- Kategori
- Evcil Hayvanlar
Siz özlediklerim -2-

Söylediğim gibi her zaman 'dalmaçyalı' istedim veee 31 yaşımda bir tane oldu... Ben hayvanların para ile satılmasına, alınmasına karşıyım. Hiç bir bebeği para ile satın alıyor musunuz? Yetimevlerine gidip, evrakları imzalıyorsunuz. Ben de öyle yaptım.. Deli gibi internette bir dalmaçyalı aramaya başladım, cinsiyetinin erkek olmasını istememle bereber, çok da önemi yoktu. Kısa bir süre sonra üye olduğum gruptan cevap geldi. Bağlı bulunduğum belediyenin hayvan barınağında sokakta bulunmuş bir erkek dalmaçyalı, tahmini yaşı 1. İlanı veren belediye veterinerinin özellikle değindi nokta; havlamaması. Sadece tehlike hissettiğinde havladığını belirtiyordu. Hemen irtibata geçtim. Ertesi gün öğlen işten çıktım. Doğru barınağın yolunu tuttum, beni bekliyorlardı zaten. Sıkışık kafeste beni görünce hemen aralıktan patisini uzattı ve o an benim köpeğim olmuştu. Bir çırpıda işlemleri tamamladık. Dışarıya çıktığımızda esas tanışmamızı yaşayacaktık. İlk defa alıcı gözü ile suratına baktığımda verdiğim tepkiden hayvancağız ürktü, çünkü ilanda belirtmedikleri ve benim de kafeste görmediğim bir özelliği vardı; bir gözünün mavi, bir gözü ise kahverengi oluşuydu. Annem benimleydi o günlede, kapıyı açtığında hemen içeri bıraktım. O kargaşada ne olduğunu anlayamadı bile. Lakin artık hayatımızda bir dalmaçyalı olacağını anlaması uzun sürmedi. İşe geri döndüm... Hayvan şaşkın, annem bir başka şaşkın benim eve dönüşümü beklediler. Bir paket makarnayı saniyede mideye indirdikten sonra, buzdolabının üstünde duran koca bir torbanın içindeki kurabiye börek tarzı şeyleri keşvedip yemiş, yarım saat sonra da bir bütün ekmek çalmış mutfaktan. Eve geldiğimde annemin tüyleri diken dikendi. Fakat ne söylese, o köpeğin artık benimle yaşayacağını bildiği için, sesini çıkaramadı. Bir pire torbası olan beneklimi dışarı çıkarttım. Pire ve bitlerini temizlemek için toz ve birkaç alış veriş yapıp, ihtiyaç giderdikten sonra eve döndük. Köpeğim de, kedim gibi sokak hayvanıydı. Hangi şartlarda yaşadığını bilmiyorum, fakat gerçekten kötü şartlarda yaşadığı belli idi. Kuyruğunda açık bir yara vardı. Köpekler aç kaldıklarında kuyruklarını kemirirler. Gözleri ölü balık gibi bakan köpişimi yıkadık pakladık, pirelerinden arındırdık. Kısa, sert beyaz tüyleri parladı, kuruttuktan sonra. Kuyruğundaki yaraya pansuman yaptık, sardık, doğrusu annem yaptı. Fakat sargıyı uzun süre tutmadı. Zaten artık aç olmayacağı için kemirmeyecek ve yara süratle iyileşecekti. Mavi ve kahverengi gözleri ortaya çıkmıştı, ama çok canlı değillerdi. Hiç hareket etmiyor, toparlak vaziyette yatıyordu. Annem “bence sen bunu yarın geri götür, bu hasta elimizde ölecek, sonra da çok üzeleyeceğiz” dedi ise de götürmedim. Gerçekten de köpek iskeletinin üstüne dalmaçyalı postu geçirilmiş gibi gözüküyordu. Yatağımın ayakucunda bir minder hazırladık, ama direk yatağa geldi. Zorla mindere tekrar yatırdık, sabah kalktığımda ayak ucumdaydı... Sabah kalkıp çıkarıyorum, gününü annemle geçiriyor, akşam geldiğimde uzun park yürüyüşlerine çıkıyorduk. Fakat her ne kadar yediği önünde, yemediği arkasında olsa dahi o, hırsızlık yapmaktan kendini alamıyordu. 2 gün sonra belediye veterinerine götürerek kayıt ve aşılarını yaptırıp, kartını çıkarttım. Semirmesi için neler yapmadık. Annem de evde olduğundan yemek pişiyor ve daha vitaminli ev yemekleri yiyordu. Ama gene içine kapanık, kendi halindeydi. Bu durum beni endişelendirmiyor değildi, çünkü dalmaçyalılar hareketli köpeklerdir, atlarlar, zıplarlar. Daha da beteri saldırgandırlar. Hatta bu konu tescillidir; dalmaçyalı sahibi iki arkadaşım, köpeklerinin birilerine saldırmaları ve yüzlerinde ciddi hasarlar yarattıklarından dolayı, hayli sancılı günler yaşamışlardır. Doğrusu umurumda değildi, ben 31 yıllık rüyamın gerçekleşmesi sarhoşluğundaydım. 1 hafta adının ne olacağına karar veremedim. Sonunda Tough oldu. İlk zamanlar adına pek uymasa bile, daha sonra isabetli olduğunu anladım. Dediğim gibi kendi halinde, sessiz yaşayan bir köpekti. Taa ki babam gelene kadar. Kapıda babamı görmesiyle Tough gerçek dalmaçyalı kimliğine döndü, benim de keyfim yerine geldi. Hoplayan zıplayan, evin içinde koşuşturan bir hayvana dönüştü birden. Anladık ki, benden önceki sahibi herhalde bir erkekti. O hafta sonu yürüyüşlerimizde babam da vardı ve her şey güzeldi... Herkes evine gitti, köpeğimle başbaşa kaldık. Ben yatarken asla minderinde yatmak istemiyor, uyumamı bekliyor ve sessizce yanıma geliyordu. Zamanla işi azıtıp, ayak ucumda değil, yanımda yayılarak yatmaya ve yatak kavgası yapmaya başladık. İtiraf etmeliyim ki soğuk kış gecelerinde çok iyi geliyordu. Sabah saat 7’de saatin çalmasına gerek yoktu, Tough’ın “hadi kalk” diyen çeşitli sesleri uyandırıyordu beni. Sadece yarım saatlik bir yürüyüş yapıyorduk... Akşam üstü eve geldiğimde kapıda karşılaması, üzerime zıplaması günümün tüm yorgunluğunu alıyordu. Akşam yürüyüşlerimiz uzundu. Parka gidiyor, doyasıya koşuyor, çimlerde yuvarlanıyordu. O zamanlar kar yağıyordu, kışın karanlığı, diz boyu karın içinde kaybolur, arada bir benekli bir şey zıplardı. 7-8 ay sonra benim yıllık tatil zamanım geldi ve Tough da aynı Hermes gibi annemlerin evinin yolunu tuttu. Fakat bu sefer hayvan bakımlarımıza anneannem de dahil oluyordu. Çünkü Hermes anneanneye gidiyor, Tough annemlere gidiyordu. İkisini bir araya getiremedik, çünkü Hermes agrasif tavırlarını esirgemedi... Tough açık hava, ova, bayır çok mutlu idi, fakat onun mutluluğu 10 gün sürdü çünkü İstanbul’a geri döndü. Köpeğin bakımı, kediye nazaran çok daha meşakkatli olduğundan dolayı, kedim gibi annemlerde bırakamadım. Tough’ı bırakamazdım da zaten. Çünkü köpek kediden çok daha fazla insana yakındır. Gel dediğinizde gelir ve duygularınızı daha çok paylaşır. Kısa bir süre sonra Tough’ın kızışma dönemi geldi. Zapt etmem imkansızlaşmıştı artık. Dalmaçyalılar iri, çevik, kuvvetli ve atak hayvanlardır. Fakat benim köpeğim, cinsinin irisi olduğundan bazen hakimiyette zorlanırdım ki, bu bahsettiğim dönemde yürüyüşe çıktığımız zaman elimden kurtulur, parka kadar koşar ve biz orada buluşurduk. Genelde yanında parkın bütün köpekleri olurdu. Park görevlisi tanıdığı için benimkini, içim rahattı. Tanıdığım en dost canlısı hayvandı, gördüğü tüm köpeklere hemen kaynaşırdı, kavga etmeden, hırlaşmadan. Bu ataklığı yüzünden kaç kere sokaklarda boylu boyunca yere serildim. Oturduğum semtin maskotu idi Tough. Herkes bir dişi dalmaçyalı bulmak için seferber oldu ve bir tane bulundu. Gelin kızı eve aldık, yanlız bıraktık fakat ne yaptıysak olmadı, evi talan etmekten başka hiç bir icraat yoktu. Ben internet sitelerinde evcil hayvan formlarında araştırdım, çiftleştirmek istemim yüzünden uzun tartışmalar oldu ve neticede bir dişi dalmaçyalı bulamadığım için Tough’ı ameliyat ettirmek zorunda kaldım. Gene işten 2 gün izin alarak baktım. Bir ayısı vardı, kapı çaldığında benden önce kapıya koşar açmamı bekler, eğer gelen sevdiği biri ise ışık hızı ile geri koşar, ağzında ayısı ile geleni karşılardı. Öyle herkesi de sevmezdi, işte o zamanlar ender havladığı zamanlardı. Bir de sokatan çok sesli geçenlere havlardı. Şimdi size Tough’ın 2 olayını anlatacağım. Eve yeni taşınmıştım ve telefonun bağlanması için geleceklerdi. Çalışmayan bir arkadaşımdan sabahtan gelmesini ve görevlileri beklemesini rica ettim. İşten çıkışta arkadaşımla bir yerde buluşacak ve ben anahtarı verecektim. Fakat birden aklıma Tough ile tanışmadıkları ve onu içeriye almayacağı aklıma geldi. Arkadaşımla buluşmaya Tough ile gittim, hatta bir an önce tanışsınlar, kaynaşsınlar diye yanıma bir sürü ödül çubuğu alarak. Nitekim çok iyi anlaştılar, oynadılar. Ama bunun yeterli olmadığını sabah anlayacaktık. Ben işe geldikten sonra telefonumun çalması çok uzun sürmedi, Tough arkadaşımı içeri almıyordu, havlama sesini ben telefondan duyuyordum. Şanslıydım ki evimle işimin arası çok yakındı, hemen gittim kapıyı açtım, tekrar tanıştırdım ve işe geri döndüm. Akşam eve gittiğimde Tough ve arkadaşım koltukta gayet samimi oturuyordu... 2. olay beni çıldırtmıştı. Yemeğe misafirim gelecekti, çözülmesi için buzluktan çıkardığım etler mutfakta duruyordu. Beraber yürüyüşe çıktık, alış verişe gittik, çıkmadan önce de yemeğini yemişti. İşlerimizi tamamladık, eve döndük. Bir şeyi unuttuğumu farkettim ve almak için tekrar dışarıya çıktım. 10 dakikadan fazla kalmadım, kapıyı açtığımda Tough poposunun üstünde yürümeye çalışıyor ve cıykkk cıykkk sesler çıkarıyordu, bu suçluluk göstergesi idi. Anlayamadım, tabii korkum da, bir şey mi oldu diye. Fakat gerçeği mutfağa girince gördüm. Etleri yemişti! Ne yapacağımı bilememiştim. Eşek sudan gelinceye kadar dayak yemişti benden... Biz Tough ile böyle 2 yıl geçirdik. Her yere götürürdüm onu. İyi bir bar bekçisidir. Ses düzeyi çok yüksek olduğu için gittiğim yerlere sokmaz kapıda bırakırdım. Fakat tabii Tough tipini beğenmediklerini içeriye almaz görevlileri zorlar, onlarda çareyi beni çağırmakta bulurdu. Dalmaçyalı sahiplerinin başına gelen duyduğum talihsiz olaylar Tough’ı aldığımda hiç aklıma gelmemiş olsa bile, hatırlamam 2. yıl sonunda oldu.... Bir sabah yürüyüşünden eve dönerken, yanımızdan geçen bir adama saldırıp hafif bacağını sıyırdı. Sıyırdı, ısırmadı, pantolonunu yırttı ama adamın bana yapmadığı kalmadı. Ben rahattım, çünkü köpeğimin aşıları tamamdı. Bu olaydan sonra konuştuğum tüm veterinerler enerjisini yeteri kadar boşaltamadığı için böyle saldırgan hareketlerde bulunduğunu söylediler. Tüm gün evde yanlız başına beni bekliyor, minderinin üzerinde zaman öldürüyordu. Ona daha fazla sıkıntı vermek istemedim, çünkü dalmaçyalı ev hayvanı değildi, koşması gerekiyordu. Ayrılmam elbette zor oldu. Fakat kendi egom için gün boyu o hayvanı evde yanlız başına hapis etmek vicdanımı çok rahatsız etti. Hem ben, hem de Tough çok şanslı idik. Şimdi benim gözüm arkada değil, o ise kendisini çok seven bir aile ile kocaman bir bahçede arkadaşları ile çok mutlu...