Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '13

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Sosya-Kültürel alanlarda Üniversite Öğrencisi;DEUDİFAT'ın Kültürel ve Sanatsal çalışmaları üzerine

Sosya-Kültürel alanlarda Üniversite Öğrencisi;DEUDİFAT'ın Kültürel ve Sanatsal çalışmaları üzerine
 

Bir Sahne Gösterilerinde; DİFAT'ın ''Kanatsız Umayları''


Bir öğrencinin üniversiteden beklentisinin; akademik bir eğitim alanının dışında, sosyal ve kültürel alanlarda da kendini geliştirmek olduğunu söylersem abartmış olmam herhâlde.  Gençler olarak hem geleceğe hazırlanmak; hem de kendimize uygun bir çevre edinmek istiyorsak. Biz gençlerin sosyal hayatta başarılı ve etkin bireyler olmalarını sağlayacak üniversitede, bu amaç doğrultusunda atacakları ilk adımda önemli. Bu becerileri kazanmalarını sağlayacak ortamı hazırlamak da, en başta üniversitelere düşüyor. Bu, her ne kadar doğru olsa da, öğrencilerin bütün etkinliklere katılabilmesi ve eğitimlerini besleyecek ek çalışmalar yapmaları kendilerinin de görevleri arasında olmalıdır.

Öğrenciler, hem okul içinde;  hem de okul dışındaki sosyal faaliyetlere de katılmalıdırlar. Okul içinde öğrenci kulüpleri bu işi üstlenmiş durumdadırlar. Bazen, kendi okulum; İstanbul Üniversitesinde, bir zamanlar. ‘’Merhamet; Paylaşmak ve Bölüşmektir.’’ sloganıyla… Üyesi olduğum fakültedeki diğer arkadaşlarımızla yoksul semtlerde bulunan fakir ailelerin dershaneye gidemeyen çocuklarına, kendi bölüm branşlarımızda belli günlerde ders vermek amacıyla çatısı altında toplandığımız: Diplomasi kulübü gibi daha başka oluşumlarla, ideolojik olarak örgütlenmeler olsa da, olsun varsın. Zaman zaman çoğunca öğrenci kulüpleri yaptıkları çalışmalarla bilinçli ve duyarlı bireylerin bir araya gelmelerini sağlayarak bayrağı ileriye götürebileceklerini kanıtlıyorlar. 

Peki, Üniversite öğrencileri okul dışında ne gibi toplumsal, sosyal faaliyetlerde bulunabilir… Diye düşünecek olursak. Sadece bir öneri olarak; Darülaceze ve Yetim yurtları gibi kurumlarda gönüllü olarak boş vakitlerinde oradaki yaşlılara ve annesiz babasız çocuklara bakımlarında ve eğitimlerinde yardımcı olabilirler. İlçe Kaymakamlıkları da bu konuda ki çağrılarını, Eğitim kurumları aracılığıyla her yıl yapmaktadır…

Bu gibi kurumlarda da gönüllü olarak çalışacak olanlar; ayrıca acı olan toplumsal bir gerçeğimizi de göreceklerdir diyorum. Çünkü birinde öz çocukları tarafından… Huzur evine bırakılmış terk edilmiş, ya da kimsesiz bakıma muhtaç yaşlı insanları... Diğerinde de Anneleri ve Babaları… Allah Teâlâ’nın ilahi bir kararıyla; onları bu dünyada bırakmış ya da onları yaşarken sağlıklarında terk etmiş, terk edilmiş kimsesiz çocukları da görecekler ve bu sayede hayatın içindeki zıtlığımıza da ayrıca şahit olacaklardır.

Şayet oralara gittiğinizde…  Sessizliğin sesi içinde; Gözleriyle yardım isteyen çocukları da göreceksiniz. Belki de; Onlara sevgiyle okuyacağınız bir kitapla, gözlerinde siyah beyaz olan hayatlarını gökkuşağının renkleriyle siz boyayacaksınız; belki de boyadığınız o hayatı sevdiklerinizle beraber Cennette siz seyredeceksiniz.  Allah (cc) Dünyayı sevgi üzerine yarattı... Diyen bir peygamberin, S.A.V’in ümmeti olarak da ve de bir üniversiteliye de daha çok yakışacak olanlar da, bunlar olmalıdır diyorum.

Yazının manşetinde gördüğümüz resim ve başlıktaki diğer kısaltma İsme gelince; Yine bu yazıda anlatmak ve vermek istenilen mesajlarla birlikte, bu yazının çıkmasınada vesile olan; Anadolu’nun birçok yöresinden, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesine gelen öğrencileri, gençleri sosyal ve kültürel çalışmalarıyla bir araya toplayan. Ünlerini az çok; o grubunda gönüllü bir bireyi olan.  Işık açan arkadaş, ışık saçan dost Tuğgen Tunç’tan duyduğum… Uzun açılımı; Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Türk Folklorünü Araştırma Topluluğu olan. DİFAT üyelerine buradan ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Keşke onlarla bir çalışma imkânım olsaydı diyerek... Üniversite içinde ve dışında Türk Kültürü ve Folklorünü yaşatmak ve üzerine yaptıkları çalışmalarından ve etkinliklerinden kıvanç duyduğumu da belirterek…  

Onlardan DİFAT üyelerinden: İzmir’in işgalinde yaşanmış olan bu kısa hikâyeyi sahnelerinden anlatmak en çokta onlara yakışacaktır düşüncesiyle buradan; O Hikayenin konusunu kendi sahnelerinde canlandırmalarını onlardan rica ile istesem…

Hikâyeye gelince şöyledir: Yunanlıların İzmir’i işgal ettiği sıralarda… İzmirli Efeler; yüksekçe bir tepede olan, bir çeşmenin başında oturmuş boş boş sohbet etmektedirler. O sırada elinde testisi ile bir Yörük kızı gelir ve Efeleri umursamadan yanlarından geçerek, çeşmeden su doldurmağa başlar. Kızı gören Efelerden biri, yerinden hışımla kalkarak.  Çeşmeden testiyi dolduran, Yörük kızının kolundan sertçe tutarak… Utanmıyor musun kız? Bu kadar erkek içinden geçerek, erkeklerin olduğu bir yerden, tek başına su doldurmaya... Diye çıkışır… İşte o Efeleri dize getirecek ve  belkide mili mücadelenin ateşini orada yakmış; Dişi kurt olan! O Yörük kızının kendinden emin bir şekilde verdiği cevabı… Eğer siz erkek olsaydınız; İzmir şu an Yunanlı domuzlar tarafından işgal edilmiş olmazdı. Burada boş boş oturup erkeğim diye naralar atacağınıza, varın gidin erkekliğinizi Yunanlılara gösterin ve savaşın diye testisini  hışımla yere atarak, kırıp gitmiştir oradan… Vatan topraklarını işgal eden düşmanları… İşte böyle analar, böyle bacılar, böyle evlatlar, böyle hatunlar ve Dişi Bozkurtlar dize getirmişti… Milli mücadelerimizin ateşini;  Mekanları cennet olsun. Muhafazayı namusları için evlatlarını bile gözünü kırpmadan cepheye gönderip bu yolda feda eden, yürekleri vatan aşkıyla yanan kadınlarımız yakmıştı.

Kısadan özle; İnanarak…   DİFAT üyeleri; Özünü kendi kültürlerinden beslenerek. Yaptıkları ve yapacakları sanatsal çalışmaları ile geçmişten, geleceğe bir köprü vazifesi üstlendiklerini ve bu sayede ileride o üniversiteye gelecek olan nesillere ve daha başkalarına da bir nevi Hikmeti gösterebilecekleri, bir mirası da bıraktıklarının farkında olarak.  Âlimimiz, Elmalılı Hamdi M. Yazır’ın da dediği gibi. “Hikmetli bilgi, tecrübe ile desteklenmiş ve uygulanabilir özellikler taşıyan ilimdir... Hikmet, ilim ile sanatın birleşmesidir.”  Eminim ki! DİFAT da bunu yapmaktadır. Allahın izniyle yapmaya da devam edecektir.

İnşallah bir gün gösterilerini izleme imkânım olur dileklerimle… Yine ve yeni çalışmalarının devamıyla birlikte; onlara en derin saygı ve sevgilerimle; Buradan tüm DİFAT üyelerine sonsuz başarılar dileklerimle, esenlikler diliyorum..!   

( Tiwitter’dan takip etmek isteyenler için @DEUDiFAT )

Cumhuriyetin onurlu gençleri ve öğrencileri olarak; Son kez söylemek istediklerimizle…

Rahmetli Atila İlhan’ın bu dizelerindeki öykünmenin ötesinde…  

Sanki bir tesbih koptu tane tane savrulduk
Köy köy, bucak bucak, memleket memleket
Ne solculuğumuz solculuktu ne sağcılığımız
Karanlık bir kapı ölüp üstümüze kapandılar
Kimse bizi sevmedi / ağır kan kaybıyız…
Demeden önce

Lütfen; Biz ülküsü olan gençlerin ve öğrencilerin, üzerlerine karanlık bir kapı ölüp, üstümüze kapanmayın. Bizlere,  geleceğinize her alanda sahip çıkın diyoruz..!

Saygı ve Sevgilerimle... Esenlikler dileğimle

2020'ye doğru..!

 

 
Toplam blog
: 67
: 4037
Kayıt tarihi
: 24.04.07
 
 

17 Şubat 1986'da: Soğuk karlı bir Şubat gecesi Koca Karı olan ebenin ellerine ''bilim otoritelerinc..