Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sızı, boşluk ve zaman....

Sızı, boşluk ve zaman....
 

Başım bir sağa bir sola sallanıp duruyor. Karşımda duran duvardaki gülümseyen kadın yüzü bir o tarafta bir bu tarafta. "Canın yanıyor mu?" diyor. "ı ıh" diye tuhaf bir ses çıkıyor gırtlağımdan. Gülmemek için kendimi zor tutuyorum. "Yahu" diyor "Ne sağlam bir kökü varmış." Kafam bu sefer yukarı aşağı sallanmaya başlıyor. Karşıdaki kadın yüzü bu sefer de bir aşağıda bir yukarı gidip geliyor. "Tamam" diyor "Bitmek üzere." İçimden "Bitsin artık" diye geçiriyorum "Çünkü gerçekten çok sıkıldım." Bir dişçi bir de kuaför koltuklarında uzun süre oturamıyorum. Gerçi hiç bir yerde kıpırdamadan uzun süre oturamıyorum ya. Nihayet söküyor dişimi olduğu yerden. Ağzımın içine kocaman bir pamuk tıkıyor ve "Geçmiş olsun" diyor. Dişimi önümdeki tablaya koyuyor. İnsanın kendinden bir parçaya bakıyor olması çok tuhaf. Dişimi istediğimi söylüyorum. Yüzüme tuhaf tuhaf bakıyor ve "peki" diyor. Küçük bir poşetin içinde nasılda tuhaf gözüküyor dişim. Benden bir parça ama artık bana ait değil. Uzun uzun inceliyorum. Aklıma saçma sapan bir sürü şey geliyor. Mesela diyorum iç organlarımızı elimize alabilseydik. Yani ben kalbimi çıkarıp bakabilseydim de sonra yerine takabilseydim. Ya da ciğer. Akciğerlerim muhtemelen garip bir renktir. Eh sigara... Bu saçmalıklar aklımdan geçerken dişçime yaptığı iğnenin ne olduğunu soruyorum. "Lokal anestezi" diyor. O halde bu saçma sapan düşüncelerimin sebebi iğne olamaz. Kendi öz be öz saçmalamalarım. Bu sefer kendimi tutamayıp gülüyorum.

Dişimi alıp eve götürüyorum. Bir gece önce beni delirten ağrının sebebini bulacakmışım gibi onu uzun uzun inceliyorum. Şurada garip bir siyahlık var. Ama kök temiz. Kök de sorun yok. Tam aksine öyle iyi tutunmuş ki çeneme, sanki oradan kopması imkansızmış gibi. Şimdi yerinde kocaman bir boşluk var. Sanki asla kapanmayacakmış gibi duran. Ama zamanla kapanacak ve orada sanki o diş hiç varolmamış gibi bir şekil alacak. Hangi boşluk dolmaz ya da hangi çukur kapanmaz ki. Çenemde usul usul bir sızı ve yanında tuhaf bir rahatlık hissi. Ah zaman...

Dişim zamanın, açılan yaraların ve dolan boşlukların sembolü gibi. Kendinden kopan parçaların, yerine konanların, açılan boşlukların, o boşlukların zamanla iyileşmesinin sembolü bu küçük diş. Çok acı vermediği sürece koparıp atamadıklarımızın, acı vermesine rağmen kaybetmekten korktuklarımızın, sonunda dayanamayıp yerinden söküp kopardıklarımızın, zamanında gereken özeni göstermediğimiz için kaybettiklerimizin de öyle... O küçük diş yıllarca benimle olanın ama artık bana ait olmayanın sembolü en çok da. Kocaman bir boşluk var şimdi yerinde. Ve o boşluk içi ancak zamanla dolacak. Sanki hiç varolmamış gibi sadece geçmişte kalacak.

Çenemde huzurlu tuhaf bir sızı var. Ve bir de boşluk. Kaybettiğim ise avucumda. Sanki hiç bana ait olmamış gibi...

RESİM:Paul Jonkers
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..