- Kategori
- Gündelik Yaşam
Soru ve cevap

img216.imageshack.us/img216/6947/5oa0.jpg
Adam baktı gökyüzü sonsuzluğunda. Alabildiğince uzak, çokça gri, bir parça mavi. Bir kaçışın telaşı vardı sanki, biliyor olmanın ağırlığı biraz, bir şey yap(a)mamanın saklı utancı. Hani uzatsa elini tutacak gibiydi yaşamın kıyısından, tam da yüreğinin ortasına düşüveren bir yağmur damlasıyla silbaştan başlayacak gibi...Uzun uzun baktı adam, sonra eğdi kafasını, bakışlarını kadının suskunluğuna bıraktı.
Kadın sustu avazı çıktığı kadar. Olabildiğince uzun, kaçabildiğince saklı. İçine sığmayan bir hayata sığmaya çalışmaktı yaptığı ve en çok da kendi kendinden saklanmak...Dört yanda söylenemeyenlerin ağırlığı vardı, görmezden gelinenlerin, yok sayılanların günahı. Olmadı, taşıyamadı kadın, düşürdü ellerinden. Yere düşenler bir çocuğun sorusuna takıldı.
Çocuk sordu boyundan büyük. Yüreğinden masum, merakından fazla. Yetinmedi cevap bekledi bir bakıştan, bir susuştan yeni cümleler istedi. Yer edinemedi, yer edemedi hiçbir renk bu coğrafyada. Kendi çocuk, aklı adam kaldı, yüreği kadın...Avuçlarında neye niyet neye kısmet halleri, ellerini her şeye rağmen hayata uzattı.
Hayat aldı soruyu ekledi bir bakışa, susuşu katık etti sonra tüm bunlara. Evirdi çevirdi karıştırdı bir çırpıda. Yepyeni sorular, bakışlar, susuşlar doğurdu içinden. Sil baştan deyip, dağıtıverdi başka başka adamlara, kadınlara, çocuklara...
Bütün cevaplar hayatın içinde kaldı...