- Kategori
- Öykü
Son kuş mu?
Kardeşimin elinde yaralı yavru güvercin. Didik didik etmişler kafasını ve vücudunu et yiyiciler. Yetim kuşu bulmuşlar ya…
Bir kutu, bir şırınga istedi benden. “ Daha önce denedim, ama olmadı.” Dedi kafası karışık.
Verdim kutuyu, şırıngayı. Biraz sonra getirdi içeri koydu kuşu. Ben de biraz duygularımı dışa vurunca küskün; bir baktım seninkisi kuşu aldı gidiyor.” Nereye gidiyorsun? “ diye sordum. O da yanıtladı:
- Kafasını koparmaya.
Yanıtlayan kardeşim miydi, yoksa Konstantin isminde bir herif mi?
O kuşla sabahı sabah ettim. Tanrı ile oturdum pazarlığa. “ Bak Tanrı, nasıl can çekişen köpeği dirilttin. “ Ölecek köpeğe veteriner getirmem. “ diyen kardeşime inat yüreğime su serptin. Yine istiyorum aynı şeyi.”
Neler yapmadım ki yavru kuşa. Kerametini kanıtlasın istedim ellerim. O eller ki, “ el vermek “ adına kaç kuşaktan aktarılmıştı bana.
Olmadı. Yavru güvercin sabah ezanı ile birlikte öldü. Gömdüm onu bahçe kenarındaki kuş mezarıma.
Peki, bu gömülen son kuş muydu?