Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '12

 
Kategori
İlişkiler
 

Kadınların mahremiyet anlayışı

Kadınların mahremiyet anlayışı
 

Cinsel organımın ebadını; bir iki santim hata ile, en yakın kız arkadaşımlardan birinden duyduğumda verdim kadınların notunu. Seneler önce birlikte olduğum sevgilim ötmüş meğerse üniversitede okurken. O anda gözümün önünden bir film şeridi gibi geçti adeta o güne kadar yaşadığım ilişkilerdeki hanımların bana karşı savurdukları feveranlar. “Ikimizim mahremini nasıl olur da başkalarıyla paylaşırsın” klişesi geldi aklıma ve duraksayıp güldüm. Bana bile çok gelmişti ne de olsa yaşadığım bu şok.

Bana bile diyorum zira kişileri kadın erkek olarak ayırmayan ben için, herkes ilk kertede insandır; canlı, hayvan, memeli, primat, insan ve daha sonra kadın ve erkektir bu işin sıralaması. Bana bile diyorum hala çünkü; kadınların her daim istismara ve süistimale uğradığı iddia edilen dünyamızda, kadına bu denli değer verirken ben, iki sevgili arasındaki mahremiyetin kadınlar tarafından bozulmuş olması ağırıma gitti onca kavga ve gürültünün şamarını yemiş olan bana. Ve inanın kendimi kirletilmiş hissetim bir erkek olarak.

Zannetmeyin ki lal eylemedim sırlarımı, ele güne karşı sevdiceklerimle yaşadığım o masum bize has anları. Lal ettim illa ki dilimi, paylaşmadım kimseyle, haşa ama meyil ettiğimi dahi düşündükleri anda giydirdikleri bu sözleri duyan kulaklarıma, biraz olsun acımasızca geldi “hocam seninkide fena sayılmazmış” lakırtısı. O zaman dedim kendi kendime; madem neden bu kadar önemliymiş gibi davranıyorlar da, bundan bir erkek bahsetmeye kaltığı anda ortalığı ayağa kaldırıyorlar, hatta adamlara hayatı zehr eyliyorlar?

Bunu çözebilmem için zamana ihtiyacım varmış velhasılı; aradan pişerek, olarak ve tabii ki de onca ilişkiyi deneyimleyerek vakit geçirmem gerekiyomuş ki, kadınların bu tavrının arakasındaki sır perdesini bir aralayım. Sonra sonra kadınların en temel özellikleri geldi aklıma konuyu irdelerken; özel olmak, tek olmak, farklı olmak, çözülememiş ve gizemli olmak arzuları sonra. Düşünsenize? Siz bir kadınla bir ilişki yaşıyorsunuz ve ardından o gece olup biteni ertesi gün tüm erkek camiasına anons ediyorsunuz.

Olacak iş değil! Neden mi? Cevabı çok basit; her kadın başlı başına bir gizem kaynağıdır, yalnızca içinde değil, tüm bedeninde bile keşfedilmeyi bekleyen bir takım “örtülü” gerçekler saklar. Makyajı altında taşıdığı kırışıklıklarından tutun da, dolgulu sütyeni altında sakladığı erik dikeni gibi minicim memelerine kadar. Bir düşünsenize; bu ve buna benzer tüm bilinmezliklerin ertesi gün cümle alem erkek camiasına açık edildiğini! Kim bakar ki o saatten sonra o kadının...orasına burasına hayranlıkla?

Oysa ki bir kadın için erkeği; tüm diğer kadınlar tarafından arzulanan ve merak edilen bir muamma olmaktansa, sadece kendisine saklanması gereken bir yaratıktır, o yüzden yaşanılan her ne varsa ortalığa dökülmeli ve o adam hakkında hiçbir konu sır ve esrarengiz olmamalıdır ki, hiç bir sılpıntının adamda gözü kalmasın.

Mükemmel bir erkek olduğu, yalnızca ve yalnızca kadınsı poh pohlanma mevzularında gündeme getirilmeli ve fakat, asıl hayati konular söz konusu olduğunda adamın ne kadar da öküz olduğu, tüm dişilerin gözüne sokulmalıdır. Işin hazin tarafı, iki cinsiyet arasındaki bu akit, nasıl kadınlar tarafından hegomonya altına alınmışsa (buna demogojik formasyon galibiyeti diyoruz) erkekler de, mahremi gizli tutma meselesini tam bir gurur mevzusu adletmiş ve bu konuyu bir sır haline getirmek için adeta gizli bir pakt imzalamış gibi davranmaktadır.

Zaten zavallı erkekler hep bu tongaya düşmemekte midir? Bol göz yaşı ve demogoji, ve ardından sarfedilen sözde erdemsel zerzavattan sonra görevi alıp, hayatlarına, erdemli kaybedenler olarak ve tabii ki arkalarından her daim iş çevrilen yaratıklar olarak, devam etmemekte midir? Yeminler olsun taraf olduğum için kaleme almadım bu yazıyı, kadın ile erkek arasında ki kavga Adem ile Havva'dan beri baki.

Ha kazananı kim diye soracak olursanız cevabı basit; tabii ki kadın, çünkü bu dünyayı her ne koşulda olursa olsun, sözde erkekler yönetse de, bana kalırsa bu iddia son derece çürütülesi bir argümana gebe. Ister Fatih olun, isterseniz de Sülüman, yahut o kadar da cihan hükümdaı olmayın ama olun yalnızca iki göz evinizin hükümdarı, sabah çoluk çocuk, konu komşu önünde ne kadar yumruğunuzu masaya vurursanız vurun. Gün batıp da, gece vakti geldiğinde gireceğiniz yine hanımınızın koynu.

Siz siz olun, büyük büyük atıp tutmayın, ne ebadı önemli kadınlar camiasında, ne de kapladığı hacim! Yalnızca tavrınızın devamlılığı inandırır kadın kısmısına, yapacaklarınızın teminatı, daha önce yaptıklarınız baki. Şayet gece yatağa girdiğinizde, başı ağrımaya başladığında, “amaan ne halin varsa gör” diyip bir daha da yanına yanaşmamaya varsa sabrınız ve yanaşmayacaksanız. O zaman büyük laflar edin, yoksa hepsini yedirirler size, dünyanın yatakta tek hakimi kadınlar, erkeklerse, kadınların yarattığı, sözde cihanın sahibi, erdemlerin kölesi zavallılar...

 
Toplam blog
: 58
: 795
Kayıt tarihi
: 14.01.08
 
 

1978'de dünyaya gelmişim şirin bir anne babanın ilk erkek evladı olarak. Istanbul'a göçmüşüz sonra k..