Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Aralık '10

 
Kategori
Güncel
 

Şort giyilerek kentli olunmaz

M.Ferit KOTAN  

Doğa beyaz gelinliğini giyinmiş; ısı eksileri gösterirken şort giyinmek nereden çıktı diyebilirsiniz. “Zemheri ayında benden gül ister/ sanki benim mor sümbüllü bağım var” türküsünü anımsayabilirsiniz.  

Teknoloji değerleri alt üst etti. Sera sistemi ile her türlü sebze 365 gün sofralarımızı süslemektedir. Çiçeklerde, güllerde öyle değil mi? Baharın müjdecisi olan sümbül, vazolarımızdan eksik olmuyor. Mevsimlere özgü meyvelerde, her zaman üretilmektedir. “ Ayva çiçek açmış yaz mı gelecek / Gönül bu sevdadan vaz mı geçecek” türküsünün mesajı da değişti artık. Şairlerin, edebiyatçıların betimleme kavramları da zorlaştı. Bir sözcükle duygularımızı coşturup, hayallerimizi süsleyebiliyorlardı  

Aralık ayı bitiyor, günde döndü bile. Bir ay sonra doğada canlanma başlayacak, Akdeniz, Ege sahillerinde çiçekler çoktan açmış olacaktır. Toprak buram buram kokarken, baharın ılık rüzgarları bedenlerimizi okşayacaktır.  

Yazlıkta, küçücük bahçelerde akşama dek çalışmaya, eşinmek sözcüğünü kullanıyorum. Herkesin elinde çeşitli fideler, anlatırlar ballandıra ballandıra. Boş alan bırakılmaz.. Güllerin arasından biber, domates, patlıcan fideler boy atar. Büyüdüklerinde sarar her tarafı, başlarlar sökmeye. Bir sebzenin maliyeti, bir kilonun bedelidir. Dalından kopardıklarında, dünyalar kendilerinindir, düşünmezler maliyetini. Birkaç tane koparıldığında, komşularıyla paylaşmanın hazzını yaşarlar.
 

Bahçe uğraşları, çay ve kahve içme molalarıyla anlam kazanır. Her yıl konuşulan konular tekrar tekrar dile getirilir. Eski yaşanmışlar yeni yaşanmış gibi anlatılır ateşli ateşli. Bazen da abartılır çoğu sorunlar. Halkın katılımıyla çözümlenecek sorunlar dile getirildiğinde, “Hükümeti var belediyesi var” diyerek söylenmedik sözcük ve tümce bırakmazlar.  

Ülkemin en önemli sorunudur beşeri sermaye. Ekonomik ve sosyal faaliyetlerin kültür boyutunu yansıtır. Gelişmişlik, çağdaşlık sözcükleri, beşeri sermayenin niteliği ile anlam kazanır.  

Beşeri sermayenin çarpıklığını ve yetersizliğini hisseden en önemli sektör turizmdir. Bu sektörün en büyük talihsizliği doğa koşulları ile yönetim anlayışındaki karmaşıklıktır. Turistik yörelerimizin çoğunluğu, ilçe ve kasaba niteliğindeki yerleşimlerdir. Bu yörelerde yaşayan halkın büyük çoğunluğu, kent kültürünü oluşturan değerlerden uzak bir yaşam biçiminin ön görüleriyle yetişmişlerdir.  

Yalınız halkın yetişme koşulları değil, kamu ve yerel örgütlerin organizasyonlarında da yetersizlikler görülmektedir. Sağlıktan başlayıp tüm hizmet sektörlerinde bu yetersizlik hemen göze çarpmaktadır. Tatile giden yurttaş, büyük otellerin dışında, yöre esnafının sunduğu hizmeti satın almaktadırlar.  

Turizm bölgelerimiz iyi yönetilemiyor. Yollar bozuk, çevre düzenlemeleri yetersiz. Mahalli yönetimler, sınırlı bütçeleri ile soruna yanaşmıyorlar bile. Karayollarının görevi diyerek görmemezlikten geliyorlar. Yazlıkçılar belediyenin seçmeni olmadığından, çukurlarla boğuşmalarında seslerini duyuramıyorlar kimseye.  

Mahalli yönetimler ilçe ve kasabanın esnafının talepleri doğrultusunda hareket etme durumuyla karşı karşıyadır. Seçimlerde, turizmden yararlanan vatandaşın değil, esnafın tutumu sonucu belirlemektedir. Şu yargıyı açıkça söyleyebiliriz. Türkiye’de turizmin niteliğini, kasaba kültürü belirlemektedir. Giyinilen şortun simgesi olan kent kültürünü ara ki bulasın. Şort giyinmek yinede önemli değişikliktir. On on beş yıl önce, şalvar ile dolaşıyorlardı ülkemizin en önemli turistik bölgelerinde.  

Turizm bölgelerimiz kokuyor. Hijyen sorunu, had safhada. İsteyen istediği yerde her şeyi satabiliyor. İlçenin ana caddelerinde balıkçılar boy boy sıranmışlar. Büyük kentlerde görülen hal uygulaması, çok az görülen bir uygulama. Pazar yerlerinde satılmayan mal yok.  

Bu sorunların, yerel yönetimlerce çözümlemesini beklemek hayaldir. Kamu yönetiminin yerel yönetimle işbirliği yaparak yeni organizasyonlara gitme zorunluluğu bulunmaktadır. Esnaf kültürü, masum bir şekilde, " Üç aylık kazancımızda gözünüz mü var" diye karşı dikilecektir. Zaten en tutucu zihniyet budur. Turiste, yıllarca soyulacak kaz gözü ile bakan düşüncenin ürünüdür.  

Lüks oteller sorunu kendi yönetimi içinde çözümleme yoluna gitmişlerdir. Yöreden hizmet alan turist veya yazlıkçı ise sorunlarla boğuşmaktadır. Turistik bölgelere, kent kültürünü transfer yapabilecek nitelikli yöneticilere gereksinim duyulmaktadır. ŞORT GİYİLEREK KENTLİ OLUNAMAYACAĞI BİLİNMELİDİR  

Sizleri, siyaseten yaşanan abuk sapık tartışmalarından uzaklaştırabildim ise mutluyum.25.12.2010
 

 
Toplam blog
: 97
: 463
Kayıt tarihi
: 07.02.09
 
 

1944 yılında Arapgir'de doğmuştur. İlk ve orta öğretimini Arapgir'de, lise öğrenimini Ankara Gazi Li..