Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '13

 
Kategori
Dostluk
 

Sonbahar vurgunu

Sonbahara, merhaba dediğimiz, şu günlerde, hayata veda haberleri, yaprak dökümünün de,  başladığını hatırlattı bana. Nedenini bilmiyorum, ama sonbaharla birlikte hayata vedaların olacağı düşüncesi, küçüklüğümden beri, içimde tarifsiz bir sıkıntı yaratmıştır. Bu nedenle,  düşüncelerin, evreni etkilediği sözüne de inanmamak mümkün mü? Sevdiğim insanları genelde bu aylarda kaybetmişimdir. Kaybedilenler, tam bu mevsimlerde daha çok acı verir. Özlem, bu aylarda daha, dayanılmaz olur. Başında, son olan her şey insanın canını yakar. Son gün, son söz, son nefes ve sonbahar. Hayatın ilkbaharında, ne kadar, umutla bakıyorsak yaşama, hayatın sonbaharında, umutlarımızın yerini, kabulleniş alıyor. Farkında olmasak da, fiziken yapamadığımız birçok şey, bizi sonbahara hazırlar.

Tesadüf olabilir belki, bu aralar, etrafımda oldukça sık ölüm haberleri alır oldum. Bu yazıyı okuduğunuzda, başka yazacak, bir şey yok muydu, dediğinizi duyar gibiyim.

Adını duymak, bizi, ne kadar tedirgin etse de, yaşam kadar, ölüm de, hayatın en büyük gerçeklerinden biri degil mi? Ölüm gerçeğini, bilerek yaşadığımızı, düşünsekte,hiç birimiz bunun, kendi başımıza, geleceğinin hesabını, yapmıyor yapamıyoruz. Başımıza, gelme ihtimali bile, bizi ürkütmeye yetiyor. Bunun, sadece, başkalarının başına geleceğini düşünüyoruz. Dilimiz söylese de, yüreğimiz, asla ölümü kabul etmiyor.

Bu yazıyı, aldığım, bir ölüm haberiyle hazırladım. Uzun zamandır arayamadığım, düşüncemde gitmek istediğim, ama buna yeterince çabalamadığım arkadaşımın, ölüm haberi, beni üzüntüye boğdu. Ölüm, hiç aklımın ucundan geçmemişti. Onu bir daha göremeyecek olma fikrine alışmak bile çok acı veriyordu. Onu, görmeye gitmediğim için, bulamadığım zamanlar, şimdi her fırsatta bana hesap sormakta. Elimizdeyken, kıymet bilmeyi, ne zaman öğreneceğiz acaba? Hayatımıza, anlam katan şeylerin, farkında olabilmemiz için, elimizden gitmelerimi gerekecek. Bir söz çok ilgimi çekmişti. Sana, işlediğin günahlar için değil, mutluluğun için, kaçırdığın fırsatlar sorulacaktır diyordu. Fırsatların, bile farkında olmadan yaşıyoruz. Aslında, gelecek sondan, korkuyor, ama yaptıklarımızla, hızla sonumuzu hazırlıyoruz. Daha önce, paylaştığım bir yazıda, zamanımız olmadığı halde, zamanın çok olduğunu, düşündüğümüzü anlatmaya çalışmıştım. Gerçek olan, günü yaşamak olduğunu söylesek de, hiçbirimiz, bunu uygulayamıyoruz.

Yaşam kadar, ölümün de,gerçek olduğunu, bilerek yaşasak, acaba, daha mı az acı çekeriz. Sevdiklerimizi, uğurlarken içimiz, daha mı az yanar. Onu ,bir daha, göremeyecek olmanın, hasreti, daha mı az çöker içimize. Ölüm, yani sonsuz ayrılık. Ayrılıklar da, görme ihtimalimizin, olmasına reğmen ,canımız bu kadar yanıyorken, sonsuzuna katlanmak nasıl bir acıdır?

 Rahmetli annem, gelin girmeyen ev olur ,ama ölüm girmeyen ev olmaz derdi. Şimdi tek düşüncem, sonbahar gelmeden hazırlık yapmak. Elimde, arayamadıklarımın listesi düşüncelerimde,istemeden, kırdığım kalplerin, sayısıyla, sonbahar hazırlığındayım.   

 
Toplam blog
: 47
: 402
Kayıt tarihi
: 06.11.12
 
 

İzmir'de doğdum.  Adana!da yaşıyorum. Evli ve iki çocuk annesiyim. Uzun zaman bir gazetede köşe y..