Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

04 Temmuz '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Sorumluluklar Ve Zorunluluklar

Sorumluluklar Ve Zorunluluklar
 

İnsan hayatının, sosyal yaşamın, kadın ve erkeğin en önemli kurumsal birlikteliği.

“Evlilik”

İki farklı cinsiyet, iki ayrı kişiliğe sahip, çoğu zaman farklı birikimleri beraberinde getiren kadın ve erkeğin bir arada yaşama kararıyla, beraber oldukları, doğada olmayan, insanın kurduğu bir kültür kurumu.

Hani derler ya “bir dokun bin ah işit”

Çoğu kişi için bir dokunduğunda bin ah işitilecek bir konu aynı zamanda. Zor bir konu.

Yazılarımın yaptığı çağrışımlarla güzel yorumlarda bulunan mizah yazarı arkadaşımız “Alptekin Şimşek”in bir yorumu da, bana evlilik konusunda düşüncelerimi yazma isteği yarattı.

(Kendisinin mizah yazılarını beğenerek okuyorum. http://blog.milliyet.com.tr/Blogger.aspx?UyeNo=1349653 Bu bir reklamdır :)))

Evlilik kurumu; dünyanın farklı mekanlarında milyonlarca insan için farklı anlamlar ifade etse, zamana göre değişiklik gösterse de okuduğuma göre 4000 yıllık bir tarihsel geçmişe sahip.

Bu süre içerisinde ahlaki, sosyal ve hukuksal kuralları değişikliklere uğramış ama yadsınamaz bir şekilde de kadın ve erkeğin yaşamındaki varlığını korumuş.

Kimi zaman toplumsal kabul görüşün ifadesi, kimi zaman işbirliği, kimi zaman ise mutluluk kaynağı olarak kadın ve erkeği birleştirmiş.

Bence evliliği iki sözcük özetliyor. "Sorumluluklar ve zorunluluklar"

İşte bütün mesele bu sorumluluk ve zorunlulukların hangi duygusal atmosfer içerisinde yerine getirildiği.

Aşk ve sevgi mi?

Kişisel iktidarın ispatı mı? ( sahip olma, hükmetme, yön verme ihtiyacı ki tüm insanlarda vardır ama kültür ve eğitim, fazlalıkları ve zararlı yönleri törpüler )

Toplumsal ve ekonomik zorlamaların yarattığı mecburiyetler mi?

Hangi duygusal atmosfer bu iki evlilik gerekliliğini kabul edilebilir, daha hoş ve yaşanabilir hale getirebilir?

Sorumluluk ve zorunlulukların bağlayıcılığını kabul etmek, her ne şekilde olursa olsun insan doğasının kolay teslim olacağı bir şey değildir.Çünkü kabul ettiğinde vazgeçtiğin, özgürlüğünden de bir parçadır.

Bunu bir bedel olarak kabul edersek eğer, bu bedelin karşılığının verilenden daha büyük bir değerle karşılanması durumunda ancak, kadın ve erkeğin evlilik birlikteliği sağlıklı ve mutlu yürüyebilir.

Bu değerler kişilere göre değişir. Sevgi, güven,kişisel gelişim, paylaşımın yarattığı yaşam konforu olarak geri dönüyorsa, hem evliliğe verilen anlam hem de yaşanılanlar her iki cins içinde tatmin edici hale gelir.

Günümüzde birçok insan evlilik kurumunu sorguluyor, inanmıyor, red ediyor. Aslında red edilen kadın ve erkeğin birlikte yaşaması değil. Bu birlikteliğin toplumsal koşullanma ve dayatmalarla sevgi birlikteliğinden uzaklaşması. İki insanın yaşamı paylaşma, sevgi duygusu ve güzelliğinin önüne ondan daha değerli addedilen değerlerin konulması.

Bu değerler içerisinde yoğrulan, yetişen kadın veya erkek, evli oldukları kişilere, sevgilisi ya da “eşi” olarak değil ya düşünsel ve fiziksel bir sahiplenme duygusuyla yaklaşıyor ya da himaye edilme korunma ihtiyacıyla.

Evliliğe olumsuz anlamlar yükleyen bu değerler zincirinin dünyada olduğu gibi ülkemizde de, sosyal yapının, ekonomik ve kültürel yapının değişimiyle birlikte kırılması, sorgulanması ise kaçınılmaz.

 

Tijen Taşlı- İzmir

 
Toplam blog
: 156
: 2800
Kayıt tarihi
: 03.04.07
 
 

SÖZ UÇAR, YAZI KALIR. 9 Eylül Ünv. İşletme mezunu, 9 Eylül Ünv.Sosyal Bil. Ens.Sağlık Kurumla..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara