Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Nisan '09

 
Kategori
Deneme
 

Sözün bittiği yeri arar gözlerin

Bir iklim telaşı var içinde, kırılgan ve sebepli sebepsiz üzgün.

Terliyor yalanların, yalansız köşesi yok ki dünyanın… Kan ter içinde çıkıyorsun bir düş aleminden, alemi var mıydı bu çağda düşleri bu kadar büyütüp anlam biçmeye onlara…

Sırılsıklam bir aldanış yağarken üzerine, sen kaçıncı girdabı boğazına düğümleyip tur atıyorsun ortalık yerinde yanılgılarının… Yanılgılar, olgun meyvesi kılınmışsa üstelik kendini hakim ilan edenler nezdinde yaşamın…

Koyuverip savsaklayacağın adımlarını tüketirken sen kaldırım taşlarında, artık sayılı adımların hangi uçurum kıyısıyla sözleşmiştir kim bilir…

Gülümsemelerin gözyaşı biriktirirken gözlerinde, rengini yitirmiş bir gök altında sayıkla dur, dur sayıklama!

Ellerin cebinde tutuşurken, el ele tutuşan seviler yakana yapışır, gerekli gereksiz hırpalar seni, hırpani!

Sözünün bittiği yeri arar gözlerin, kolun kanadın kırık, tükürük yalanırken bastığın yerlerde gölgen…

Sözlerin büyürken gövden küçülmüştü, unutma; şimdi gölgeler büyürken gölgen karışmış karşı durduğun karanlığa, vah!

Kurbağa sesleri sadece bir fon müziği yankısındayken kulaklarında, tıkacındır hesabın kitapsız kitabın…

Gözlerini aradığın sevi dağların başında duman, sen deniz suyu yutmuş ergen bir çaresiz gibi sığ sularda çırpın dur, durma!

Sevi kadar tutulurken dilin, tutunacak gerekçen yok, aman deme, sakın, aman!

Birileri kol kanat gererken sıska bebelerine, besili anlamlar biçerek; sen ellerinle büyüttüğün bebelerini kaybettin peri padişahı endamlı düzenbazların erk meclislerinde, haberin var mı, var mıydı, var mıydın?

Bel bağlama diyeydin arkandan koşturarak sana yetişmeye çalışanlara, yazıktır bunca çabaya, emeğe e be adam sen de, sende adam onlarca!

Tekrar edilen kelimeler ucuzlaşırken belleğinde, ucuza kapatılan yaşamı kaça kadar saymalı, sayılmadan!

Cehennem olun gidin, demelerinle kendine seslenirken; sesin duyulmaz, duyuldu da ne oldu, neyi olgunlaştırdı sonra?

Bana da bir yer açın ahkam kesenler sırasında, derken sen, densiz bir bahar yine geldi çattı kapına, kendine dönük çattı kaşların karınca kararınca tüfeklerini…

Bahar geldi mi sahi, de; yolunu izini unuttuğun sılanın gurbet tesirli çatırdamalarının karıncalanmalarına, deme de kanca takan adaklarına susan yüzlerine, susayan toprağında çatlayan kucaklaşmalarına, kolların kırılırken göğsünde…

Kolların vardı senin kolcuların, ellerin vardı senin çatlayınca yüzünü kızartan…

Görünce gözlerinin içi gülen, gözlerinin içini güldüren yarenlerin, yaralanma kaç vakit sonra öldürür anlat şiirim, tesellim… Kıra kırıla, tükene tükete, çıkmaz sokaklarında çıkarın… Karılmaların yanlış vakitlerinde yelkovan, konan akrep oluyorsa her seferinde üstelik…

Konan çiçeklerime tez canlı kelebeğimdi, bir de bu eskidendi, esrimelerinde akrep sokmalarının, sokulmalarının…

Boynunu büküp selam alan yalnızlığın, alınır kendi arkasızlığıyla, olmayan arka sıraların kalkışması kekemeliğiyle…

Hüzünlü bir kahkaha olur mu, rivayeti sakız yapıp ağzında suratına patlatanın dizinin dibinde kururken gülün, güldürenlerin kimdi sahi…

Yaraların azıp azığın tükenirken sırtındaki urun patlağıyla irinine karışıp, kusan sevgili, bildirendir yarını bekleyen saf gözlere çapak kondurup iftira tozutana muştusunu, sustalı susmaları taze kan için eski yaralara çalan, durmaksızın acıtan…

Tan yeri, sus da dinlensin yaşamı ekşiyenin erken öten horozu; son isteği ne mi, bir kere daha yanılarak, yanıltamaz bu kez ama takatsizdir sunağındaki kurbanın!

 
Toplam blog
: 55
: 383
Kayıt tarihi
: 27.01.09
 
 

1975’te Ankara’da doğdu. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İ.İ.B.F. İşletme Bölümü’nü bitirdi. Şiirleri..