytepeye halk plajına gittiğimizi biliyorlar. Biz de onlara dilimizi çıkarıyoruz. Bazen de popomuzu gösteriyoruz. Küçük tüp koşarken bacaklarıma çarpıyor, dizlerim acıyor ama umurumda bile değil. Denize ilk önce benim girmem lazım. Bizimkiler gelene kadar, kısa pantolonumu ve tişörtümü çıkartıyorum...

Plaj çok kalabalık! Yüzme bilmiyorum fakat çok iyi yüzme biliyor numarası yapıyorum. Ayaklarım dibe değiyorken kulaç atıyorum. Kafamı sağa sola çevirmekten de geri kalmıyorum. Sahilde karpuzcular var. Pazarlık edilecek, karpuz ondan sonra alınacak. “Turistik yer diye pahalı satıyormuş kerhaneciler”. Babam öyle söylüyor. Aytepe’nin neresi turistikse?

Oldum olası karpuza verilen paraya acırız biz. Eskiden köyde bostanımız vardı. Mevsiminde motor arabası ile getirirdik, yatakların altını karpuz doldururduk.

Zamanın nasıl geçtiğini anlamayız. Son otobüsle tekrar Çorluya döneriz. Dönüşlerde gelirken yaşanan coşku yoktur. Genelde otobüstekilerin hepsi uyur. Eve gittiğimiz zaman anlarız ıstakoz gibi olduğumuzu. Babam hazırlıklıdır, bakkaldan aldığı yoğurdu hazırlamıştır. Sıra ile banyo yapılır. Banyoya ilk giren olmak her zaman hayırlıdır. Annemin ilk yıkanana uyguladığı şiddet, diğerlerine göre daha az olur. Yine de; banyodan kerpetenli sabunla kafaya vurulmadan ve kazanda ısıtılan sıcak su ile haşlanmadan çıkmak mümkün değildir.

Denizde gelinen Pazar geceleri yataklarda yatılmaz. Etrafa yoğurt bulaşmasın diye, yere serilen bezlerde yüzün koyun yatılır…

Yirmi beş yıl sonra; günlerden yine Pazar! Çek yatın üzerinde uyuya kalmışım. “Uyuyanın üzerine kar yağarmış” üşüyüp kollarımı vücudumun altına almışım. Kollarım o zaman ki uyuşmuş...

Bir taraftan kendime gelmeye çalışıyor. Diğer taraftan sırtımda hala yoğurt var mı diye kontrol ediyorum...

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..