Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '07

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Soluksuz bir anlatım kadın

Soluksuz bir anlatım kadın
 

Tarihin başlangıcından beri kadın, soluksuz bir anlatımın ifadesi olmuştur. Nicedir insanoğlu, kadın üzerine türlü söyleşilerde bulunmuş; kadına türlü yaptırımlara kalkışmıştır. Kimi kez kadın, gözle görülebilecek kadar ortaya dökülmüş; kimi kez de gizlere büründürülerek, bir sis perdesi olarak kalması sağlanmıştır. Kadın, zamanın törpüleyemediği malzeme haline gelip; durmaksızın yol alıp durmuştur hayatta.

Hayatta kadına hep savunmasız gözüyle bakılmış ve kadın, açık saldırıların hedefi durumuna gelmiştir. Bu açık saldırılarda ısrarla kadının ikinci palana atıldığı ve yıllarca yıldırıldığı aşikardır. Daima süregelen yıpratıcı politikalar, kadının savunma gücünü kırmış, engellemiş ve kadını, hoyrat bir yaşam savaşına sevk etmiştir.

Hak ettiği değeri yıllarca kazanamayan kadın, kapalı kapılar ardına terk edilip, yaşam alanının daraltılması kadını kimi kez ruhsal bunalımlara sürüklemiş; kimi kez de adını kendileri de koyamadıkları bir güç savaşına şevketmiştir. Bu savaşta hep yenilgiye mahkum olan kadın, çağımızın ekonomik yapısının değişmesiyle, hayata atılan kadının rolü, değişmeye başlamış ve bir çok rolü üstlenerek kendisine yeni bir kimlik kazandırmıştır. O artık sadece evde çocuklarına bakan bir anne değil, aynı zamanda evine ekmek kazandıran bir birey olmuştur. Bu yolda didinip duran kadının, tabi ki bu süreçlere gelmesi o kadar da kolay olmamıştır. Yüz yıllarca ataerkil bir yapıda yürüyen toplumumuzun, kadınları, bu yeni kimlikleri ile benimsemesi hayli zaman almış, bir çok engeller atlatmıştır.

Kadının ekonomiye atılmadan önceki durumu gözler önüne serildiğinde; durum içler acısı bir yapıda kol gezerken, kadının duruşu tartışmaların odak noktası olmuş; kadın ve kadının özgürlüğü toplumsal anaforda bomba etkisi yaratmıştır. Bu anaforda bir yer kapmaya çalışan kadın, yıllarca ataerkilliğini üzerinden atamayan, bağnaz erkeklerin saldırı noktası olmuştur. İş, bir güç mücadelesine dönmüştür. Bu güç mücadelesinde, daima erkeklerin gölgesi altında yaşamaya mahkum bırakılan kadın, özgürlük naralarını çok acı bir şekilde ödemiştir.

Kadının, kendine özgü üslubu yıllarca susturulmaya çalışılmış, kendi sesinde boğulmasına göz yumulmuştur. Fakat yıllarca cılızlaşan bu ses, artık kabuğunda duramamış; başını kabuğundan uzatarak, ben buradayım, buradayım demeyi başarmıştır. Gerçi hala kadın ve kadın sorunu, çok fazla çözüme kavuşturulmasa da geleceğe atılan adımda kadın, sağlam adımlarla ileriye doğru atılacaktır.

Kadını etkisi altına alan ablukanın çemberi gittikçe daralıyor. Yada ben öyle görmek istiyorum. Daralmasa bile bunu daraltmak ilk olarak bize düşüyor.

Kadının bu güne kadar çektikleri zorlukları göğüsleyecek, onları açığa çıkarak, ve onları gelişmiş bir anafora taşıyacak bir kitleye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu kitle ne yalnızca kadın, ne de yalnızca erkektir. Değerli yazar çizerlerimizin, aydınlarımızın, bu konuya, kominal bir el atma zamanı geldi de geçmektedir. Biz biliyoruz ki her ne kadar kadın, iş hayatına atılıp kendini az da olsa ifade etme olanağı bulmuşsa da bu azımlık kadardır. Bu nedenle bu konuya duyarlı aydın sanatçılarımıza ihtiyaç vardır.

Amaç burada kadın- erkek, mücadelesi çıkarmak değildir. Tabi ki kadını, birçok sömüren erkek yanında bir çok yücelten erkek de vardır. Ama bu sayı azdır.

Buradaki amaç, kadın mı yoksa erkek mi üstünlüğünden çok, ikisinin nasıl bir gelişmişliğe götürüleceği tartışmasıdır. Burada amaç, bazı çevrelerce, kadının her türlü sömürüsünün altının çizilmesi ve artık buna bir dur denmesinin gerektiğidir. Burada amaç zorbaca davranan erkeğin, artık bileğinin bükülmesi ve toplumsal literatürde kadına bakışın değişmesidir. Cinsel, etniksel, toplumsal kimliğe bakışın değişmesidir. Kimi karşı cins, bir anneye de bir bacıya da, bir dula da aynı gözle bakıyor. Neticede kimlik neyi vurgularsa vurgulasın, onun doğası yapısı, asıl kimliği kadınlık vurgusunda yatar. Bu kadınlık, işte cinsel istismarı ön plana çıkarır.

Sonuç olarak kadın, nasıl şiirlerde, yazılarda, resimlerde, söz konusu bir varlık oluyorsa bırakalım da toplumsal alanda da kendisine bir anafor edinsin. Ve bunu kadın- erkek anca birlikte başarır. Kadınların dar zamanlı sesleri artık, geniş bir kitleye yayılmalı, sıkıştırılmış mengeneden kurtarılmalıdır.

CANAN AL

 
Toplam blog
: 21
: 579
Kayıt tarihi
: 06.12.07
 
 

Süleyman Demirel Üniversitesi Burdur Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği Mezunuyum... Ken..