Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
 

Türkiyeyi Etkileyen iç ve dış politika sorunları

http://blog.milliyet.com.tr/sakin02

28 Ocak '10

 
Kategori
Siyaset
 

Söylenmeyenler

Söylenmeyenler
 

Yazılı ve görüntülü basında, hergün siyasilerin, askerlerin, akedemisyenlerin üst düzey kamu görevlilerinin (İstanbul Valisi gibi) açıklama ve yorumlarını dinliyor ve okuyoruz.Konuşanlar ve yorum yapanlar genelde, hassas ve ağdalı siyasi konularda söylemek istediklerini tam söylemedikleri gibi arasıra, satır aralarına saklanmış mesajlarla da yetinebiliyorlar.

Genelkurmay Başkanının son açıklamasında, bana göre iki mesaj önemliydi. İlki bilgi sızdırmalar için hukuki adımlar atıldığının açıklaması, İkincisi, Ordunun sabrının taşmakta olduğu. Bu iki konuyu birbirine bağlayıp tüm konuşmayı tekrar okuduğunuzda ve duygusal tepkileri dışarıda bıraktığınızda, acaba iletilmeye çalışılan mesaj;

''Bir gurubun yaptığı asimetrik psikolojik çalışmaların farkındayız, yapanları biliyoruz, kendi içimizi temizleriz ancak hükümetin de yardımcı olması gerek, bu yardım için adım atılmazsa, bize karşı yapılanlara dolaylı ve doğrudan destek sürerse bizde çıkar konuyu bütün ayrıntılarıyla açıklarız, üstelik bunu isim isim ve olay bazında yaparız. Bu büyük bir kaosa sebep olur. Göğüsleyebileceğinize inanıyorsanız devam edin ancak sabrımızında bir sınırı var buda aklınızın bir köşesinde kalsın. ''

Herşeyi bu mesaja göre yeniden okuduğunuzda ortaya çıkan Başbakan Erdoğan için tam bir dar boğaz anlamı taşır ki, Başbakanın şimdiye kadar uyguladığı, Askeri darbe kuşkularıyla gündemi dağıtmak ve rant devşirmek politikasını tümüyle değiştirmesine sebep dahi olabilir. Siyasette hiç bir zaman mutlak doğru yoktur. Her zaman fakatlar, acabalar da vardır. Bu yorumunda doğru olması gerekmez, tıpkı yanlış olması gerekmediği gibi.

Başbakan Erdoğanın söylemediklerini takip etmek, bulduğu her fırsatta ve gördüğü her mikrofona konuşmak adeti olduğundan aslında oldukça zor. Buna karşılık kullandığı üslup oldukça açık. Ancak onunda söyleyemedikleri var. Bir açıklamasında basına sızan meriç planının bir bölümünü kastederek, vatandaşın baskı altında yaşamasının mümkün olamıyacağını söyledi. Önüne en üst düzeyde istihbarat raporları gelen bir Başbakanın, Taraf Gazetesinin bilinen sebeplerle köpürte köpürte anlattığı , bazı köşe yazarlarının herşeyi doğru kabul edip yürekten desteklediği olayların aslında olağandışı bir hali yansıttığı, bir başka ülkeyle çatışmaya girilip geri bölge emniyeti için alınacak tedbirleri kapsadığını üstelik İstiklal Harbi sırasında da benzer kalkışmalarla uğraşıldığı ve ozamanda bu olaylara birlik tahsisi etmenin zorluğunu, bilmemesi mümkün değil. Bu durumda anlatmaya çalıştığı askerlerin sürekli şikayet ettiği çalışmaları yapan gurubu dizginlemek ve fazla ileri gittiklerini anlatmak bu sayede askerde yükselen basıncı tahliye etmek olabilir. Tabidir ki bu yorumda yanlış olabilir tıpkı doğru olabileceği gibi.

İçişleri Bakanı Atalay, sorulan bir soru üzerine EMASYA protokolü üzerinde çalışmalar olduğunu söyledi. Bilen bilir, birbiriyle organik ilişkisi olmayan kurumlar (İçişleri ve Genelkurmay gibi) aralarındaki ilişkiyi düzenlemek için protokol imzalarlar.Zaman gelir protokolü oluşturan şartlar ortadan kalkar, iki kurum ayni kademedeki imzalarla o protokolü yürürlükten kaldırırlar. Peki o zaman herşeyin sorumlusu olarak gösterilen bu protokol basında neden bukadar abartılıyor ve İçişleri Bakanı konuya ilişkin bir açıklama yapmak ihtiyacı hisediyor. Askerlerin bukadar patırtıya sebep olan bir konuyu uzatmak istediğini zannetmiyorum. Sebep belkide Başbakanla ayni olabilir. Gittikçe kontrolden çıkan ve artık partiye ve oy tabanına zarar veren bir gurubu dizginleme çabaları. Başarılı olunacakmı göreceğiz ancak olayın henüz çok başındayız.

Başbakan Yardımcısı Çiçek, İmralıdaki hükümlünün diğer beş kişiyle birlikte şartlarını protesto etmek için eylem geliştireceği açıklamasına, oradaki şartlar bütün F tipi ceza evlerindeki gibidir üstelik orası otel değil açıklaması yaptı. Hepsi iyide artık Adalet Bakanı olmayan Çiçek'in bu açıklamayı yapma nedeni ne. Belkide HSYK ve Yargıtay üyeleri seçiminde sıkıntı yaşadığı söylenen Adalet Bakanı üzerindeki baskıyı hafifletmek bu açıklamayı Başbakan Yardımcısı düzeyine çıkararak, bütün ümidini serbest bırakılmaya bağlayan DTP li eskilerin bütün ümitlerini çökertmek.

Son olarak medyaya değinmek istiyorum.Önce bir ayırımla başlamalıyız.Vakit, Zaman ve bu guruptaki diğer gazeteleri ve televizyon yorumcularını , tek görevleri Hükümeti desteklemek olduğu için ayrı tutmak isterim. Bu bir görüştür.Yazdıklarını ve söylediklerini kabul etmem ancak okurum. Yeni Şafak'ı da ayni gurupta kabul edebiliriz , ancak adına hernedense balyoz denilen meriç planındaki gerçekleri açıklığıyla yayınlaması, Hükümetle ayni safta olmasına karşın yukarıda askerlerle ve Başbakanla ilgili yapılan yorumlarıda destekliyor gibi gözüküyor. Amaç oluşan yüksek tansiyonu düşürmek.Taraf Gazetesine gelince, yayın politikasını anlıyamıyorum ve bu politikayı neden inatla sürdürdüğünü de anlıyamıyorum. Bu işi kasıtlı, bir hesaba yönelik, ve birşey karşılığı yaptığını düşünmek bile istemiyorum. Orada devamlı okuduğum köşe yazarları var. Evet görüşlerin hiçbirine katılmam. Bulduğum her fırsatta tenkid de ederim ancak beğenmesek bile böyle bir sesin varlığından yanayım. Adına Balyoz dedikleri planın bir bölümü üzerinde yayınlarını yoğunlaştırırken bu sefer alışılmadık bir şey daha yaptılar ve belgelerin tamamını savcılığa teslim ettiler.Bunun üzerinde belki iki kere düşünmek gerek.

Sonuçta bir genellemeyle bitirmek isterim. Politikada doğrular ve yanlışlar yoktur. Bu gün bir olayı ele alırsınız üzerinde yorum yaparsınız. Bir başka gün ayni olayı farklı biçimde yorumlayarak onun da doğruluğunu savunursunuz. Üstelik yaptığınız iş size göre doğrudur.Ancak sadece size ve sizin gibi düşünenlere göre...

 
Toplam blog
: 89
: 321
Kayıt tarihi
: 27.07.09
 
 

ODTÜ 1970 Kimya Bölümü mezunuyum. Çalışma hayatımın bir bölümü kamuda bir bölümü ise özel sektörd..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara