Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '11

 
Kategori
Güncel
 

Soykırımı anlamak !

Soykırımı anlamak !
 

Günümüzde süren soykırımlar ne olacak?


Soykırım Nedir?

Soykırım birbirinden bağımsız bireylerin, kendi değer yargıları doğrultusunda tanımını yahut niteliğini, niceliğini belirleyebileceği bir tanımlama değildir. Bunun önüne geçilmek üzere uluslararası hukuk bu kavramın tanımlamasını, niceliği ve niteliğine ilişkin sınılarını çizmiş, bu suçu işleyen kişiler hakkında verilecek hükümlerin de ne olduğunu yine uluslararası platformda karara bağlamış ve 1951 yılında yürürlüğe sokmuştur.

Dikkat ettiyseniz, soykırımın muhatabı ülkeler yahut milletler değil, bu suçu bir fiil işlemiş olduğu elde bulunan somut delillerle sabit görülmüş kişilerdir. Söz konusu suçlamayla itham edilen kişilerin yargılanması, mensubu oldukları millet yahut devletten ayrı tutulup, bu kişiler aleyhinde açılmış uluslararası mahkemelerce hükümleri bağlanmış bireylerdir.

Peki bu kişileri yargılayan mahkemeler yargılamaya ve hükme dayanak olarak hangi belgeyi kullanmaktadır? Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği’nin düzenlemiş olduğu 1948 Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesinde belirlenen esaslar uyarınca; soykırım ancak ve ancak çok özel koşullardan herhangi birinin gerçekleştirildiği, somut olarak kanıtlababildiği durumda kişilerin yargılanıp, cezalandırabileceği durumlar şeklinde karara bağlanmıştır. Peki bu özel koşullar nelerdir ve neden bu özel koşulların varlığına ihtiyaç duyulmaktadır?

Soykırım insanlık tarihinin ve uluslararası hukuk sisteminin kabul ettiği en adi ve en aşağılık insanlık suçu olarak belirlendiği için suçlamaya muhattap olan kişilerin bu denli büyük bir lekeyle fişlenmesinin, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi maddeleri ile çelişki arzetmeyecek şekilde olmasını ve kişilerin de kişilik haklarını zedelemediğinden emin olunmasını gerekmektedir.

1948 Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi;

Madde 2. Soykırımın tanımı

Ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir öbeğin tümünü ya da bir bölümünü yok etme niyetiyle

(a) Grup üyelerinin öldürülmesi;
(b) Grup üyelerine fiziki ya da ruhsal açıdan zarar verilmesi;
(c) Grup, fiziki varlığını tümüyle ya da kısmen sona erdirecek yaşam koşullarıyla yüz yüze bırakılması;
(d) Grup içi çoğalmanın engellenmesi;
(e) Grup bünyesindeki çocukların başka bir gruba aktarılması
eylemlerinden herhangi birinin işlenmesi

Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, Madde 2

Madde 3. cezalandırılacak eylemleri sıralamaktadır.

(a) Soykırım;
(b) Soykırım yapmak için gizli anlaşmalar yapmak;
(c) Soykırımda bulunulmasını doğrudan ya da dolaylı olarak kışkırtmak;
(d) Soykırıma teşebbüs;
(e) Soykırım eylemine ortak olmak
– Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, Madde 3

Madde 4. kişiler

Soykırım suçunu yahut, 3. maddede sıralanan suçlardan herhangibirini işlemiş, anayasal görevli yöneticiler, kamu görevlileri yahut özel kişiler cezalandırılacaktır.

1915 yılında gerçekleşmiş olan olayların bahsi geçen sözleşme maddelerince değerlendirilmesi hususundaki ilk çaba Cenevrede 9 Temmuz 2001 yılında kurulmuş olan Türk Ermeni Barışma Komisyonun girişimleri gündeme getirilmiş fakat suçu işlediği iddia edilen kişilerin hayatta olmamasından ötürü bu suçun işlendiğine dair bir yargılama gerçekleştirilememiştir. Unutulmaması gereken şey, bahsi geçen kişilerin hayatta olmaması dava açılmasına ilişkin ilk engeldir. Söz konusu engel aşılsa bile yukarıda belirtilen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği ise ikinci bir sorunu teşkil etmektedir. Zira tehcir bir öldürme şekli arz etmediği gibi, tehcir yalnızca tek bir dine, tabiyete bağlı tek bir zümreye uygulanmamış, aksine Osmanlı Ordusuna muhalefet gösteren tüm kişileri bağlayan geçici bir göç uygulamasıdır.

Açılabilse dahi davanın soykırım hükmü ile bağlanmasını engelleyen en önemli unsurlardan biri ise, söz konusu olay gerçekleşirken devlet makamlarında hala Ermenilerin görevlerine devam ediyor olması ve İstanbul başta olmak üzere, büyük şehirlerde ticaretle uğraşan Ermenilerin de doğu illerindeki Ermeni ayaklanmalarından madur olması ve hükümete bu doğrultuda yapmış oldukları şikayetlerdir. Yaşanılan olayların soykırım olarak gösterilebilmesi için yapılan uygulamaların başında Ermeni çocuklarının Türk ve müslüman ailelere verilmesi çabası da bulunmaktadır. Fakat bu durumun da, aile fertlerini yitirmiş kimsesiz çocukların evlat edinilmiş olmasıyla yine soykırım hükmüne sebebiyet verecek bir hareket olmadığı açıkca ortaya konmuştur.

Hatırlatılması gereken en önemli konu şudur; “Soykırım milletlerin, yahut devletlerin işlediği bir suç değildir. Soykırım hükmü belirli topluluklar üzerinde, kişilerin uyguladığı suçları kapsamaktadır. Bunun en önemli ve bahsini ettiğimiz sözleşmenin oluşturulması zemin hazırlayan 1945 Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesidir. Bu mahkemede yargılanan kişiler Nazi Partisine mensup subaylar ve yöneticilerdir ve karara bağlanan suç Almanya Devleti yahut halkına mal edilmemiştir.

Yakın tarihte canlı kanıtı bulunmasına rağmen; Türkiye Cumhuriyeti Devletine bu yönde yaptırım uygulanmaya çalışılması her şeyden önce uluslararası hukuka aykırı hareket etmek olduğu gibi, bir ulusun mensuplarının işlemedikleri ve dünya tarihinin belirlemiş olduğu en aşağılık suçu ile yargılanması ve cezalandırılması ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi hükümleri ile de ters düşen gerçek bir suçun vücut bulması anlamına gelmektedir.

Dikkat ederseniz, Ermeni diasporası hukuki anlamda hiçbir çaba göstermemekte; bunun yerine siyasi ve ekonomik arenadaki gücünü kullanarak, tüm dünya kamuoyuna bu konuyu pazarlamacı zihniyeti ile ve Yahudi soykırımı konusunda hassas olan çevrelerin bu konudaki zaaflarını kullanarak Türkiye Cumhuriyetine siyasi baskı yapmaya çalışmaktadır. Oysa soykırım konusunda dünyaya bir şeyler kanıtlamak arzusunda olan bir toplumun, hukuki yöntemlere başvurup bu olayı karara bağlayarak, soykırımın gerçekten vukuu bulduğunu kanıtlaması pek ala mümkündür fakat Ermenistan bu yolu ısrarla denemekten kaçınmaktadır. Bunun sebebi ise 1915'te gerçekleşen olayların soykırım kararı ile hükme bağlanamayacağının acı gerçekliğidir. Burada Türk halkına düşen, dünya kamuoyunun insanı duyguları ile oynayan reklam ve pazarlama kampanyalarına aldanmayıp, kendi ulusunun ve devletinin haklarını her koşulda korumak olmalıdır ama bunun gerçekleştirebilmesinin ilk koşulu olaylar hakkında olabildiğince çok şey okuyup bilgilenmektir.

 
Toplam blog
: 58
: 795
Kayıt tarihi
: 14.01.08
 
 

1978'de dünyaya gelmişim şirin bir anne babanın ilk erkek evladı olarak. Istanbul'a göçmüşüz sonra k..