Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

aygoz Özlem Eryoldaş

http://blog.milliyet.com.tr/aygoz1

03 Ağustos '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Sis'li hayatlar..

Sis'li hayatlar..
 

Sisli hayatlara yolculuk yapıyorum. Karşıma kırık kalpler,unutulmuş yumuşak dokunuşlar,maskeli asık yüzler çıkıyor.

Kadın çocukluğunda beri "aman kızım erkek aldatır,elinin kiridir""sakın sen öyle heyecan meyecan yaşayayım deme ayıptır,günahtır" öğütleriyle büyümüştü.

Bardağı taşıran son damla neydi bilemiyordu. Yıllardır aynı yastığa baş koyduğu erkeğin bir an bile yanından ayrılabileceğini düşünmek gelmiyordu belleğine. Nefrsi bile güç veriyordu. Çocukların büyümesi sırasında yaşanan tartışmaları "anne baba" olma psikolojisinden kaynaklandığını düşünmüştü. Adamın yeni işi,yeni şehir ve yeni iş arkadaşları da sorun yaratıyor du belki de.

İşyerinde ki bayan'ın her gün çok şık kıyafetlerle işe geldiğini anlatıyordu adam. "Işık saçıyor şirkete girdiğinde" diyordu. Sabahları kuaföre uğramadan gelmeyen,saçının şeklini her gün değiştiren bu bayan iş arkadaşı evlerindeki tek önemli konu olmuştu. Kadın bunları duydukça aynanın karşısına geçip; yıllardır uzman eli değmemiş saçlarına bakıyordu.

İlerleyen yaşına rağmen iş arkadaşı bayan'ın vücudu bir genç kız diriliğindeydi. Kadın aynaya bakıyordu. Kilo vermesinin, göz çevresindeki kırışıklıkların giderilmesinin zaman ve para demek olduğunu biliyordu !

Sabah adam gitikten sonra kadın; eski kotunu giymeye çalıştı. Üzerine de adamın gömleğini geçiriverdi. bol gelmesi hoşuna gitmişti. Zayıflamadığını biliyordu ama. Saçını topladı. Toka sert saçlarına zorlukla geçmişti.

O akşam adam eve geldiğinde bir başka telaşlıydı. Kadın mutfaktan çıktı. Önünde önlüğü,toplamaya çalıştığı yağ sinmiş saçları ve soluk yüzüyle gülümsedi. Adam "duş alıp hemen çıkacağım" "nereye" diye çekinerek sordu kadın." İş arkadaşımın doğum günü partisi var evinde" cevabını aldı. Bende geleyim demek aklına bile gelmedi. Alacağı cevabı biliyordu. " Senin ne işin var,iş arkadaşlarım" !
Adam şık kıyafetiyle evden çıktı. Kadın mutfağa yöneldi. Kızartmayı bitirdi. Canı yalnız yemek istemiyordu. Banyoya geçti. Duş aldı. Yine aynı şekilde eski kotunu,ve adamın gömleğini giydi.

Gece yarısına doğru yatağına uzandı. Merak ediyordu ama aramaktan çekiniyordu. Uyuyakaldı. Kapının açılmasıyla gözlerini açtı. Adamın içeri geleceğini bekledi ama gelmedi. Yerinden kalkmak istedi ama bir güç sanki onu engelledi.
Sabah kahvaltıyı hazırlamak için mutfağa geçerken,göz ucuyla salona baktı. Sakalları uzamış,yüzü şişmiş,kıyafetleri yerde kıvrılarak yatan adamı gördü. Oda'ya sinen alkolü içine çekti.Bu adam hep böylemiydi ! Sessizce görevinin başına yani mutfağa geçti. Adam hiç bir şey söylemeden çayını içti ve çıktı. Kapı kapanırken kadın öylece bekledi bir cümle !

Öğlene doğru yine aynı kıyafetiyle ödemeleri yapmak için dışarı çıktı. Koca caddede bir nokta gibi ilerliyordu. Alışverişi yaptı,işlemlerini bitirdi. Eve dönüş yolunda telefonu çaldı. "iyi günler ben eşinizin avukatıyım.Pazartesi günü ..bey boşanma davası açmak için talimat verdi. Sizi ofisime bekliyorum" . Cevap vermeye çalıştı. Başaramadı. Üzerinde çamaşır suyu damlamış pantalonu ve adamın bol gömleği ve sert saçlarıyla kalakaldı.

Aradan üç ay geçmişti. Dava bitmiş,çocukların velayeti babaya verilmişti. Çünkü kadının geliri yoktu. Nafaka bağlanmıştı.Evi de yoktu. Ve adam bunu düşünerek evi kadına bırakmıştı. Sadece özel eşyalarını alarak gitmişti !

Evden çıkarken bu kez kendi gömleğini giydi. Verdiği kilo dikkatini çekmişti. Kotunu giydi. Kocaman cadde de bir nokta gibiydi sanki..

Köşedeki kuaför koltuğun da koltuğunda otururken ne istediğini bilemiyordu. Adamın dediklerine katıldığını söyleyebildi sadece.
Yıllar sonra ilk kez saçının rengini ve şeklini değiştirdi. Aklına annesinin "ah oğlum bu kızın kuaför masraflarına yetişemezsin sen kuş gibi maaşınla" sözleri geldi. Üniversiteden birincilikle mezun olduğu gün gelen iş tekliflerini eşinin bir çırpıda "senin çalışmanı istemiyorum,evinin kadını olacaksın" diyerek geri çevirttiğini düşündü.

Şehirden şehire göç ederken; "bu kez her şey farklı olacak merak etme " diyen güven dolu sözler geldi kulağına.
Çocuklarına bakabilmek için evden dışarı çıkmadığı, hatta tatillere bile çocuklar için en uygun yere gitmeli diyerek istediği yerleri hep karaladığı geldi aklına.

Yere düşen saçlarının yıllardır nasıl da bakımsız kaldığını hayretle fark etti. Kuaförden çıkıp butiğe gittiğinde aslında vücudunun hiç de öyle korkutucu olmadığını gördü. Tezgahtar kızın her verdiği kıyafet uyuyordu bedenine. Evet kilo vermişti ama öyle abartılı da değildi.
Köşede ki pastahanede muhallebisini yerken, ilk evlenmeye karar verdikleri gün geldi aklına. "Sen ne istersen o olacak aşkım,seni en güzel şekilde yaşatacağım" diyordu genç adam. "dilediğin gibi gez, giyin"

Evlendikten sonra" bu etek evli barklı bir kadına yakışır mı hiç" "bu saç modelinin kendine yakıştırıyormusun" "hep senin istediğin yere gidemeyiz,işlerim var" "çocukları büyüt sen" "ne temizlikçisi,evinin işini kendin yap" "nee çalışmakmı,aldığım para yetmiyor mu ? ne kadar doyumsuzsun" "günden güne yaşlanıyormusun sen"!

Cümleler aklında dolanıyordu. O cümleler ki hep vardılar; ama sanki yılların içine sıkışmışlardı.

Koca cadde de yürürken; kendini de kocaman hissetti bir an ' da. Mini siyah eteği,ipek gömleği,yeni saçlarıyla.
İş görüşmesine geç kalmamak için acele ediyordu. Yeni bir hayata doğru ışıldayan gözleriyle bakıyordu.

Hiç de yaşlı değilim, bu model bana yakıştı, bu kıyafet çok hoş oldu diyerek iş görüşmesi yapacağı binadan içeri süzüldü.

 
Toplam blog
: 185
: 1494
Kayıt tarihi
: 10.03.07
 
 

Yazabilmenin özgürlüğüyle... İstanbul'un bir bahar sabahında dünyaya gelmişim. Keşfetmek, anlayabilm..