- Kategori
- İlişkiler
Sitem

Ömrümü kendisini aramakla heder ettiğim Tanrım, neredesin? Hangi sebeb-i hikmete banidir Senin bana karşı olan bu ilgisizliğin? Ben Seni arayan bir deli divane, ben çaresiz, ben umudu kaybetmenin eşiğinde... Sen ilgisiz, vurdum duymaz... Ben, dermansız dertten müzdarip bir zavallı mıyım? Benim yandığım bana yanmaz mı?
Yoksa ‘bahr-i efkâra’ dalıp Seni aramak, hiçliğin içinde boğulmak mı? Yahut bu çırpınışın sonu, ‘nükte-i çün ü çiradan el mi çekmek’? Uçsuz bucaksız bir okyanusun ortasında rotasını kaybetmiş, pusulası olmayan bir sandal gibi sürükleniyorum bir meçhule. Direnemiyorum dalgalara, yaramıyorum dalgaları. Bazen hiç farkına varmadan, bazen alabora korkusu ile sürüklüyorlar beni. Sürükleniyorum...
Nereye? Neden? Niçin?
Kim attı beni bu sınırsız ummanın ortasına? Ne işim var benim bu sandalda? Niçin ben? Diğerleri nerede?
Ve ben Seni arıyorum, Seni çağırıyorum, cevap istiyorum, dosta muhtacım, Sana muhtacım...
Sen hala ilgisiz hala vurdumduymaz.
*
Gönlümü bağladığım. Aklım erdikçe, dilim döndükçe yalvarıp yakardığım. Dost yüzüne kanıp ardına düştüğüm, taleplerde bulunduğum...
Haykırışlarım savruldu gitti boşluğa. İtaatim hiçliğe sürdü beni. Karşılık görmedi teslimiyetim.
Hep ardındaydım. Hep bendeydin. Kabul görmedi deli gönül, yüksek gönlünde. Karşılık bulmadı masum dileklerim zengin varlığında.
Neye yarar ki ah vah!
Bilirim yanlışım nerde?
Kendimi unuttum senin hayalinde. Meğer değişmez kanunmuş benim kaderimde: Neysem o olacağım(!)
Oysa ben, ne idiğimi bile aşikar edemedim dolanırken senin gölgenin ardında.
Ve anladım nihayet. Bir boşluğun ardı sıra tökezlerken bana neyi kavratmak istediğini:
Umut etmemeyi ve kaybetmeyi!
S.D.