Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Adı üzerinde...

Adı üzerinde...
 

Bir rüya gördüm. Bir dağ başında bir orman kulübesine gitmemi söyledi biri. Gittim. Dev ağaçlar içinde küçücük bir kulübeydi. Yeni bir yaşam, yeni bir soluk alma alanı. Tüm hayatımı değiştirecek bir yaşam biçimiydi sanki. Bir şanstı. Dünya üzerinde fanilerin sahip olamayacağı kadar güzeldi. Adı üzerinde rüyaydı.

Kulübenin kapısını açıp içeri girdim. Dışarıdan bakınca ne kadar küçükse kapısı açılınca o kadar büyüktü. Şaşırdım. Bir küçük kulübeye dev bir dünya sığmış gibiydi. İçeriden hafif bir müzik süzülüyordu dışarıya. Huzur veren tatlı bir melodi.Daha önce hiç duymadığım bir şarkı. Beyaz çiçeklerden söz ediyordu şarkıda hüzünlü bir erkek sesi. Kapılıyor gidiyordun ezgiye. Seni içine çekiyordu. Kontrol edemiyordun ayaklarını. Ve tuhaf bir şekilde kendini cesur hissediyordun. Dünyadaki tüm kötülüğe karşı koyabilir ve tüm dünyaya meydan okuyabilirmişsin gibi atıyordu kalbin. Kocaman oluyordu, oluyordu da göğsünden çıkıp fırlayacak sanıyordun onu.

Bana ait olduğunu söylüyordu ses tüm bu dünyanın, bu küçük gibi görünen dev kulübenin. Kendimi oraya ait hissediyordum. Sanki tüm hayatım orada geçmiş gibiydi. Herşeyi tanıyor herşeyi biliyor gibiydim. Doğduğumdan beri aşina olduğum bir duyguyla sarnıp sarmalanmıştım. Biraz dolaştım. Hiç birşeye ayrı ayrı bakmadım. Dikkat de etmedim. Zaten biliyordum.

Dışarı çıktım sonra. Dünyanın en aydınlık günlerinden birinin sabahına. Ağaçlara baktım ve önümde uzanan küçük patika yola. Tek bir yol vardı gitmek ve geri dönmek için. Hiç kaygılanmadan "kaybolurum" diye düştüm yola. Ormanın en derin içlerine daldım. Gittikçe gittim hep aynı manzaralara bakarak. Git gide kaygı çoğaldı içimde. Huzurdan uzaklaştığımı hissetmeye başladım. Ve geri dönmeye karar verdim.

Bıçak gibi kesildi o parlak güneşli gün. Gece ve gündüz. Sanki bir çizgiyle ayrılmıştı. Ben şimdi gecenin içindeydim. O küçük patika gözden yitip gitmişti. Herşey bir hortumun içinde koparılıp alınıvermişti dünya üzerinden sanki. Ve ben o dev ağaçların ortasında öylece duruyordum. Tüm boşluğum ve kalakalmışlığımla. Yapacak birşeyim yoktu. Gündüz olacak mıydı tekrar onu bile bilmiyordum. Hep gecenin içinde ve bu dev ağacın altında kalacakmış gibi hissediyordum kendimi. Ellerime bakıyordum. Öyle çaresiz ve masumdular. Ve ayaklarım. Onların hali ise daha da dokunaklı. Parçalanmıştılar.

Uzaklara baktım.Gecenin taa derinine. En karanlık yerde öyle teslim olmuş ve boyun eğmiş oturdum. Ve o an anladım bir daha sabah olmayacak.

Uyandım. Adı üzerinde rüyaydı işte. Ama hala geceydi ve ben gecenin en karanlık yerindeydim. Adı üzerinde rüyaydı işte...

RESİM: Jeffrey Moose

 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..