- Kategori
- Anılar
Siyah gül
O gittiğinden beri hiçbirşey eskisi gibi olmadı... Bin dokuz yüz doksan üç senesinin Ağustos ayıydı. Güzelin her türlüsüne aşık o koca delikanlı yenik düşmüştü ölüme. Ölüm onu Akdeniz' in o zamanlar pek de adı bilinmeyen küçük bir sahil kasabasında yakalamıştı.Aniden yığılıvermişti kumların üzerine; hem de en sevdiği yerde...
Dedemdi benim. Adımın fikir babası, köylünün, çiftçinin 'Ziraatçi Abisi' , yüreği her daim delikanlı çarpan...
Ben onun ilk torunuydum;beni ayrı severdi.akşamları yirmi haberlerinden önce fasıl dinlerdi demlenerek .
Aslında ona 'dede' demek biraz haksızlık olurdu.Zorlukla ve hep mücadeleyle geçen otuz küsur yıllık memuriyet hayatı boyunca ödünsüz, ilkeli ve doğru bildiğini hep savunan kişiliğiyle koskaca bir altmışyedi sene bıraktı ardında... Antep köylüsüne zeytin aşılamayı ilk o öğretti.Nice insana yeni ekmek kapıları açıldı onun sayesinde.Ağaçları , çiçekleri çok severdi. Bataklık denilen yerleri gül bahçesine çevirdi, olmaz denileni oldurdu.
Emekle ve sevgiyle...
Nihayet , emeklilik yıllarında benim o çok sevdiğim ve çocukluğumun geçtiği evin önünde kendine ait bir dünya yarattı.Özenle yetiştirdiği, herbirine çocuklarının, torunlarının ismini verdiği çeşit çeşit güllerden oluşan bir gül bahçesiydi bu dünya... Sabahları erken saatte bahçeye iner ;hem güllerini sular hem de sabah kahvesini içerdi.
Dedim ya güllerin herbirinin bir ismi vardi.İçlerinde bir siyah gül vardı;bence o da kendisiydi...
Ev bugün hala aynı yerde ama ne yazık ki bahçenin eski hali yok artık.Herşeyin hızla tükendiği ve tüketildiği bu çağda bahçe de bizim çocukluğumuz gibi gerilerde kaldı...
Fotoğraf çekerdi, kara kalem resim çizerdi ve şiir yazardı.Ömrünün son yıllarında şiir yazmak onun en büyük tutkusu haline gelmişti. Yazdığı şiirleri bize okumaktan büyük keyif alırdı.Bazen de yanaklarından yaşlar süzülürdü o koca adamın.İçinde kanayan bir sızı vardı çocukluğundan kalan. 'Anadan öksüz, babadan yetimim 'derdi.Buydu belki onun saklı yarası .Ama yine de hayatı boyunca güzeli aramaktan hiç vazgeçmedi. Onun hayattaki duruşu, nice insanın hayatına kattığı güzellikler'yaşamak'denilen şeyin nefes almaktan ibaret olmadığını anlatıyordu bize.
Kızımı görmeni ne çok isterdim dede.Ne çok severdin kimbilir ? Ne zaman bir gül bahçesi görsem seni hatırlıyorum .Sanki hep bizimlesin ve görüyorsun bizleri.Kızıma seni anlatıyorum dede.
'Havada yağmur kokusu,
İçimde seni kaybetmek korkusu
Dudaklarımda bir mısra
Ben yarime gül demem ,
gülün ömrü az olur .
Biliyorum siyah güller nadir bulunur, bu yüzdendir ya değerli oluşları .
Tıpkı senin gibi....